All language subtitles for Persona - S02E02 - Episode 14 WEBDL-1080p.tr

(çocuk sesleri)

Aslında bazen hiç aklım almıyor,
diyorum nasıl olur da bir insan...

hiç tanımadığı insanları
kendinden daha çok düşünür?

Öğretmenim fotoğrafınızı verecektiniz.

Sonuçta insan dediğin kendinden
başka bir şey bilmez ki, düşünsün ötekini.

Varsa yoksa kendi derdi,
kendi acısı, kendi zevki.

Pardon, acele edebilir miyiz?
Okula dönmem lazım.

Hadi bilemedin, bir de anası babası,
çoluğu çocuğu, eşi

Ama daha adını bile bilmediği bir başkasını

ya da kendinden binlerce
kilometre uzakta yaşayanı.

dip dibe yaşasa bile, kendinden olmayanı
niye düşünür ki insan?

Niye kıymet verir ki hiç bilmediği birine?
- Ne yapıyorsun çocuğun yanında?

Ona ne ki? Değil mi? Sana ne el alemden?

Baba bak!

Meryem! Hadi yatağa kızım.

Ama bazısı işte. Bir tuhaf oluyor.

Diyor ki ne kadar insan varsa bu dünyada...

hepsinin derdi benim derdim.

Hatta bilse de, kimsenin onu düşündüğü yok.

O yine de inatla hepsini düşünüyor.

Sonra da n’oluyor?

( anlaşılmayan konuşmalar )

Bir gece, hiç tanımadığı
birileri kapısına dayanıp çekiyor tetiği.

Halbuki bu dünyada çoğu cinayette
katil kurbanı şahsen tanıyordur, değil mi?

Ama işte, ne zaman ki insan hiç tanımadığı
birilerini düşünmeye başlıyor...

katili de hiç tanımadığı biri oluyor.

Boşuna demiyorlar, faili meçhul, diye.

Çünkü kurban tanımıyor ki katili.

Katil desen, o da kurbanı tanımıyor.

Al buyur, bir meçhul daha

(çocuk sesleri)

E yüklersen koca gemiyi bu kadar meçhulle
Nereye gidecek başka?

Sen, ben, hepimiz içinde
Anca gideriz meçhulün dibine.

Hayırlı akşamlar.

Şşş.

Hadi eyvallah.

Bulduk galiba!

Bu kim?

(nefes alma)

Bu hayatta öyle felaketler var ki...

Başına gelene kadar, o an
nasıl bir tepki vereceğini kestiremezsin.

Safiye Hanım!

Çocuklar!

Mesela adamın biri karşına çıkıp...

önce bütün aileni
sonra da seni öldüreceğini söylese...

ne yaparsın? Polise mi gidersin?

Ya da böyle bir şey hiç olmamış
gibi davranıp unutmaya mı çalışırsın?

Peki... biri senin kedini öldürse

o zaman ne yaparsın?

Ben bir şeyler hatırladım.

Artık o an canım ne kadar yandıysa,
belli ki intikam yetmedi...

üstüne bir de bir savaş çıkarmak istedim.

Onun için tam da ihtiyacım olduğu anda,

koskoca bir cephaneliğim olduğunu hatırladım.

Uskumru sokak. Mebrure Apartmanı. 8 numarada.

Namaste. Nasıl yardımcı olabilirim?

Siz kimsiniz? Ne yapıyorsunuz burada?
Benim şeylerim vardı?

Neleriniz vardı?

Benim diyorum...

Yahu nasıl satarlar benim evimi!
Benim silahlar nerede peki?

Agah bey! Merhaba.

Merhaba da Tanıyamadım.

Biraz konuşabilir miyiz?

Sebep?

Beni mi takip ediyormuş bu?

Evet.

Hangi beceriksiz çekti bu fotoğrafı?

- Ufuk çizgisi yamuk bunun! Böyle kadraj mı olur yani?
- Agah bey!

Heh.

Siz şimdi tanımıyor musunuz bu kişiyi?

Hayır, tanımıyorum! Ben sizi de tanımıyorum!

Söyledim ya. İsmim Meryem
avukatım ben, diye.

Sen bunun avukatı mısın?

- Agah bey...
- Hıh..

Çok basit. Biz bu adamın peşindeyiz.
O da sizin peşinizde.

Şimdi biz bunu öğrenince,
sizin hakkınızda bir araştırma yaptık.

Sonra da gidip polise ifade
verdiğinizi öğrendik.

Yahu siz nereden biliyorsunuz bunları?

Nereden duyuyorsunuz,
yok ben polise gitmişim de, ne demişim?

O önemli değil.

- Biz size yardım etmek istiyoruz.
- Hıh..

Ama önce bize doğruyu söylemeniz gerekiyor.

Hıı?

- Agah bey!
- Hıı?

Siz gerçekten hatırlamıyor musunuz,
öldürdüğünüz o insanların kim olduğunu?

Hatırlamıyorum evladım
hatırlamıyorum! Alzheimer var ben de.

Ben buna da söyledim

Alzheimer hastasıyım hatırlamıyorum dedim
inanmadı ki bana.

Bir de tehdit etti beni
alçak herif ya!

Yok kızımı öldürürmüş yok ailemi.

Gitti kedimi öldürdü alçak.
Vicdansız oğlu vicdansız!

Demek ki bunun için çıktı ortaya.

Ne için?

Sizden intikam almak için.

Ne intikamı?

Belki de susturmak için.

- Agah bey?
- Hıı?

Bilerek mi yarım bıraktınız o itirafı?

Şantaj yapmak için?

Kime şantaj?

Bu insanlara.

Kim ki bunlar?
Tanımıyorum ben bunları.

Öyle mi? Size şunu söyleyeyim Agah bey.

Bu adamlar sizin peşinizi bırakmaz.

Daha düne kadar bu adamın yüzünü
kimse bilmiyordu.

Ölü mü, diri mi kimsenin haberi yoktu.

Ama sonra her şeyi göze aldı.
Otuz sene sonra ortaya çıktı.

Niye acaba?

Ben ne bileyim?

Siz gidip polise ifade
verdiğiniz için olabilir mi?

Yoksa niye gelsin buraya da
düşsün peşinize?

Belki de o kadar da masum
değilsinizdir. Hıı?

Ama olur da, bir gün, hatırlamaya
karar verirseniz. Ararsınız beni.

Belki biz de size yardım edebiliriz.

Şimdi alabilir miyim onları?

Tabii alabilirsin de
Şimdi, hanım kızım rica etsem...

bana kimdir bunlar,
neyin nesidir bir söylesen?

Bence siz benden daha iyi biliyorsunuz
kim olduklarını.

İnsan ihanet ettiği insanı tanır çünkü.

Agah bey! Alabilir miyim lütfen.

Agah bey! Agah bey, Agah bey
ne yapıyorsunuz?

Aah! Agah bey!

Meryem bırak, bırak gitsin.

(nefes)

(nefes)

Susuz da kalmış kedi.

Ah benim canım kedim.

N’oldu sana böyle?

Sen ne zaman terkettin, gittin beni.

Bak, bu Safiye hanım.

Hep söyledim, beni Münir bey’e götür,
Münir bey’e götür beni, yavrum getirdi işte.

Siz artık koyun koyuna yatarsınız.

Birbirinize iyi bakın olur mu?

Ben size bakamadım, beni affedin.

Ama siz, sahip çıkın birbirinize.

Bu ne ya?

Bu ne?

Sen mi öldürdün benim kedimi?

Ne kedisi birader? Ne diyosun sen?

Gir içeri.

- Senin adın Fahri değil mi?
- Evet.

Sen buranın gece bekçisisin? Öyle mi?

Öyleyim de.

Ee?

İndir o silahı.

Herif bana diyor ki, sen benim
kardeşimi öldürdün.

Ben diyorum yapmadım, yaptın diyor.

Hatırlamıyorum diyorum, hatırla diyor.

Sonra bir başkası geliyor,
sen bunlara ihanet ettin diyor.

Yahu siz kimsiniz de ben size
ihanet edecem be, kimsiniz siz?

Bak kardeşim, sen beni nasıl bulduğunu söyle,
ben de senin sorularına cevap vereyim.

Nasıl bulduysam buldum. Sana ne?

Siz benim kedimi öldürdünüz ya. Kedimi!

Şey, naparsın, Kader işte.

Ne kaderi lan? Kedimi astınız benim.

Tamam işte. Kader!

Sen benimle dalga mı geçiyorsun ya? Hee?

Bu ne ya?

Bizim buraya misafirler gelecekti.
Ben onları beklerken, bi baktım Agah gelmiş.

Seni istiyor.

Aferin be Agah.

İşte hasım dediğin böyle olacak.
Valla hiç beklemiyordum senden.

Bayağı anlıyormuşsun sen bu işlerden.

Ama artık herhalde, öğrenmişsindir adımı.

Senin alnında artık ‘’kader’’ yazıyor.

O benim işte.

Sen onu bırak da bana cevap ver.
Kedimi sen öldürdün değil mi?

Bir defa, ben bunu senin burnunda
fitil fitil getireceğim bu bir...

Ama önce, sen benim ailemin peşini bırakacaksın...

yoksa bu karşımda duran Fahri midir nedir?

Yorma kendini Agah. Boşuna uğraşma
Fahri’yi konuşturacağım diye.

Ciğerini söksen bir laf etmez.
Direkt vur Fahri!’yi.

Ya vur alnının çatından
ya da çık git dön evine.

Bana bak!

Kapattı. Al şunu.

Ne dedi?

Siz ne biçim insansınız ya!
Bunlar ne biçim konuşmalar böyle sins cins.

Yok hasımmış,yok yüreğini söksenmiş,
napıyorsunuz siz?

Can almak öyle kolay mı?
İnsan bu ya, insan. Can!

Bir defa adam dediğin önce
ağzından çıkanı düşünür.

Önce düşünür, sonra konuşur.

Ama bu Kader midir nedir, huy edinmiş,
aklına ilk gelen şeyi söylüyor herif.

Ne dedi ki?

Ne diyecek, Fahri bey kardeşim,
bunu dedi.

Ahh! oldu mu şimdi?
Bu mudur yani? Çek vur.

Yazık değil mi ya?

Senin kim bilir, eşin dostun,
sevdiklerin vardır. Heh, yazık değil mi?

Üstelik, belli ki sizin bir hukukunuz da var.
Kim bilir kaç yıldır tanıyor seni.

Ama yok hemen çek vur. Bu mu ya?

Terbiyesiz herif. Zaten telefonda
konuşma adabı da bilmiyor.

Karşidaki konuşurken insanın öyle lafını kesme.

( gülme )

Ne sırıtıyorsun be!

- Deva!
- Ne ,n’olmuş Deva’ya.

Önce kedi, sonra Deva!

Deva!

İlki ayağımı bir papuca sokuyorsunuz.
Acele ettiriyorsunuz beni.

Unutuyorum sonra.

Hemen konuya giriyorum!

Ben bir alkoliğim!

Ben bugüne kadar çalıştığı hiç bir işte tutunamamış bir kadınım.

Ben Alzheimer’lı babasıyla, elli tane sorunu olan bir çocuğum.

Ben kocasıyla sürekli kavga eden bir eşim!

Ben bunların hepsiyim!

Daha doğrusu öyleydim! Ta ki hayata dönünceye kadar!

Peki, beni hayata döndüren şey neydi?

Tabii ki ‘’Köpek Öldüren’’!

Hadi! Hadi! Aç şu telefonu aç!

Ben neden hayatta kaldım? Ben neden hayatta kaldım?

Ben niye hayatta kaldım?

İşte bunu yazabilmek için.

(coşkulu sesler)

Ah hayrdır baba, nereden böyle?

Yok ya , şey oldu. Televizyona şey oldu.

Bende antene bakayım dedim,
çatıya çıktım iki dakikalığına.

Ee, kablolu yayın var biz de babacığım
anten yok ki yukarıda.

Yok! Ee yokmuş, bulamadım ben de.

Yokmuş! Ya ne diyeceğim. Şu Deva’yı
bir arasanıza çocuğun sesini duyayım ya.

Ya babacığım akşam akşam...

yani niye Deva’yı istiyorsun
anlamadım ki ben, arayacağım.

Ya içimden geldi çocuğun bir sesini duyayım dedim
ara hadi konuşayım oğlanla.

Bak gördün mü o da hissetti.

Neyi hissettim? Ne oldu, bir şey mi oldu Deva’ya.

Yahu tamam panik yapmayın yani
aradık ulaşamadık...

- Zuhal ondan bahsediyor, yani ulaşamadık işte.
- Ee, daha ne?

Yahu arar o bizi arar, o şimdi dağa, tepelere çıkmıştır,
telefon çekmiyor, ben biliyorum.

Ne rahatsın be Ertan! Ne rahatsın.

- Yok be babacığım merak etme.
- Ay baba, merak edecek bir şey yok.

Ne demek merak edecek bir şey yok ya.
İnsan evladını merak etmez mi?

- Biz böyle mi büyüttük seni?
- Evet.

Ne, nasıl evet?

Ya baba bırak Allah aşkına ben
bu saatten sonra sana ne söyleyeceğim ya.

Sen ayrıca nasıl satarsın
bana sormadan aşağı 8 numarayı.

Hemde jimnastikçilere satmışsın.
Tepiniyorlar insanların tepesinde.

Jimnastikçiye ev satılır mı?

Jimnastikçi değil onlar baba.
Yoga merkezi orası.

Her ne halta, insan bir sorar.

Ya baba nasıl soracağım ya,
hastaydın sen diyorum.

Beni de böyle mecburi vasi
ilan ettiler, bin ton işle uğraştım.

Yok mahkeme, yok heyet raporu bilmem ne...

dört buçuk sene o bakım evine para ödedim baba.

- Ne kadar pahalı sen biliyor musun?
- Hıı!

Ne yapacağımı bilemedim
mecbur kaldım sattım işte daireyi.

İyi halt ettin.

Tamam tamam tamam.
Biraz sakin olur musunuz? Tamam sakin olun.

Niye almadın ki beni yanına?

İnsan babasına evde bakar.
Hasta olmuşum o kadar.

Bu kadar da masraf olmazdı işte.

İnanamıyorum ya,
duyuyor musun neler söylüyor?

Neyi duyuyor mu, bir dakika,
kim istemedi beni evde?

Sen mi? Bu mu? Heh?
Hanginiz istemedi?

Yahu ne bağırıyorsunuz, kız uyanacak?

Aahh!...Ya Deva sen geldin mi ya?

Oğlum niye cevap vermiyorsun telefonlara,
ödümüz koptu ya.

Deva, oğlum sen ne zaman geldin lan?

Bir saat oldu biz geleli.
Çaldım kapıyı ama kimse açmadı.

Bir saat mi?

Hani iki dakikalığına çıkmıştın baba.

Sen onu bırak da, sen herkese
anahtar mı verdin ya?

Heh! Burası yol geçen hanı mı?

Delireceğim baba çocuğu
merak ettim, merak ettim dedin.

Oğlan geldi karşında,
şuan derdin bu mu senin yani?

Oğlum sen de bir ara, bi sor,
meraktan çatladık be!

Tamam. Asıl soruyu ben soracağım.

Bana bak, nerde? Birisi mi var?
Bi bir yerde bir kız mı var?

(esneme)

Merhaba! Ben Fatoş.

Biz evlendik!

He, sen bunun için istiyordun
benden paraları?

Ee, evlenmek kolay değil anne.

Heh! Buyur buradan yak!

Fahri’nin karısına ne diyeceğiz.
Mahvolacak kadın.

Ben konuşurum..

Ne diyecen?

Polisi karıştırma, biz hallederiz diyecem.

Ee, kadın son bir defa olsun
kocasını görmek istemeyecek mi?

Evli değil mi bunlar?
Görmüştür göreceği kadar?

İyi de, bir mezar taşı olmayacak mı bu adamın?

Hikmet, yeşil geldi.

Gel gel gel gel gel...gel.Tamam hop!

Hiç değişmemişin be Kader?

Değişmemiş miyim?
Sen de bunu söylersen Hikmet.

Hikmet!

Hikmet! Değişmemiş olsam.
Sırf kardeşimin kanı yerde kalmasın diye...

taa oralardan buralara
intikam almak için gelir miyim? Eskiden olsa...

Hiç umurunda olmazdı.

Evet.

Ne derdim hep?

Mukadderat.

Mukadderat der geçerdim, değil mi?

Ama insan yaşlanınca, bir başka oluyor.
Yani durup dururken aklına, geçmiş hatıralar geliyor.

Hikmet! Söylesene bana,
intikam ne ha?

Anca hislenecen,aklın dünde kalacak,
gidip, intikam alayım diyeceksin.

Ne kadar büyük bir zayıflık değil mi Hikmet?

İşte ben artık senin tanıdığın eski Kader değilim.

Ben zayıf bir adamım.
Zayıf.

Zayıf olmasam, kardeşimin için
bu kadar uğraşır mıyım?

Vicdanım sızlamasa,
gidip o kediyi boğazlar mıyım?

Hisli bir adam olmasam,
gidip de elalemin çoluğunu çocuğunu...

niye gebertmeye kalkayım ben?

Hikmet! (dua mırıldanma)

- Elhamdülillah..
- Biliyorum.

Meryem! Ciddi misin?

- Gerçekten burada mı?
- Evet.

Bir sakin ol.

Bak bunca sene sabrettik, bekledik.

O yüzden şimdi acele edip de yanlış bir karar vermeyeceğiz.

Yoksa yani, bende öyle bir haldeyim ki…

adamın fotoğraflarını görünce…

gidip boğazına yapışmamak için kendimi çok zor tutuyorum.

Ama şimdi bunu yapmayacağız. Tamam mı?

Tamam.

Zaten şimdi emin olmamız gereken bir konu var.

Neymiş o?

Anne! Yapma böyle ne olur?

Bak onca yoldan geldin,
bir bak şu fotoğrafa, gidelim evimize hadi.

Hayır.

Hadi anne aç gözlerini.

Yani başka yolu olsa, ben sana
bu azabı çektirir miyim hiç?

Ama yok. Yok işte başka yolu yok.

Bu adamı bir tek sen gördün.

Sen demiyor muydun, hep rüyalarıma giriyor,

suratını görüyorum bu Kader denen
herifin diye. Lütfen..

Yapamam ne olur? Yapamayacağım.

Anne! Annem! Bak emin olmamız lazım.
Heh?

Bu adam mı geldi bizim evimize?

Ne olur ?

Bu adam bir tek, babamı alıp
götürmedi ki anne.

Ya, bir tek onu alıp kaçırmadı ki.

Senin gibi kaç kişi var biliyor musun?

Evladıma ne oldu, kardeşime ne oldu...

kocama ne oldu diye diye otuz senedir
yana yakıla ağlıyorlar anne kurban olayım ne olur?

Ahh.

Evet.

Evet.

Babacığım nereye gidiyoruz
bu saatte kaçar gibi?

Ne kaçması kızım, kaçmak maçmak
yok nereden çıktı kaçmak.

Babacığım bir dur,
durur musun sen,baba saati.

- Babacığım bir dur hayatım hayatım.
- Kız indir patilerini kızım.

Baba nereye gideceğiz bu saatte Allah aşkına.

Nereye? Bu saatte nereye gidiyoruz?

Sen ne dolaşıyorsun öyle
ev içinde don paça.

Git üstüne bir şeyler giy.
Buluruz gidecek bir yer, bir sürü otel var.

Doktoru arayalım mı doktoru?

Babacığım, ne olur bir otur, bi konuşalım.

Ben kızımı, torunumu, tatile çıkarmadan,
hiç bir şey yapmıyorum, haberiniz olsun.

Şurda kalmış belli değil ne kadarlık ömrüm,
hazır elim ayağım tutarken...

Baba aşkolsun bak, deme öyle lütfen.

- Sen gelsene bir benimle.
- He!

- Gelsene bir, gel gel gel, gel
- Ambulans çağırayım mı?

Ambulans çağıralım mı, ambulans ambulans.

Ambulans çağıralım mı, ambulans ambulans.

- Fatoş! Deva! Ambulans çağıralım, durumu iyi değil.
- Gel geç. Kızım.

Şimdi ben bu ilacı alıyorum ya kızım,
ben yeniden doğdum.

Allah bana ikinci bir şans verdi,
ikinci bir hayat.

Siz orda akşam birbirinize bağırırken,
ben böyle göyüzüne bakıyordum.

Birden bir yıldız kaydı. Ben de bir dilek tuttum.

Dedim ki Agah, eski hayatında
yaptığın hataları bir daha yapma. Yapma ya!

Sonra sen geldin aklıma, senin çocukluğun.

Sen çocukken ağlardın hep,
baba bizi niye tatile çıkar mıyorsun?

Bizi tatile çıkarsana.
Dedim ki yeni Agah, kızını tatile çıkarır.

Eski Agah çıkarmamış, yenisi çıkarır.

Ne yapar ne eder, bir saniye bile durmaz,
yolunu bulur, kızını tatile çıkarır.

Bir kere ağlattı kızını, bir daha asla ağlatmaz.

Hazırlanın, tatile gidiyoruz.

( gülme )

Nereye ?

Babacığım sen nereden buldun onu ya.

Kızım araba yenilendi ya, yeni arabaya,
yeni oyuncak, yeni süs, nasıl?

Sizin tabirinizle, cool olmamış mı?

- Yalnız araba da canavar gibi olmuş ha!
- He, olmuş olmuş da sen yine de yavaş git.

Pişman etme direksiyona
oturttuğuma sakin sakin.

Dedeciğim ben bakıyorum aynalara.
Sen birazcık uyu stersen.

Ben ne uyuyacağım sen uyu.
Aman uyuma, sakın!

- Babacığım!
- Heh?

- Bakıyorum da fotoğraflara.
- Heh?

Bence süper bir otel buldum heh, çok seviceksin.

Kızım maksat ailecek hep beraber olalım işte.
Değil mi? Bak ne güzel.

Deva’nın da içine doğmuş sanki.
Kalktı geldi aslanım.

Aslında size söylemeyecektim ama bir şey oldu da,
biz onun için geldik.

( anlaşılmayan konuşmalar )

- Kader.
- Efendim.

Sana sözünü ettiğim arkadaş Sıtkı.
Bize haberi o verdi.

- Heh, yo yo yo.
- Benim için büyük şeref.

Sağ ol kardeşim, sağ ol Sıtkı.

Değdi mi bari?

Ne abi?

Sen bu suratı, kaça sattın?

Ne satması abi.

Sen beni kime sattın Sıtkı?

Bir yanlışlık var Kader abi,
ben bir şey yapmadım.

Adamın öyle demiyor ama Sıtkı.
Açık arttırmaya çıkarmışın Kader’i.

Hangi adamım?

Ulan o***** çocuğu.

Niye vurdun oğlum adamı? Heh!
Nereden öğrenecez şimdi fotoğrafları kime sattığını?

Hikmet kızma kızma.
Bu çocuklar böyle oluyor işte.

Evladım gel bakayım. Gel.

Aaahh..

Bu mafya böyledir işte.

Ya aptal olur ya da sahtekar.

İşte ben bunun için hep karşı oldum.

Bu mafya denilen boka.

Nasıl yani? Eve hırsız mı girmiş?

Ne bileyim ya, herhalde.

Biz dışardaydık,
eve bir döndük, kapıyı kırmışlar.

Ya bir şey almamışlar ama
evin altını üstüne getirmişler.

Bir de salonun duvarına bir şey yazmışlar.

Ne yazmışlar?

Sarhoş falandı bunlar,
kafaları falan iyiydi herhalde.

Ne yazmışlar oğlum söylesene?

Saçma sapan bir şeydi ya!

Evladım ne yazmışlar söylesene?

Kader’ in önüne geçilmez.

Allah Allah!

Ya çoluk çocuktu bunlar belki de..
Fatoş’un bayağı bir siniri bozuldu tabii.

Dedi ben artık bu evde daha fazla kalamam.

Hani sen de diyordun ya hep,
çık gel bir dedeni gör diye...

biz de çıktık geldik işte.

Ah be yavrum, ah be Deva’cığım ya,
tutturdun yok yamaç paraşütü hocası olacağım...

yok bilmem ne olacağım,
bok vardı, yamaç paraşütünde.

Anneciğim ne alakası var şimdi.
Eve birileri girdi diyorum sana.

Babacığım! Tamam ben
işimi hallettim gidebiliriz.

Çıkmadan önce yapsana oğlum şu işini.

Ya baba bizi öyle acele
çıkarttın ki yani, altıma mı işeyeyim?

Off Ertan!