All language subtitles for Kardeşlerim 43. Bölüm @atvturkiye

[Jenerik Müzik]

Ömer ne oluyor?

Ne parası?

Ya, şey...

Marketin parası ya.

Bankaya yatıracaktım da
onu konuşuyorduk.

Tayfun abi şefim benim,
ona çalışıyorum ben.

O dedi bana, git bankaya yatır diye.

Merhaba, kardeşim.

Merhaba, memnun oldum.

Sen bizi dışarıda beklesen Asiye?

Biz konuşalım, anlatırım sonra.

Tamam, ben kapıdayım.

Sen benimle dalga mı geçiyorsun lan?

He, tiyatro mu oynuyoruz burada?

Yok marketmiş, yok şefmiş.

Nerede lan benim param?

Abi para çantamdaydı.

Gittim sabah aldım bak, yemin ederim.
Ama bu benim çantam değil işte.

Nasıl yani?

Çantanı mı çaldırdın?

Ya yok abi, çaldırmadım.

Benim kuzende de aynısı var,
karıştırdı herhalde çocuk.

Ben halledeceğim, tamam mı?
Sıkıntı yok.

Ben bulacağım parayı.

Söyle.

Hemen geliyorum.

Çok şanslı bir çocuksun.

Acil işim çıktı.

Ama hemen geleceğim.

O çantayı bul.

Benim paramı getir.

Tamam, halledeceğim.

Birkaç saat sonra görüşürüz.

Markette bekliyorum.

Ömer, ne oluyor?

Şefim dediğin adam sana niye bağırıyordu?

Ya marketin parası bendeydi,
bankaya yatıracaktım da.

Çantadaydı para, şimdi bunlar var.
Para yok.

Nasıl yani?

Nasıl olabilir ki bu?

Bilmiyorum, Asiye.

Ya biri parayı gördü, çaldı ya da
işte çantalar karıştı.

Neyse ne, bir şekilde bulmam
lazım kızım bu parayı.

Tamam bulalım da kaç para vardı ki içinde?

100 bin lira.

Ne?

Ne diyorsun Ömer?
Ne 100 bini?

Biliyor musun bunlar kimin eşyası?

Ya hayır, bilmiyorum da sana niye
100 bini emanet etsinler ya?

Nasıl bir market bu?

Bana güvendikleri için, Asiye.

Bunda yanlış bir şey yok.

Salaklık bende, çantayı yanımdan ayırdım.

İsim bile yazmıyor bunda!

Bu bizim matematik ödevi mi?

Ya evet, 11. sınıflardan herhalde.

Okul dağılmadan dışarı gideyim.

Birileri almıştır belki.

90...

95...

100 bin!

Ya benim çantamdan 100 bin lira çıktı ya.

Allah'ım ya!

Ya benim çantamda 100 bin
lira var ya.

Kimin ki bu paralar?

Benim çantam değil ki.

Ya ben bunlardan anlayamam ki
kimin çantası.

Düşün kızım.

Anneciğim ya!

Şimdi kesin eve geliyorum
falan diyecek.

Tamam, hemen bir şeyler
düşünmem lazım.

Burada da yok.

-Ne oldu Ömer?
-Ne arıyorsun?

Bir şeyimi kaybettim kızlar.
Bir şey yok.

Ömer'cik!

Ne oldu?

Her şey bitti şimdi milletin
çantasını mı karıştırıyorsun?

Alo, oğlum sana diyorum ha!

Oğlum bıraksana çantamı.
Neyin peşindesin?

Bir şeyim kayboldu,
onu arıyorum.

İyi tamam, git kendi bir şeyini
kendi çöplüğünde ara o zaman.

Tolga, canım burnumda zaten.
Uğraştırma beni, hadi.

Oğlum kimsenin seni uğraştırdığı yok.

Milletin çantalarını
karıştırıyorsun burada.

Lan bir sal beni ya!
Bir bırak oğlum beni!

Tolga?

Ne oluyor?
Sorun ne?

Valla ne olacak?

Ömer Beyefendi kendisi milletin
eşyalarını karıştırıyor.

Ama gelmiş bana atar yapıyor.

Duyma Ömer şunları ya, boş ver.

Kümeslerin efendisi ya.

Bunlar kümeste yaşıyor,
biliyorsunuz değil mi?

Tavuklar gibi kümeste yaşıyorlar.

Tamam, Tolga.

Neye bakıyorsun oğlum?

He, kümeste yaşamıyor musunuz?
Yalan mı konuşuyoruz?

Tamam, Tolga boş ver.
Bırak şunları, ciddiye alma ya.

Bırak.

Durduk yere insanın sinirini bozuyorsunuz.

Gel burada milletin eşyalarını karıştır.

Sonra Tolga psikopat, Tolga art niyetli.

Öyle öyle, aynen.

Efendim Harika?

Alo Süsi?

Ne haber?
Okulda mısın?

Evet, evet okuldayım da
her an kapatabilirim.

Çünkü birileri her an
saçmalayabilir de.

Neden ki?
Ne oldu?

Ne bileyim, Tolga çanta
falan bir şey diyor, anlamadım.

Çanta mı?

He.

Tamam, neyse ben seni meşgul
etmeyeyim, konuşuruz sonra.

Tamam, hadi bye bye!

Bakma öyle suratıma,
git sevgilini sakinleştir.

Tol--
Tolga sen!

Bir dakika ya.

O zaman bu Tolga'nın çantası.

Kızım sen salak mısın
acaba ya?

Ömer'in çantası olacak hali
yok herhalde, değil mi?

Madem Tolga'nın çantası

Tolga'nın bir günlük parasını

harcayabilirsin bence, Harika'cığım.

Kimseye bir zararı olmaz.

Allah!

Şunları...

Şöyle koyuyoruz.

Aynen kapatıyorum.

Aman be üf!

Bunun da şarjı bitiyor ya.

Tamam.

Annem.

Anneciğim.

Ben dışarı çıkıyorum.

Telefonumun şarjı bitebilir.

Beni merak etme.

Öpüldün.

Oğulcan haklıymış valla.

Ben en çok parayı seviyorum.

Yalan yok.

Of, yok!

Her yere baktık, yok.

Ne yapayım?
Bahçeye falan da bakayım o zaman.

Ömer bari çantayı eline alda
hizmetlilere falan da göster,

belki bir gören olmuştur.

İyi dedin onu.

Ben de kütüphanenin oraya
falan bakayım ya.

Belki karışmıştır, oralara gitmiştir.

Tamam, hadi hadi.

Asiye?

Ne oldu?
Bir sorun mu var?

Ya acilen bi kütüphaneye gitmem lazım da
bir şey mi söyleyecektin?

Yani.

Çıkışta şu

yakışıklı delikanlı ile bir
şeyler yapmak ister misin diye soracaktım.

Hani şu penguenden atmaya kıyamadığın
beyaz atlı prensin.

Ya Ömer ile acilen bir şey halletmemiz
gerekiyor da, bugün olmaz maalesef.

Görüşürüz sonra.

Peki.

Gittin bile zaten.

Doruk.

Çıkışta şu yeni açılan
kafeye gideceğiz biz.

Bahsetmiştim sana.

Gelmek ister misin?

Yok ya.

Siz takılın, belki başka zaman.

İyi, peki.

Başka zaman sözünü aldım.

-Tamam olur.
-Tamam.

-Görüşürüz.
-Görüşürüz.

Ne yapmaya çalıştığının farkındayım.

Ama bence boşa kürek çekiyorsun,
haberin olsun.

Ya o sence.

Bence boşuna kürek falan çekmiyorum,
tamam mı tatlım?

Görürsün.

-İyi hadi inşallah görürüz.
-Göreceğiz.

Vallahi görmedim evladım.

Hani görsen hatırlar mıydın desen

vallahi onu da bilemem.

Bu okulda o kadar çok çocuk var ki.
Hangi birinin çantasına dikkat edeyim?

Tamam abi sıkıntı yok, kolay gelsin.

Pardon, bir bakar mısın?

Kusura bakma, karıştırmışım.

Yok, kütüphanenin orada
kimse kalmamış zaten.

Tüm koridorlara da bakındım.

Hiç senin çantana benzeyen
çanta göremedim.

Arkadaş beni bulur zaten ya!
Beni bulur!

Tamam sakin ol ya, biz

başka ne yapabiliriz onu düşünelim.

E yarın erkenden gelip
herkesin çantasına baksak?

Yok, benim bugün
bulmam şart, Asiye.

Yarına falan bırakamam.

Okulda da hiç kimse kalmadı.

Yapacak bir şey yok.

Neyse, yarın halledeceğiz artık.

Hadi.

Ya biz bir saat diye mi anlaşmıştık?

Siz onu iki saat yapın, olur mu?

Olur hanımefendi, nasıl isterseniz.

Bitsin, bir daha başlayın

Utanmaza bak.

Yani aklım almıyor, Ayla'cığım.

Oraya gelmiş bana, benim kocamın
parası ile hava atıyor.

Terbiyesiz!

Ya hayatım o kadar haklısın ki.

İnanılır gibi değil ya.

Yaptığı büyük ahlaksızlık.

Ama onu orada herkesin içinde
rezil edemedim ya.

İçimde kaldı.

Gerçekten bir tek ona yanıyorum.

Hayatım, biz salon kadınlarıyız.

Öyle herkesin içinde
bozamayız ki kendimizi.

Ya resmen bilmiyoruz çirkinleşmeyi,
bunun gibi çirkefleşmeyi.

Ama o hak ediyor.

Yaptığı namussuzlukları
herkesin bilmesini,

ipliğinin pazara çıkarılmasını hak ediyor.

Namussuz, koca avcısı!

Katılıyorum şekerim.

Yani kadın panter gibi ayol.

Pençelerini birinden çekiyor,
diğerine geçiriyor.

Yalnız bu Resul var ya, aradan
iyi yırttı kendini.

Aman ne Resul'u canım.

Belli ki Akif ile arayı düzelttikten sonra
Resul'ü göndermiş, gitmiş.

-Öyle mi diyorsun?
-Öyle öyle.

Ahlaksız, soğuk yılan.

Hop, hop, hop!
Ay yavaş içeydin hayatım.

Ama dur bak.

Ben ona ne yapacağımı biliyorum.

Göstereceğim ona.

Aa, nereye?

Ay dur bekle beni.

Ayol hesabı ödeseydik.

Hay Allah'ım ya Rabb'im.

Güya kolejde okuyoruz hai
koskoca okulda,

bir kamera sistemi yok.

Amcam tiyatroda vurulduğunda da
ayın şey oldu, hatırlıyor musunuz?

Burak Hoca, özel hayata saygı falan diyor.
Çok saçma gerçekten.

Ya, kesinlikle.

Ömer sen de kızacaksın ama

yani senin yaptığında büyük saçmalık.
O kadar para ile okula mı gelinir?

Koskoca marketin Ömer'e
yüz bin lira vermesi peki?

Ya kızım bunları konuşmak
zorunda mıyız şimdi?

Kim yanlış yapmış, kim saçmalamış?
Bana ne?

Çantayı bulmam lazım, çantayı.

Bir bak bakayım sen.

Tanıdık geliyor mu sana bunlar?

Bak, kimin olabilir bunlar?

Yani tanıdık gelmiyor ama

bu bir kızın çantası gibi duruyor.

O niye?

Bak kalemin ucu açılmış.

Silgi parça parça değil.

Ha, doğru diyorsun mantıklı.

Oğulcan bilir belki.
O ne zaman gelecek?

Oğulcan sergide Harika ile
bir ayrılık konuşması daha yaptı sanırım.

Yani canı sıkkındı,
tek takılmak istiyorum dedi.

Ne zaman gelir bilmiyorum.

Sıkkın, sıkkın.

Benden daha kötü olamaz.
Arayayım onu.

Ay Allah ya Rabb'i!

Suzan!

Ahlaksız kadın!

Hey!

Bak misafirin var.

Dur, Nebahat.

Terbiyesiz.

Ay şu hale bak.

Terbiyesiz kadın.

Zengin avcısı, çık bakayım konuşacağız.

Neredesin?

Ay Nebahat!

Hey, aç bakayım kapıyı.

Aç bak kim geldi, çık dışarı.

Konuşacağız seninle.

Hadi, aç.

Hayatım, dur bağırma öyle.

Bak sanki birileri rahatsız olacak
gibi duruyor ha, ne diyorsun?

Olsunlar, olsunlar Ayla'cığım.

Olurlarsa olsunlar, hem onların bana
teşekkür etmeleri gerek.

Çünkü ben onlara komşularının

gerçek yüzünü gösteriyorum.

Kocalarından sakınsınlar.

Ama onların paraları yoktur, değil mi?
Onlara bakmaz.

Terbiyesiz kadın!

Hadi aç, aç.

Kocamı ayarttın, gül gibi
evliliğimi bitirdin.

Şimdi kapıyı açacak yüzün yok,
değil mi?

Aç diyorum sana.

Nebahat.

Hayatım hadi gel, sen bir sakinleş.

Bak vallahi getireceğim ben seni.

Sen sakinleyince söz veriyorum,
ben seni geri getireceğim.

Ay Ayla'cığım ya, Ayla'cığım!
Dur bir dakika.

Bak her şeyi unutuyorsun.

Bu kadın senin kocana da sarktı.

Kullandı, evliliğini bozdu.

Kendini işe aldırdı, sonra da kullanılmış
peçete gibi fırlatıp attı sokağa.

Unutuyorsun galiba.

Ama ben Nebahat Atakul'um!

Ben sana kocamı kullandırtmayacağım.

Ben sana kocamı yedirtmem.

Tamam hayatım, ama bak ne dedik?

Biz salon kadınıyız dedik,
bir çizgimiz var dedik.

Bozmayalım o çizgimizi.
Hadi gel.

Ay bozmayalım tabii,
değmez bu kadın için.

Dur Ayla'cığım, bir dakika.
İki dakika bozup geliyorum.

Bana bak!

Ben seni pişman edeceğim.

Göreceksin, sana gün
yüzü göstermeyeceğim.

Görürsün sen gününü.

Ha, bitti.

Tamam aferin, hadi yürü.

Yavaş.

Hadi gel.

Ay nereye basacağını
şaşırıyor insan.

Her yer çamur.

Leş gibi de kokuyor.

Ay, ayağım çıktı dur.

Çıkar.

-Çıkar.
-Hay Allah!

-Ne işimiz var bizim burada?
-Ay, ay Ayla'cığım.

Ayla'cığım şu hale bak ya.

Kocamı ayartan kadının vasatlığına bak,
inanamıyorum.

Hadi canım, hadi.

Yok dur, Ayla.

Hayatım dur.

-Benim çok içimde kaldı.
-Ne?

-Ne?
-Bir dakika.

-Ne yapıyorsun?
-Dur Ayla, dur.

Nebahat nereye gidiyorsun?
Ne yapıyorsun?

Ay atma atma!

Ay!

Ay, çok güzel oldu.

-İçimin yağları eridi.
-Çok.

Harika oldu bu.

-Harika.
-Hadi gidelim.

Ne yapıyorsunuz siz ya?

Ne yapıyorsunuz siz benim evime?

Ya Nebahat ne yapıyorsun?

Hakikaten de aferin sana artık,
bravo ya!

Sana da bravo!
O kadın ne hak ediyorsa ben onu yaptım.

Benim senin evliliğin ile
hiçbir alakam yok.

Senin evliliğin zaten yıllar evvel bitmişti.

Beni suçlamayı kes artık.

Hayır, kesmeyeceğim.

Hem ayrıca ver onu,
o benim oğlumun, ver.

Ah!

O benim oğlumun emeğiydi,
bizim oğlumuzun.

Sen bizim olan her şeye
sahip çıkmaya çalışıyorsun.

Ama bunu beceremeyeceksin
yanılıyorsun.

Ahlaksız!

-Hadi gel.
-Sen kime ahlaksız diyorsun be?

Sen kime ahlaksız diyorsun?

Bırak kolumu, bırak!

-Suzan bir dur!
-Ne zannediyorsun?

-Çek elini.
-Suzan!

-Terbiyesiz!
-Nebahat!

Ya Suzan, bir dur artık ya.

Tamam Nebahat, hadi yürü gidiyoruz.

Aa, göstereceğim ben sana gününü
ama göstereceğim.

Varoş,.

Benim bundan sonra seninle
işim olmaz.

Düş yakamdan, düş.

O yüzden mi yıllardır kocamın peşindesin?

Ayartıp ayartıp duruyorsun.

Kenesin sen, ahlaksız.

Bak hala konuşuyor, hala.

-Tamam.
-Ahlaksız!

Nebahat git artık, Allah aşkına ya!

Rezil olduk ya.

Terbiyesiz.

Suzan, tamam.

Tamam canım,
hadi biz eve girelim.

Siz de tamam, yeter artık ya.

Tamam, temsilimizin sonuna geldik.

Kumpanyamızın başka bir
oyununda görüşürüz inşallah.

İzleyen gözlerinize, alkışlayan ellerinize
sağlık, haydi yeter haydi.

Haydi evinize artık, yallah.
Bu ne ya?

Ya çekirdek çitliyorlar, hadi teyzem.
Hadi kurban olayım, hadi!

Bu nedir ya?
Hadi canım hadi.

Harika'cığım, saçların çok
yıpranmış tatlım.

Keratin maskesinden sonra
kırıkları alalım mı?

Vaktin var mı?

Ay alalım ya,
ne istiyorsan yap.

-Hiçbir problem yok.
-Süper.

Bol bol sür, altı ay gitsin.

Emel, Sabahat teyzede mi?.

Evet ya, şimdi olaylar falan var ya
onu almak için acele etmiyorum.

Hah, geldi.

Ömer valla sana bir şey diyeyim mi?
Valla bak sen olmasan

hayatta eve giresim yoktu, böyle
duvarlar üstüme üstüme geliyor sanki.

-Değerini bil.
-Tamam oğlum, tamam.

Keyfimden çağırmadım, otur şuraya.
Yardımın lazım, geç.

Oğlum onu anladım da ne yardımı?
Ben onu anlamadım.

Sen bu çanta kimin biliyor musun?

Ne olur biliyorum de.

Harika.

Şimdi ben düşündüm de.

Hani sen böyle dersteyken
dönüp dönüp arkana bakamıyorsun ya.

He.

He işte, böyle zamanlar için harika bir
çözüm buldum beni özleme diye.

Harika bir çözüm buldun.

Nasıl bir süpersonik çözüm
bulduk acaba?

Arkanı dön.

Bak şimdi.

Ta ta ta tam!

Ya oğulcan bu ne?

Abi çok güzel ya.

Çok tatlı.
Bu ne?

Biliyorum, Harika'm farkındayım.

Artık arkanı dönmek zorunda kalmadan
beni yanında hissedebilirsin böylece.

Ya seni yiyeceğim bak.

Dur bakayım, nasıl yazıyormuş?

Bak bakayım.

Oğulcan çok da güzel yazıyor.

Harika'nın bu kalem.

Emin misin lan?

Eminim.

Çanta?

Çanta onun mu peki?
Çünkü kalem başkasına ait olabilir.

Çanta da onun.

Ah, olabilecek en tehlikeli
kişide çantam şu an ya, mahvoldum.

Dur Ömer panik yapma hemen,
belki bakmadı içine daha.

Gitti eve, attı çantayı bir köşeye.
Bilemeyiz ki.

Evet ya, belki paranın içinde
olduğunu falan fark etmedi daha.

Ya biri bana da açıklayacak mı
ne olduğunu?

Harika kendi çantasını benim
para dolu çantam ile karıştırmış.

Para dolu çanta derken?

-100 bin lira.
-Ne?

İnşallah görmemiştir ya.

Gördüyse valla...

Gördüyse yani paranın kime
ait olduğunu sorgulamadan

harcama potansiyeli olan tek insan.

Ya kızım bilerek mi yapıyorsunuz?

Stresliyim diye bulup bulup en negatif
şeyleri söylüyorsunuz.

Bir susun, bir durun ya.

Heh.

Ay çok güzel oldu şu an,
biliyor musun?

Telefonum kapandı da.

Ay şu an kimse keyfimi bozamaz benim.

Aramasınlar.

Oval yapabiliriz bunu.

Çaldı çaldı kapandı.

Açsa şaşardım zaten.

Ben de arayayım diyeceğim de.

Yani bugün konuşmamızdan sonra
pek açacağını zannetmem.

E Ömer, beni ara diye mesaj atsan?

En azından bilerek mi açmıyor
onu görürüz okundu bilgisinden.

O da iletilmiyor .

Yani size üzülerekten
hatırlatmak isterim ki

ona ulaşamadığımız her dakika demek,

daha fazla para harcanıyor demek
olabilir şu an.

Ya kızım ağzını bir hayıra aç,
hayıra aç ya!

Gideyim evine bakayım.
Ne yapayım?

İyi tamam, ben de bizim buralara
bakayım, hani otobüs durağında buluşuruz.

Senin şefim dediğin adam aradı mı seni?

Yok, aramadı.

-Tamam, bulunca haber ver.
-Tamam.

Koy şunları içine.

Doldur doldur.

Doldur.

Hadi kız, hadi.

Allah'ım ya.

Ya ben bu işten hiçbir şey
anlamadım Aybike ya.

Market niye versin buna 100 bin lira?

E dedi ya işte, bankaya
yatırmak içinmiş.

Ya tamam diyor da.

Üç beş gündür çalıştığı market yani.

Bir de o şefim dediği adam da
hiç sevimli biri değildi bence.

Yani, başka ne olabilir ki
dediği dışında?

Bilmiyorum Aybike.

Ama aklıma takılmadı değil yani,
bence yanlış bir şeyler var.

İçim baya huzursuz.

Arkadaş bu nedir ya?

Bu nedir ya?
Bu kadın şeker hastası mıdır nedir?

Sinirlendiği zaman gözünün akı çıkıyor ya,
gözü hiçbir şeyi görmüyor.

Neler çekiyorum ben yıllardır, ah!

Yani Allah'tan attığı taş
kafamıza gelmedi.

Evde de olabilirdik o an.

Vallaha Allah'tan ev--
Çünkü yapar!

Yapar, biliyor musun
ben neye dua ediyorum?

Allah'tan araba ile
girmedi eve, girebilir.

Pardon da onu da yapmışlığı var
zamanında, hatırlatırım.

Yani cama değil de üstüme.

Ömer hayatımı kurtarmasaydı oho!
Gitmiştik şimdiye.

He he, değil mi?

Öyle bir şey de olmuştu.

-Ne diyeyim ki?
-Bilmem.

O zaman karının tarafındaydın.

Böyle güzel güzel salınıyordun karına.

Tamam ama şimdi Suzan'ım,
Allah'ını seversen ya.

Geçti gitti, bitti.
Şimdi tamam yani artık.

Geçmişi nasıl değiştireceğiz?
Kurban olduğum.

Zaten ben bu sabah verdim
boşanma protokolünü.

Sen bu sabah mı verdin ona?

He, bu sabah verdim.

Ondan işte onun deli öfkesi.

E ondan, tabii ki ondan.

Protokolü alınca, hop!
Sinirler tavan.

Neyse bitiyor, yüzdük yüzdük
kuyruğuna geldik.

Yani sonunda bitiyor.
Birkaç güne kadar dava olacak.

Ondan sonra da atlatacağız
bu badireyi.

Ne diyeceğim ben?

Ben gideyim bir camcı falan bulayım.

Ya bu böyle olmaz.

Dışarısı buz gibi, yemin ederim
imirin iti gibi titreriz.

Yani bana gelin diyeceğim ama gelmezsin.

Ay yok yok!
Sana gelmeyiz.

Ama sen bir camcı bulursan
çok iyi olur Akif.

Mesaj alınmıştır, Suzan'ım.
Merak etme.

Ben şimdi bulur gelirim.

-Tamam, çok sağ ol.
-Ne demek.

Allah'ım başımıza açılan
işe bak ya.

Yavaş, gel.

-Anneciğim.
-Dur dur.

-Yavaş yavaş.
-Gel anneciğim, gel.

-Var mıydı burada?
-Gel tamam.

Al canım şu annenin çantasını.

İyi iyi, merak etme.

Aç karnına içince biraz
dokundu galiba.

-Ama önemli bir şey değil.
-Canım.

Ben sergiden sonra hiç
böyle olacağını tahmin edemedim.

Sizi de gezmeye gidiyorsunuz
zannettim hatta, tüh.

Merak etme canım,
geldik işte sapasağlam eve.

Anneciğim, iyi misin?

Doruk'cuğum sen onu hemen
yatır istersen.

Biraz dinlensin uyusun sabaha kadar.
Bir şeyi kalmaz.

Tamam, çok teşekkür ederim.
Size de zahmet oldu, kusura bakmayın.

Rica ederim.

Görüşürüz.

Görüşürüz, Ayla'cığım.

Görüşelim bak, yine tuzla buz
yapalım tamam mı?

Tamam, canım tamam.
Hadi yat sen.

Hadi bakayım.

-Görüşürüz.
-Gel anneciğim gel.

Anneciğim, gel seni yatağına çıkaralım.
Hiçbir şeyin kalmaz, hadi gel.

Kalmadı ki benim..

Hiçbir şeyim kalmadı ki.

Baban dünden razıymış, biliyor musun?

Dünden razıymış gitmeye.

Tamam anneciğim gel, dikkat et.

Neler yaptı biliyor musun?

Biliyorum anneciğim, gel.
Yavaş çık oradan.

Aa, Ömer?

Merhaba, Suzan Hanım.
Harika'yı arıyorum da, evde mi?

Harika çıkmış.

Bana da mesaj atmış, biraz dışarı
çıkacağım diye ama bir iki saat oldu.

Hadi ya.

Ya bizim çantalar karışmışta
ödevim falan içindeydi.

Onu almam lazım.

Ee, bundansa ben bir tane
gördüm evde, bakayım.

Valla bir bakın ya.

Harika lütfen şaşırt beni.

Lütfen şaşırt beni, Harika.

-Bu mu seninki?
-Evet benim.

Evet, bu benim çantam.

Bu da Harika'nınki.

İnşallah, Harika da bir gün
kendini kaybetmez.

Umarım kaybetmez.

Umarım kaybetmez.

-Görüşürüz, Suzan Hanım.
-Görüşürüz, Ömer'ciğim.

Geldik tamam, bitti.

Ay ben anlamadım hiç.

Ben hiç anlamamıştım,
biliyor musun?

Ben böyle olacağını bilmiyordum, ben.

-Yavaş anneciğim.
-Ben...

Ben istemedim oğlum ayrılmayı.

Sen hiç üzülme, tamam mı?

Tamam, anneciğim.

Sen annene hiç kızma,
ben istemedim ayrılmayı.

Güzel annem benim,
ben sana niye kızayım?

Kimsem kalmadı benim.

Biz nasıl dağıldık böyle?

Bir sen kaldın oğlum benim.

Bir sen kaldın.

Biz bize yeteriz anneciğim.

Hiç merak etme sen.

Ne oldu?
Bulabildin mi?

Evde yok.
Sen buldun mu?

Yok.

Çıldıracağım arkadaş, bak birazdan
arayacaklar para nerede diye para yok.

Dur, ben bir daha arayayım.

Ara.

Telefonu kapalı hala.

Tamam, sakin olalım.

Parası olan Harika nereye gidebilir?
Böyle düşünelim.

Oğlum Harika'yı ben çok iyi
tanıdım diyemem ama...

Öyle ara ara takıldığımız, giyinip
fotoğraf çektirdiğimiz

birkaç tane dükkan biliyorum esasında.

İstiyorsan ben oralara bakayım.

Tamam, güzel sen oralara bak.

Ben de Süsen'i arayayım.
Belki bir fikri vardır.

İyi tamam.

-Ararsın bir şey olursa.
-Tamam tamam.

-Alo?
-Heh, Süsen, müsait misin?

Müsaidim, müsaitim yani buluşacağız
falan diyeceksen gayet müsaidim şu an.

Yok, şey ben Harika'yı arıyordum.

Nerede biliyor musun?

Harika'yı mı?

Ne oldu?
Kötü bir şey mi oldu?

Ya çantaları karıştırmış da bizim.

Hadi ya.

İçinde böyle önemli bir şey
falan mı vardı?

Evet, marketin parası vardı ve
Harika şu an o parayı yiyor.

Parası olan Harika nerede olabilir?

Bir fikrin var mı?
Yani nerededir sence?

Tabii ki kuaförde.

Güzel, bana hemen konum ile
ismini at ben hemen gideyim oraya.

Tamam, tamam ben hemen atıyorum.

Tamamdır, sağ ol.

Sadece saçını başını yaptırıyorsundur
Harika, inşallah.

İnşallah sadece saçını
başını yaptırıyorsundur.

Heh.

Yanılt beni, Harika.

Valla üç saattir falan buradaydı.

Saç, kesim, bakım ne var ne yok
hepsini yaptırdı Harika Hanım.

Tabii tabi, her şeyi
yaptırdığına şüphem yok zaten.

Peki, bir yere gideceğim falan
bir şey dedi mi, bahsetti mi size?

Yok, hiçbir şey söylemedi.

Tamam, teşekkürler.

Açmış ol artık, Harika, açmış ol.

Bu da en son çıkan modellerden,
bence yakışır size.

Ben de aynı fikirdeyim.

Tamam, neye karar verdiniz?

Ben bunu alacağım ya.

E siz eski telefondaki
sim kartını

buna takabilir misiniz?

Tabii ki.

Ee, ne kadar demiştiniz?

On üç bin lira.

He, tamam.

Ben zaten nakit ödeyeceğim.

Tamam.

Aç şunu, aç şunu.

Harika!

Lan adamlar öldürecek beni.
Kim bilir nerede yiyor parayı?

Ofise geçiyorum, parayı aldın
geliyorsun değil mi?

Geliyorum, geliyorum.
Hadi bakalım.

100 bin lirayı kaybettim ya.

100 bin lira.

100 bin lira kaybettim.

Ay, nasıl güzel be.

Ay çok kararsız kaldım.

Bunu mu alsam?
Bunu mu alsam?

-Ee pardon.
-Buyurun.

-Bir şey soracağım size.
-Tabii.

Ben acaba bunu mu alayım
bunu mu alayım?

Bence her ikisi de ayrı yakışır.

Hayır, zaten şu mağazada size yakışmayacak
bir şey var mı derseniz...

Bence yok.

Manken güzel sonuçta.

Ay teşekkürler.

Rica ederim.

O zaman ben ikisini de alayım.

Sonuçta benim aklımda kalacağına
dolabımda kalsın daha iyi.

En mantıklısı.

-Şöyle yardım edeyim.
-Buyurun.

Parfümünüz çok güzelmiş.

Ya da size çok yakışmış diyeyim.

Ya, nasıl koktu oraya kadar?

Ben şimdi almıştım,
tabii taze herhalde ondan.

Çok egzotik.

Klas bir kokusu var.

Bu arada başka bir şey
bakmak ister miydiniz?

Ay yok, ben her şeyi
aldım zaten, yeterli bunlar.

Benim zaten karnım acıktı,
ben yemek yiyeceğim.

Peki, o zaman kasaya
geçelim isterseniz.

-Olur.
-Buyurun.

Toplam dokuz bin beş yüz lira.

Dokuz bin beş yüz.

Ben nakit ödeyeceğim.

Benim mesaim bitti,
işlemlerinize arkadaşım devam edecek.

Aldıklarınızı güzel günlerde kullanın.

Tamam, teşekkürler.

Rica ederim, en kısa zamanda
tekrar bekliyoruz ama.

E bizi bu güzellikten
mahrum bırakmayın.

Geleceğim.

On binlik banknot.

Beş yüzünü çıkarttım, buyurun.

Merve ben çıkıyorum, görüşürüz.

Görüşürüz, iyi akşamlar.

Değişim ve iade kartı bıraktım içine,
bilginiz olsun.

Tamam, teşekkürler.

Ay, bir dakika.

Az bir alışveriş yaptım da.

Ne demek iptal?

Ya ama aşk olsun Yeliz ya.

Tamam, iyi tamam hadi.

Bak bunu yazıyorum,
sonra görüşeceğiz ama.

Tamam, hadi görüşürüz, bay!

Ya olmaz öyle, ben size yardım edeyim.

Verin bana.

Ya bu arada ekildim.

İşten fırlayıp çıktım güzel bir
yemek yiyeceğim diye ortada kaldım.

Aa!

E kötü olmuş.

Yani öyle çok kötü oldu sayılmaz.

Sizin gibi güzel hanımefendinin
torbalarını taşımak için

vaktim oldu böylece.

Ne tarafa?

Ay onu hiç bilmiyorum.

Ya böyle güzel bir
salata yemek istiyorum da.

Nerede?
Onu kestiremedim.

Benim bildiğim şu arka
caddede bir yer var.

Müşterilerimizin tercih ettiği
şık bir mekan.

Yani size de yakışır.

Eğer olur derseniz göstereyim, oraya
kadar da size eşlik edeyim.

İyi, şık diyorsunuz.

Olur o zaman.

Tamam, buyurun o zaman.
Bu taraftan.

Biz bayadır yürüyoruz..

Hiç de o bir üst sokak falan değil yani..

Şurayı yani, şurası.
Bu sokağın sonuna hemen dönünce orada.

E bu sokak çıkmaz.

Yok yok, bu sokağın sonunda
yaya geçişi var.

Arabalara kapalı yani burası.

Ha tamam.

Kabalık ettim ben, onları da
alayım sizden, siz yoruldunuz hem.

-Yok yok, ben alırım ya.
-Alayım alayım.

-Ne yapıyorsun be?
-Bırak.

-Bırak!
-Bırak!

Ya bırak!
Hırsız var!

Ne yaptım ben?

-Kızlar var mı bir haber?
-Yok.

Biz de Emel'i Sabahat teyzeden
aldık işte, Harika'dan bir haber var mı?

Yok, en son kuaförde görmüşler.
Sonrası kayıp.

Telefonu da açmıyor.

Ben konuştum Oğulcan ile.

Bu Harika'nın en sevdiği
kafeye gitmiş, orada da yok.

Ne yapayım ben?
Gidip evin önünde bekleyeyim.

Yani parayı yese de dönüp dolaşacağı
yer orası.

Umarım.

Yani parayı yedikten sonra
dönse ne olur dönmese ne olur?

Orası da doğru.

İş yerinden aradılar mı seni?

Aradılar.

Geliyorum dedim.

Harika aç şunu ya.

Abim işsiz mi kalacak abla?

Bilmiyorum, ablacığım.

Galiba öyle olacak.

Umarım dediğin gibi olur.

Hem işsiz kalıp hem 100 bin lira
borçlu kalmak.

Bir de Harika yüzünden yani.

Ne yapacağım ya?

Ömer.

Aç kızım.

-Ömer.
-Hah, Harika!

Sen neredesin kızım?

Ömer çok kötü şeyler oldu.

Ya ben birinin kafasına vurdum.

Yerde yatıyor yani öldü mü
ölmedi mi bilmiyorum.

Ne olur yardım et.

Ne?

Ömer ne olur yardım et bak.

Lütfen hadi gel, ne olur.

Tamam kızım sakin ol.
Sakin ol.

Bak şimdi olduğun konumu at bana.
Ben hemen geliyorum.

Tamam mı?
Sakın bir yere de ayrılma.

Tamam, tamam atıyorum şimdi.
Hadi bay bay.

Harika, Harika ya.

Kraliçem.

Günaydın.

Ay ne günaydını ayol?

Gecenin körü olmuş.

Kaç saat uyumuşum ben?

Yani ona acaba

uyumak değil de

bayılmak mı desek ya, ha?

O kadar kötü müydü?

Eh.

Ben hiçbir şey hatırlamıyorum.

Bu yaşımda oğluma rezil mi oldum yani?

Ay çok özür diliyorum, Doruk.

Ya yok be anneciğim.
Ne özür dilemesi?

Hem

çok da hatırlanacak bir şey
yok zaten.

O kadar diyorsun.

Ay iyice utandım bak.

Ya hayır dedim, tamam.

Utanacak bir şey yok,
geçti gitti.

Evet, hadi bakalım.

Çorban hazır.

Bekletmeden bir an önce
yiyelim.

Sen bana çorba mı yaptın?

Yani yapmadım da

sipariş ettim diyelim.

O da sayılır herhalde, değil mi?

Sayılır, sayılır.

Canım oğlum benim,
iyi ki varsın sen.

Her zaman da olacağım.

Ne olursa olsun hep
yanında olacağım.

Merak etme sen.

Baban gibi beni yarı yolda
bırakmayacaksın yani.

Anneciğim.

Sen bu duruma çok mu
üzülüyorsun gerçekten?

Yani.

Üzülmek demeyelim de.

Kendini hazır hisetmemek

demek daha doğru herhalde.

Beklemiyordun yani, öyle mi?

Hem öyle, hem de...

Doruk ben hiç babansız olmadım ki.

Ben ondan başkasını sevmedim.

Hiç onsuz kalmadım.

Şimdi onsuz ne yapacağım?

Bu koca hayatın altından tek
başıma nasıl kalkacağım?

Bilmiyorum.

Korkorum galiba biraz.

Korkma.

Ben senin hep yanında olacağım.

Ne gerekiyorsa beraber
halleder, çözeriz.

-Olur mu?
-Olur.

Olur, aslan oğlum benim.

-Ömer!
-Harika!

Gel.

Ömer ben hiçbir şey yapmadım.

Bak, çantamı almaya çalıştı.
Paramı çalmaya çalıştı.

Yanlışlıkla vurdum yani öyle.

Paranı değil Harika, paramı.

Şunu halledelim, konuşacağız
o konuyu zaten.

Tamam, yaşıyor mu?

Heh, yaşıyor.

Oh, Allah'ım tamam.

Hadi, hadi gidiyoruz.
Bizi kimse görmedi.

Saçmalama kızım, böyle bırakırsak
kan kaybından ölür bu.

Ne yapacağız peki?

Hastaneye götüreceğiz, Harika.
Ne yapacağız?

Dur taksi çağırayım uygulamadan.

Geliyor iki dakikaya.

Harika bunlar ne?

Bütün parayı harcadım deme bana.

Ya sana ne benim paramdan ya?

Kızım benim param ya, benim param.
Benim çantamı almışsın okuldan çıkarken.

Ne alakası var ya?

Ben Tolga'nın çantasını aldım bir kere.

Ya kızım, benim benim.

Marketin parası vardı içinde.

Ya nereden bileyim?

Tolga'nın parası diye harcadım
ben o parayı.

Tolga'nınsa harcayabiliyorsun, değil mi?

Ne oldu?
İyi mi?

İyi, iyi.

Ay, anneciğim.
Seninle hiç uğraşamayacağım şu an.

Ne biçim yarmışsın kafayı!

Dayı, bir el at da arkadaşı
acile atalım ya.

Çekil.

Tut ucundan.

Kaldır, düşürme, düşürme.

Bitti, değil mi abiciğim?

Bitti abi.

Al buyur.

Al.

Tamam, hiç, hiç uğraşma.

Bizim asabi bir arkadaş var da.

Tekrar gelebilir, bu camı
tekrar kırabilir.

Ben sana önden ödemiş olayım.

Peki abi, emrin olur.

Hadi, selametle.

Haydi kardeşim.

Bu saat oldu hala yok bu
kız ortalıkta.

Yani ne dedi sana Harika?

Biraz dolaşıp geleceğim dedi, değil mi?

Evet.

Ama beş saat oldu gideli,
ses seda da yok.

Tamam, tamam şöyle yapalım
o zaman canım.

Biraz daha bekleyelim evde.

Eğer gelmezse polise gideriz.

Peki.

Öyle yapalım.

Ne yapacağız ki başka?

Yahu Harika'dan bahsediyoruz hayatım.

Bir yerde arkadaşları ile takıldı,
saatin kaç olduğunu unuttu.

Telefonu da sessizdedir muhtemelen.
Bakmıyor.

Endişelenme, merak etme ya.

Bir şey olmaz ona.

Umarım dediğin gibidir.

Ya kızım bu kadar kısa sürede
25 bini nasıl yedin sen ya?

Ay abartma istersen ya.

Ayrıca bana gözlerini böyle
açıp açıp durma yani.

Sanki acayip bir şey yaptım.

Daha ne yapabilirsin Harika'cığım?

Canımı mı alacaksın?
Daha ne yapabilirdin?

Bu gerizekalı çocuk benim
önümü kesmeseydi

ben daha çok güzel
şeyler alacaktım.

Allah'tan o zaman karşına hırsız
çıktı Harika, Allah'tan!

Sen bir hırsız, o ayrı bir hırsız.

Olan yine bana olacak.

Al.

Parayı veriyorum, al.

O kadar incesin ki, çok sağ ol.

-Rica ederim, abiciğim.
-Abini şimdi!

Kızım anlamıyorsun ama başım
büyük dertte benim, hem de senin yüzünden.

Ya ben sana ne diyorum?

Yanlışlıkla aldım diyorum ya,
istemeden oldu, kusura bakma.

-Aa!
-Tövbe tövbe ya!

Ben şu torbaları geri vereyim de
parayı geri alabiliyor muyum bakayım.

Var mı bunlardan başka?

Yani sana geri iade
edebileceğim bir şey yok.

Saçımı kesip veremeyeceğime göre.

Ne kadar verdin kuaföre?

Kuaför, cilt bakımı.

Masaj, toplamda üç.

Üç, ne üç?

Bin.

Allah seni kahretmesin
Harika ya!

Ay, canım ben seni anlıyorum, sen böyle
şeylerin ucuz olduğunu falan düşünüyorsun.

Ben mahalle kuaförüne gidecek değildim
herhalde, değil mi?

Gittim, en iyi yerde yaptırdım.

Ve bence iyi bir fiyat verdiler, ben
sana söyleyeyim, normal yani.

Hala savunuyorsun yaptığın şeyi ya.

Allah'ım ya Rabb'im ya.

-Ömer.
-Ha?

Bir tane elbise vardı.

O kalsa?

Ay hadi git, istemiyorum
elbiseyi falan.

La ilahe illallah ya!

Güzeldi be.

Valla.

Eski günler.

Zenginliği hissetmek.

İstediğin gibi harcamak.

E bu kalmış.

Neyse canım.

Sonuçta olur böyle şeyler, Harika'cığım..

Kısa günün karı diyelim, değil mi?

Göründüğün kadar nazik değilmişsin ha?

Ya esas sen değilsin ya!

Ya sen ahlaksızsın!

Hırsızsın, hırsız!

Olabilir.

O zaman sana yeni bir
haberim daha var tatlı kız.

Eğer bana 20 bin lira vermezsen

seni polislere şikayet edeceğim.

Ay senin kafa gitti.

Ben sana bir şey söyleyeyim mi?
Ben sana biraz sert vurdum.

Sen herhalde bir kötü oldun.

20 bin, ben sana vereceğim?

Evet, para vermezsen beni yaraladığın için

hastane polisine şikayette bulunacağım.

İşte bak oradalar zaten,
hemen de hallederiz işlemleri, ha?

Hızlı olur.

Ya saçmalama!
Ne parası ya?

Sen hırsızsın ya,
sen beni zor durumda bıraktın.

Beni mi şikayet edeceksin?

Ben seni var ya hastaneye
getirdiğime dua et.

İspat edemeyeceğin şeylere
güvenme derim.

Bak şimdi son kez soruyorum.

Paramı veriyor musun
vermiyor musun?

Sen paranı değil, havanı alırsın.

Memur Bey!

Lütfen şu kızın kaçmasına
izin vermeyin.

Bana saldırdı, şikayetçiyim
Az daha beni öldürüyordu.

Harika'nın aldıklarını iade ediyormuş.

Ama daha ne kadar açık kalacakmış,
daha belli değilmiş.

Nasıl yani?

Niye, iade edilemeyecek
şeyler de mi almış?

Evet ya, masaj, cilt bakımı falan filan
bir şeyler.

Harika bu, parayı görünce acımadan
harcayacağı garantiliydi zaten.

Ya bu çok yüzsüzce değil mi?

Kime ait olduğu bilinmeyen
parayı harcamış resmen.

Ne kadar mutlu olduğunu
tahmin edebiliyorum.

Hele ki bugün.

ayrılık konuşmamızdan sonra
o kadar para

ilaç gibi gelmiştir.

Burada mısınız ya?

-Hoş geldin amca.
-Hoş bulduk Emel'im.

Çocuğum neredesiniz siz?

Ya okuldan bir geldiniz,
ortadan kayboldunuz ha.

İyi misiniz?
Bir şey yok, değil mi?

Yok, yok amca.
Bir şey olmadı ya, okul,

sınavlar, ödevler falan, onlara
yoğunlaşmışız da ödev falan yaptık.

Aynen babam,
Asiye söyledi zaten.

İyi tamam.

Ömer nerede ya?
Geç mi kaldı o bu gece?

Evet ya, biraz yoğunluk varmış da.

Çalışıyor.

İyi, çıkıyorum ben.
Allah kolaylık versin Ömer'ime.

İnşallah, inşallah .

Yoksa sıkıntı.

E o zaman biz buradaki
karakola gidelim.

Tamam, sen nasıl rahat edeceksen
öyle yapalım, hadi.

Hah, bir dakika.

Bilinmeyen numara arıyor.

E aç.

Efendim?

Evet.

Tamam, hemen geliyoruz.

Ne oldu?

Harika adam yaralamaktan
nezarete alınmış.

Hadi yürü hemen,
hemen hadi.

Ay delireceğim ya.
Gerçekten delireceğim.

9300, 9400, 9500...

Topla, 84.

16 bin lira yemiş ya, kızım sen!

16 bin lirayı nasıl yedin?

Aç şunu artık be kızım,
aç şunu ya.

-Harika?
-Ne Harika'sı lan?

Geleceğim dedin, yoksun
hala ortada.

Bana bak, bir iş mi
çeviriyorsun yoksa sen?

Yok abi, geliyorum şimdi ya.
Yoldayım.

Kardeşim ile ilgili bir problem oldu da.

Ondan oyalandım.

Senin de kuzenin, kardeşin...

Bitmiyor arkadaş senin
sülalenin sorunları.

Hadi bekliyorum, sallanma.

Yapacak bir şey yok,
hayırlısı olsun.

-Su verenlerin çok olsun.
-Amin.

Oh, bak, bak.
Mis gibi koktu ha.

Karnabahar yaptım.

Seversin sen.

Ay, karnabahar mı?.

Nefis nefis.

Bana sevmediğin bir yemek söyle,
Allah aşkına, şu an bul ve söyle.

Tatlı patates yemeği.

O ne be?

Bana koyma, bana koyma, bana koyma.

Bana koyma anne ya.

-Al.
-Yani...

Var öyle bir şey biliyorum,
henüz yemediğim için de sevmiyorum.

Hadi kızım, çağırsana babanı.

Baba yemek hazır.

Ben kendime yumurta kırarım kızım.

Ya Orhan, insaf artık.

Daha ne kadar sürecek bu
inadın senin?

Valla çekeceğim var sizin bu
babanızdan ha.

Valla motherım acı ama gerçek.

ben fatherım çok da
yumuşacağını zannetmiyorum.

Tabii sen böyle doğru hamleleri yapmazsan.

Ne diyorsun Oğulcan Allah aşkına?
Doğru hamle, moğru hamle.

Çok net bilmiyorum ama

gözlemlediğim kadarıyla iki yabancıya
dönüşmüşsünüz tabii.

Aşk bitmiş.

Aşk mı bitmiş?

Abuk subuk konuşma Allah aşkına.

Cinlerimi tepeme çıkarma ha,
geliyor bak terlik.

E bu da iki terk edildi ya aşk
doktoru kesildi başımıza.

Sen dinleme onu, boş ver.

Aybüke, küçük tava
nerede kızım?

Geldim.

Of!

Mother'ım ben sana nasıl yardımcı
olabileceğim diye ben bir düşüneceğim.

Tamam, o iş bende.
Sen hiç merak etme.

Oğulcan kurban olayım bir çare bul,
Allah aşkına.

Bak dile benden ne dilersen, yeter ki
beni şu babanla barıştır.

Tamam.

Ye oğlum ye, soğutma.

Bu başka bir şey ha.

Afiyet olsun kuzum.

-Anne.
-Fazla uzun sürmesin lütfen.

Tabii Memur Bey, sağ olun.

Sen hiç durmayacak mısın kızım ya?

Sen hiç frene basmak nedir
bilmez misin?

Sürekli problem çıkarıp beni
çıldırtmak mı istiyorsun?

Nedir senin amacın?

Suzan, briaz sakin ol lütfen.

Ya ben yanlış bir şey
yapmadım ya.

Eminim, eminim sen yanlış
hiçbir şey yapmadın.

O yüzden içeride kafası yarılmış,

on tane dikiş atılmış bir çocuk
bekliyor, değil mi?

Senin kızın yaraladı beni diyor.

Hayal görüyor çünkü o çocuk

Anne.

Ya o çocuk benim paramı
çalmaya çalıştı.

Hangi paranı çalmaya çalıştı?

İspat edebiliyor musun sen bunu?

Ay vallahi delireceğim ya.

Şeytan diyor ki,

hiç uğraşma çocuğun şikayetini geri alması
için yalvarıp yakarma.

Kal şurada üç beş gün de
aklın başına gelsin.

Eh!

Çıkartmazsan çıkartma ya.

Çok da fifi.

Anneciğim sen beni böyle
korkutamazsın.

Beni tanıyorsun değil mi?
Öğren artık.

Öyle mi?

Peki o zaman.

Kılımı bile kıpırdatmıyorum
senin için.

Hadi bakalım.

Suzan, çocukla çocuk olma lütfen.

Akif, ben sinirimden delireceğim.
Görsün bakalım fifi nasıl oluyormuş!

Akif.

Nereye gidiyorsun ama?
Beni çıkart buradan, lütfen ya.

Amcacığım.

Ya bak beni burada yalnız bırakmayın.

Ne olur, valla ben deliririm
söyleyeyim size.

Anana fifi demeden önce düşünecektin
Küçük Hanım.

Ayrıca da ana ile kızı arasına girilmez.

Girilir, girilir.

Sen annemi yakala şimdi.

Ne olur beni buradan çıkarın.

Neden yapayım bunu?

Sen annenle benim görüşmemizi
bile istemiyorsun ya.

Seni buradan çıkarttırayımda kendi
bacağıma mı sıkayım ha, Harika Hanım?

Neden yapayım bunu?

Bak valla hiçbir şeye karışmayacağım.

Zaten siz beni dinlemiyorsunuz ki,
bir önemi yok bence ama.

Ben yine de karışmayacağım.

İyi madem.

Bekle bakalım biraz burada.

Çözdün kız yine.

16 bin lira eksik bu para.

Biliyorum abi.

O yüzden geç kaldım zaten.

Ne yüzden?

16 bin lirayı harcamak için mi?

Abi ben öyle şey yapar mıyım?

Benim kuzen.

Demiştim ya çantaları karıştırdık diye.

Parayı bulunca kendini kaybetti
herhalde çocuk.

Bilmiyorum, gitmiş harcamış işte
sormadan etmeden.

Benim paramı senin kuzenin harcamış?

Kötü niyetinden değil abi,
cahilliğinden işte.

Benim geç haberim oldu ya.

Ama gittim durdurdum onu, aldığı
şeyleri geri verdim falan ama.

Bu kadar eksik kaldı.

Ne yaparsan haklısın abi.

Polise versen bir şey diyemem.

Ne polisi lan?

Parasını çaldırıp polise giden
tefeci mi olur?

Ne bileyim abi.

Hani ne ceza versen
yeridir diye şey ettim.

En büyük ceza

kötü tecrübedir.

Bu da sana böyle bir ceza olsun.

Bir dahaki sefere,

canını ver, o parayı yanından ayırma.

Anlaştık, bir daha asla yapmam.

Güzel.

Ne demişler?

Söz uçar...

yazı kalır.

Sen şu senede bir imza at.

Borcunu unutmayalım.

Yavaş yavaş, azar azar ödersin.

Eyvallah abi, sağ ol.

Estağfurullah aslanım.

Sonuçta ticaret yapıyoruz.

Böyle şeyler olur.

Bu işin fıtratında var bu risk.

Anladım abi.

Sıkı çalışırsan bir ay içinde
borcunu ödersin.

Hatta para biriktirmeye bile başlarsın.

Yani çok fazla kafana takma bunu.

Tamamdır abi.

Bugün yeteri kadar stres yaşadın.

Sen eve git.

Dinlen, bir şey olursa ben
seni ararım.

Kolay gelsin.

-Sağ olasın.
-Sana da.

Abi, senin ince çizgindir.

Paranı harcamış.

Harbiden ceza vermeyecek misin bu çocuğa?

Bu çocuğa ceza vermektense

bana borçlu kalmasını tercih ederim.

Bana çok para kazandıracak bu çocuk.

Hem de çok.

Hayır, ben anlamıyorum yani gerçekten,

hiçbir şekilde bu olanı anlamıyorum yani.

Sen birinin parasını alıp nasıl bu kadar
rahatlıkla harcayabiliyorsun ya?

Ya kızım biz sana hiçbir şey
öğretemedik mi?

Nasıl bir ahlak anlayışıdır bu?
Anlamıyorum, kafam almıyor.

Valla ne yalan söyleyeyim,
benim de almıyor ya.

Yani bu kadarını ben bile yapamazdım
Harika, biliyor musun?

Yani şey, bu kadar çok parayı ben bile
bu kadar hızlı harcayamazdım manasında.

Neyse, anneciğim.

Araç içi azarlaman bittiyse ben
eve doğru geçiyorum.

Artık bir posta da orada azarlarsın.

Rahatlarsın, rahat rahat uyuruz.
Valla ben çok yoruldum.

Sen Ömer'in bütün parasını
geri verdin, değil mi?

Anneciğim verdim dedim ya.

Alışveriş poşetlerini,

ve paranın geri kalan kısmını verdim.

Sanırım hepsini yani.

Ah ne çekti bu çocuk senden,
ne çekti yine!

Neyse ben eve geçiyorum.

İyi geceler.

İyi geceler.
Ha, Harika.

Ee, sen şimdi yatıp uyuyacaksın ya.

Sabah uyandığında verdiğin sözleri
unutma, tamam mı canım?

Unutmam.

İyi geceler, Allah rahatlık versin.
Hadi bakalım.

Ne sözü verdi sana o?

Şey, işte seni ikna edip

onu nezaretten çıkarırsam

adamı davasından vazgeçirirsem eskiden
yaptığı domuzlukları yapmayacakmış bana.

Yani bu rezalet iyi bir şeye
sebep oldu diyorsun ha?

Göreceğiz bakalım.

Bundan sonra hep yan yana olacağız, Suzan.

Önümüze çıkan engelleri teker
teker aşacağız.

Yalnız

önümüzde Harika'dan çok daha büyük
bir engel var, hatırlatırım.

Merak etme, çok az kaldı.

Çok kısa bir zaman sonra

hiç ayrılmayacağız.

Göreceğiz bakalım.

Ben bugünkü tüm desteğin için
gerçekten çok teşekkür ederim, Akif.

Estağfurullah ya, lafı mı olur?

-İyi geceler.
-İyi geceler.

İyi geceler, Suzan'ım.

Bir sıkıntı yok anlayacağın.

Hani tabii bu nasıl kuzen, niye paranı
alıyor falan dedi ama...

Büyük bir olay çıkmadı.

Ay valla çok rahatladım Ömer ya.

Senin şefim dediğin o adamı
sevmiyorum pek.

Sana bir şey diyecek,
canını sıkacak diye korkmuştum.

Yok ya, gayet babacan davrandı yani.

Ama tabii bir daha böyle iş olursa
çantayı yanından falan ayırma dedi ama.

Öyle kapandı konu.

Yani işini kaybetmedin abi, değil mi?

Kaybetmedim, fıstığım.
Ben de hala şaşkınım ama

hala işim var.

Allah korusun ya,
kaybetme zaten.

Hayallerimizi gerçekleştirene kadar
bir şekilde bu işte kalacağım, Asiye.

-Merak etme.
-Hangi hayalimiz?

Bizim için güzel olan her şey hayal de.

Mesela hepimizin odası olan

çok güzel bir ev.

Ömer?

-Ömer?
-Geldim, geldim.

-Ömer ya şu pişmiş mi baksana.
-Hemen!

Ne güzel kokuyor ya.

Asiye acayip güzel olmuş kız bu.

Bak kafeyi açtığımızda net bunu
koyalım menüye ha.

-E inşallah ya.
-Olacak, olacak.

Abi?

Heh, büyük patron çağırıyor.

Geldim fıstığım.

Efendim fıstığım?

Ya abi robotum çalışmıyor.

Hemen halledeyim.

Ver bakalım şu tableti.

He, buradan böyle.

Çalıştı.

Ya, teşekkür ederim abi.

Alayım öpücüğümü.

Oh!

Bir evimiz olsa, bir de kafemiz.

Başka ne isteriz ki?

Onlar da olacak, Asiye'm.

Onlar da olacak.

Bir yılık ev kirasını denkleştirip,

bir yer açmaya yetecek kadar para
biriktirene kadar dayanacağım burada.

Dayanacağım.

Dayanacağım mı?

Niye öyle diyorsun?

Yok, öylesine dedim ya.
Hani lafın gelişi.

Yoksa dayanmalık bir şey yok,
her şey güzel.

Ay öyle olsun zaten ya.

Ayrıca ne kadar iyi
para kazanırsan kazan

bir sıkıntın varsa ayrıl zaten.

Biz bir şekilde yolunu buluruz,
başımızın çaresine bakarız.

Biliyorum, Asiye'm.

Olursa söylerim.

Saat çok geç olmuş,
hadi yataklara.

Uyku vakti.

-Hadi iyi geceler.
-İyi geceler abi.

Abla çok güzel, sen de yesene.

Yok ablacığım, sen ye çikolatanı.

Ömer hadi otur sen de.

Yok, yok, benim bir işim var.
Onu halletmem lazım, öyle gelirim okula.

İşe mi gidiyorsun?

Yok ya, bir yere yanlış
torba bırakmışlar da onu halledeceğim.

Hadi görüşürüz.

Abla ben anlamadım.
Abim işe mi gidiyor?

Valla ben de anlamadım ablacığım.
Bu saatte ne torbası yani?

Neyse hayırlısı.

Heh, geliyor benim hırsız kardeşim.

Abiciğim.

Ne yapıyorsun ya?
Rüyanda beni mi gördün?

Seni görsem o rüya olmaz, Harika.

Kabus olur.

Ne istiyorsun?

Çok bir şey istemiyorum.

Benden çaldığın 16 bin lirayı
istiyorum, o kadar.

Ya ben sana söylüyorum.
Anlamıyor musun?

O parayı ben kuaföre, masaja
falan harcadım, nasıl geri vereyim?

Ya kızım delirtme beni.
Saça başa o kadar para mı harcanır?

Bak.

O parayı sakladıysan ver bana bak,
rica ediyorum.

Zor durumda kaldım senin yüzünden.

İster delir, ister delirme.

Bak, ben sana göstereyim.

Elimde kalan

mal varlığım.

30 lira.

Ay al tamam ya,
al rahatla.

Çıldıracağım ya!

Seni düşmanlarım mı yolladı kızım?

Senin görevin beni delirtmek mi ya?

Görevim buysa eğer

bil ki başarılıyımdır.

La ilahe illallah!

Anlamıyorsun ha,
ya bak ben o parayı

Tolga'nın diye harcadım.

Ben senin olduğunu bilsem

harcar mıyım?

Belki.

Ha Tolga'nın ha benim!

Senin olmayan parayı niye
alıyorsun kızım?

Tolga'nın bir günlük parası, sonuçta
çocuk fark etmeyecekti.

Yani çok büyük bir şey olmayacaktı ki.

Bu salak cevabın yüzünden 16 bin lira
borçlandım ben!

Sen kime borçlandın o parayı?

Sana ne?

Kime borçlandıysam borçlandım.
Sana ne?

Doğru söylüyorsun biliyor musun?
Bana ne?

Sonuçta bu senin borcun yani.

Borç borçtur bak, borcunu öde.

Allah'ım hayat çok kolaymış gibi bir de
bu manyağı bana kardeş diye yolladın ya.

Ömer?

Hadi.

Otobüs kaçıyor, çabuk.

Yürü.

Günaydın.

Günaydın.

Babam evde mi?

Evde, içeride kahvaltı yapıyor.

Gir istersen sen de.

Yalnız konuşmak istiyorum.

Gidersen sevinirim.

Nasıl istersen.

Buyur.

Vay, vay, vay!

Aslanım gelmiş.

Gel.

Ya sucuğun kokusunu mu aldın?
Ne yaptın?

Açsan buyur, gel otur.

Aç değilim, sağ ol.

İyi, sen bilirsin.

Teklif var ısrar yok, oğlum.

Annem ile ilgili konuşmaya geldim.

Eğer dinlemek istiyorsan tabii.

İsterim tabii.

Niye istemeyeyim?

Neticede senin annense

benim de kaç yıllık karım,
öyle değil mi?

Annem boşanacağınız için çok üzgün.

Muhtemelen gurur yapıp sana öyle
değilmiş gibi yapıyor ama

öyle.

Tahmin edebiliyorum.

İnanırım da çok üzgün olduğuna.

Bilmem sen bana inanır mısın ama

ben de çok üzgünüm, biliyor musun?

Neticede kaç yıllık evlilik.

Öyle bir anda

hop diye silinip gitmiyor hatıralar.

Ama böyle olması gerekiyor.

Neden?

Madem ikiniz de üzülüyorsunuz

neden ayrılıyorsunuz o zaman?

Bak aslanım.

Biz annenle birbirimizi çok yorduk.

Çok yıprattık.

Kimse istemez yol arkadaşından ayrılıp

yola tek başına devam etmeyi.

Ama öyle olmuyor işte.

Yani en azından

hayatımızın geri kalan kısmını daha mutlu,

daha huzurlu geçirmek istiyoruz, yani en
azından ben istiyorum.

O yüzden de ayrılmamız gerekiyor.

Kesin kararlısın yani, öyle mi?

Evet, öyle.

Kesin kararlıyım.

Hatta birkaç gün sonra duruşmamız var.

Duruşmadan sonra da özgür;
iki insan olarak

yolumuza devam edeceğiz.

Hem zaten

annen hep söylerdi, boşayacağım seni,
boşayacağım seni derdi.

İşte buyur, boşanıyoruz.

Artık o da rahatlar, öyle değil mi?

Sana annem üzgün diyorum, üzgün.

Anlamıyor musun?

Gerçi doğru ya.

Sen Akif Atakul'sun.

Canının istediğini duyar,

istemediğini duymazsın.

Boş ver.

Unut söylediklerimi.

Vaktini aldım.

Vay be aslanım benim.

Büyüdün de babana kafa
tutuyorsun, ha?

Lan sen üç ayda ayrılıyorsun,,
kıvır baştan on kere.

Hiç sesimizi çıkarmıyoruz.

Ya ben yirmi yılda bir kere karımdan
boşanıyorum, demediğini bırakmadın ya.

Olacak iş değil, delireceğim.

Ee, Eren familyası yeni bir
okul gününe hazır mıyız?

Evet, ilk ders bedendi, değil mi?

Evet, ilk defa yırtık ayakkabı
ile gitmeyeceğim.

Günaydın.

Ay, sabahın ilk saatinde seni görmek
mükemmel oldu Harika.

Ne oldu Asiye?
Konuş.

Sana inanamıyorum, Harika.

Dün Ömer'i soktuğun duruma
inanamıyorum yani.

Her şeyden de haberdar ol, olur mu?

Olacağım tabii.

Ömer benim kardeşim.

Çok iyi.

Oldu, iyi.

Yani gerçekten hiç utanmadın mı
başkasının parasını harcarken?

Böyle düşündün mü acaba hani

ben acaba şu an ne yapıyorum dedin mi
kendine, onu çok merak ediyorum.

Sen merak etme, Aybik'ciğim.

Merak, çok iyi bir şey değil.

Tamam mı?
Etme.

Sen ne duruyorsun öyle sessiz sessiz?

Konuş, eminim içinden gelerek
söylemek istediğin birkaç cümle vardır.

Rahatla, yapıştır gelsin.

Ben sana demiştim, Harika.

Sen parayı her şeyden daha çok seviyorsun.

Parayı da görünce kimindir, nedir
unuttuğuna göre

yanıltmamış oldun beni.

Vay, ne güzel söyledin.

Bravo sana!

Çok güzel.

Neyse sabah

laf sokmalarınız bittiyse, çünkü
ben gerçekten çok doydum.

Çok teşekkür ederim.

Gidebilirsiniz.

Ya zaten sana ne desek boş, o yüzden
biz de doyduk, gideriz.

Hadi.

Gel.

Resul Bey.

Biliyorum çalışıyorsunuz ama acil
bir durum var, gelmeniz gerekli.

Nedir Mesut?
Hayırdır?

Efendim mali şubeden gelmişler,
sizinle konuşmak istiyorlarmış.

Mali şube.

Bu geçen sefer saptadığımız
eksiklikler vardı.

Bu eksik vergi ödemeleri.
Onlar yapıldı mı?

Ne yazık ki efendim.

Bu ay halledilecekti.

Ah Mesut, ah Mesut!

Resul Özkaya.

Benim.

Biz mali şubeden geliyoruz.

Hakkınızda usulsüz işlemler
yapıldığına dair

birkaç ihbar aldık.

Mali dosyalarınızı incelemek için
el koymak durumundayız.

-El koymak mı?
-Buyurun.

Arama ve el koyma kararı.

Herkes bilgisayarın başından kalabilir mi?

Toplayın, onlara da ihtiyacımız olabilir.

Bu ihbarı kim yaptı öğrenebilir miyim?

Maalesef, Resul Bey.
Bu konu hakkında bilgi veremem.

Ee, Mesut'cuğum.

Anlat bakalım neler öğrendin
Resul ile alakalı.

Şu eteğindeki taşları bir dök bakalım.

Taşlar ne kadar büyük olursa

mükafatı da o kadar fazla olur,
değil mi?

Valla siz beni aradığınızdan beri

Mesul Bey'i zora sokacak ne
bulunabilir diye düşünüyorum, Akif Bey.

Ama inanın hiç kolay olmadı.

Sonunda buldum tabii ki de bir açık.

Dökül.

İş yerinde vergi bölümünde bazı
usulsüzlükler var.

İsteyerek yapılmış şeyler değil,
gözden kaçırılmış şeyler genelde ama

maliye belki bir inceleme
yaparsa işte o zaman

Resul Bey'in işleri zora girebilir.

Maliye diyorsun.

Demek Resul Bey hesaplarda hata yaptı di--

Allah Allah!

Ama inanırım, biliyor musun?

Bizim Avrupalı Resul, gusto sahibi Resul,

Gurme Resul hata yapmış öyle mi?
Yapar!

Neden?
Çünkü çakma Avrupalı.

Çünkü sonradan gurme!

Sonradan gurme Resul!

Bu ihbarı yapanı bulmaya çalışalım, Mesut.

İşimize yarayacak bir şeyler
bulalım mutlaka.

Peki efendim.

Günaydın.

Günaydın.

Asiye Hanım.

Dün böyle bir işim var falan deyip
beni salladınız ama

umarım bugün tekrarlamazsınız.

-Bugün bir şey mi var?
-Yok.

Öyle belirli bir şey yok ama

ben takılırız diye düşünmüştüm.

Sonuçta o kadar süre ayrı kaldık.

Yani bir kavuşup hasret gidermez miyiz?

Kavuşup hasret gidermek derken?

İşte anlasana.

İşte şimdi barıştığımıza göre

böyle parklarda, bahçelerde

ele ele, mel ele

gelmez miyiz?

Acırsın herhalde artık bu çocuğa ha?
Takarsın koluna.

Peki sen barıştığımızı nereden anladın?
Yani neye dayanarak söylüyorsun bunu?

Penguene.

İşte penguene dayanarak söylüyorum.

Sonuçta en kötü günümüzde bile

geri dönüp çöpten almışsın
o zavallıyı.

Demek ki sen de beni hayatından
çıkarmak istememişsin.

Bu, bu demek oluyor.
Gayet net bence.

-Öyle mi diyorsun?
-Öyle diyorum.

Değil mi?

Doruk, günaydın.

Günaydın, Özge'ciğim.

Yani sana ne diyeceğim, hani

sporcu menüleri için bizim pilates
hocası ile konuşacaktım ya.

İşte dün ben onunla konuştum

ve örnek listeleri attı.

Şıp diye halloldu yani.

E süper bir habermiş bu.

Yani baya hızlı çözüldü o zaman.

Evet, evet hemen çözüldü.

Yani görünce bayılacaksın.

Hatta dur hemen göstereyim.

Aa ama

şimdi olmaz ne yazık ki, şimdi gösterme.

-Neden?
-Çünkü...

Ee Doruk'un birazcık işi
var da benimle o yüzden.

Şu an gösterme.

Ne işi bu?

Şimdi biz beden dersine gideceğiz ya.

İşte biz de Doruk ile dedik ki

beden dersinden önce biraz
hareketler yapalım.

Böyle ısınma hareketleri falan, o yüzden.

Şimdi gösterme sen.

Isınma hareketi mi?

Evet.

O yüzden burada hiç bence
boş boş zaman geçirmeye gerek yok.

Hadi gidelim biz, ısınalım.

-Birazcık gel.
-Olur.

Salak.

Yanına bir şey ister misin abisi?

-Yok almayayım ya.
-Emin misin?

Bir kaşarlı tostunu yiyeyim o zaman.

-Çift kaşarlı?
-Olsun.

Eyvallah.

Dora!

Bak çok sıktın ha.

Vır vır konuşup duruyorsun, yeter.
Boş boş ne anlatıyorsun ya?

Sana insan gibi ne olduğunu
anlatmaya çalışıyorum, bir dinlesene beni.

Ne anlatacaksın ya, ha?
Ne anlatacaksın?

Her zamanki gibi bomboş konuşup
benim burada beynimi ütüleyeceksin.

Ben bilmiyor muyum ya
senin salak salak açıklamalarını?

Kalbimi kırıyorsun ama.

Cidden.

Ah canım.

Kıyamam, çok üzüldüm.

Bebek gibi zırlama sakın bak,
onu hiç çekemem şu an.

Zırlamayacağım karşında, merak etme.

Öyle artist artist arkanı dönüp
gidemezsin, bir şey konuşuyoruz burada.

Ya bir şey konuşmuyoruz.

Sen karşına aldın beni, aşağılıyorsun.
Olan o!

Senin de hak ettiğin bu, Dora'cığım.

Ne yapabilirim?

Bazen sıkıcı bir gerzeğin
teki oluyorsun ne yazık ki.

Doğru konuşsana lan.

Ne?

Ne diyorsun oğlum?

Sevgilinle

doğru konuş diyorum.

Sana ne lan benim kız arkadaşım ile
nasıl konuştuğumdan?

Emir, tamam.

Ha, seni tam olarak ne
ilgilendiriyor acaba?

Senin sevgilin, onun sevgilisi.

Hiç umurumda değil.
Biliyor musun?

Ama ben varken bir kızla
böyle konuşamazsın.

Bitti, bak bu kızı gram sevmiyorum.

Ama onunla bile böyle
konuşamazsın, anladın?

Belli ki sana insan gibi
bir şey anlatmaya çalışıyor.

Adam ol.

-İnsan gibi cevap ver.
-Allah Allah!

Ee, sen bana hayvan mı
demek istiyorsun?

-Yani!
-Emir!

Ömer!

-Çocuklar ne oluyor burada?
-Yok bir şey hocam.

Arkadaş öyle bir şey sordu da.

Bir şey yok hocam.

İyi.

Olmasın da zaten.

Gözüm üzerinizde.

Bugün benden uzak dur, sinirimi
senden çıkartmayayım tamam mı?

Uzak duracağım, merak etme.

Bugün, yarın, sonrası.

Bitti.

Hadi ya.

Bitti mi?

Çok üzüldüm.

Kimlerle uğraşıyoruz ya.

Teşekkür ederim.

Teşekkürlük bir şey yok.

Hani ne yaşadınız onu bilmiyorum ama

seninle öyle konuşamaz yani.

Biliyorum.

Çok daha önceden yapmam gereken bir şeyi

hızlandırdığın için teşekkür ediyorum.

Çok sık oluyor muydu böyle şeyler?

Hep ama...

sonrasında öyle bin bir türlü
özür diliyordu falan

bu sefer sen burada olduğun için ben...

Utandığım için bir şey söylemeye
cesaret edebildim galiba.

Senin sayende oldu yani.

Valla ne diyeyim bilemedim şimdi.

Bir şey deme.

Sağ ol koruduğun için.

Vay arkadaş!

Çayı da soğuttuk.

-Ne konuştunuz Dora ile?
-He.

Ya gözümün önünde kavga
ettiler, ayrıldılar ya Emir ile.

Ee, seninle ne alakası var?

Ya Emir böyle saçma sapan konuşuyordu
kızla, ben de dedim hani doğru konuş.

İşte korudum diye teşekkür etti.

Ha yani ayrılır ayrılmaz böyle
sana mı yürüdü?

Çok iyi.

Anlattığımdan bunu mu anladın?

Ömer ben kızları senden
daha iyi tanıyorum.

O kızın ne amaçla teşekkür ettiğini

gayet iyi biliyorum ben.

Birini korudum, o da bana insan
gibi teşekkür etti, bu kadar.

Hani düşündüğün gibi bir şey değil.

Tamam sen iyi niyetle yapmış olabilirsin,
ama ben de bir kızım.

Ve onun ben neyi ne amaçla
yaptığını gayet--

Of, sıkıldım.
Bırak ya.

Bugünkü derste iki takıma ayrılıp
voleybol oynayacaksınız kızlar.

Hocam takımları seçebilir miyiz peki?

Sen ve

Asiye..

Sırayla seçin.

Tamam, Dora.

Aybike.

Harika.

Süsen.

ve Naz.

Güzel.

Isınma hareketleri
bittikten sonra başlarız.

Siz voleybol oynamasını biliyor musunuz?

Yok, biz daha önce hiç top görmedik.

Hiç şaşırmadım, biliyor musun?

Köyde kavun karpuz falan atıp
oynuyorsunuzdur siz kesin.

Maç bir başlasın da ben göstereceğim
sana kavunu, karpuzu.

Maç bir başlasın da ben sana
göstereceğim diyorum.

Hadi bakalım.

Tamam, nesine oynuyoruz?

Sen de bayılıyorsun ha.

Önüne bir hedef koyup ona
doğru yürümeye falan, ha.

Hemen bir nesine demeler, iddialaşmalar.

Seviyorsun.

-Ne diyorsun Süsen?
-Ben seni çözdüm kızım.

Sökmez bana o mağdur ayakları.

Hocam, biz yeterince ısınmadık mı?

-Başlasak mı?
-Tamam, taraflarınıza dağılın o zaman.

Bu da zenginlere eş oldu ya,
ne mutludur şimdi, nasıl mutludur!

Ay Harika umurumda değil de şu
Özge'ye o kadar uyuz oluyorum ki.

Ne olur yenelim, Aybike.

Asiye, voleybol benim işim.

Yeneceğiz, sen rahat ol.

İyi bari.

En son ne zaman oynadın?

En son...

ilkokul dördüncü sınıfta falan herhalde.

Yeneceğiz ya, tamam.

Ben görmüyorum çünkü süzdüğünü, değil mi?

Hadi bakalım.

Yes!

Hadi kendini ver oyuna.

Filenin kraliçesisin sen be Aybike'm,
hadi göster kendini göster!

Bravo be bravo!

Devam, aynı böyle.

Ne oldu, biraz yoruldun,
şu an dinlenmek mi istiyorsun?

Tamam, tamam, yok bir şey.
Tamam, hadi.

Hadi.

Süsen?

İyi misin?

Pardon.

İyiyim, iyiyim.

Beyler, kızlar kapışıyor.
Haberiniz olsun.

İyi misin?

Kapışmıyorlar oğlum.

İnsan gibi maç yapıyorlar, bak altını
çiziyorum, insan gibi.

İnsan gibi diyorsun ha.

Kümeste yaşayan

insancıklar gibi.

Servis atmayı bilmiyor ya.

Hadi.

Ne yapıyorsun be?
Kız zaten yere düşmüş.

Ne kafasına top atıyorsun hala?

Görmedim.

Ayrıca görmek zorunda
falan da değilim.

Ne bağırıyorsun?

Görmek zorundasın çünkü burada kafa
kırmaca oynamıyoruz, maç yapıyoruz.

Bilerek attığını gördüm.

Kız yanlışlıkla oldu diyor.
Niye yalan söylesin Süsen?

Hadi Dora ya, bilerek attı.
Gördüm diyorum hala oradan...

Süsen kız sana niye yalan söylesin?

Eh yeter be!

[Bağırış sesleri]

[Bağırış sesleri]

[Bağırış sesleri]

[Bağırış sesleri]

[Bağırış sesleri]

[Bağırış sesleri]

[Bağırış sesleri]

[Bağırış sesleri]

Bir dersiniz de olaysız geçsin ya.

Bir dersiniz de kavgasız geçsin.

Daha geçen uyardım sizi.

Bir daha aynı şeyler yaşanırsa

müdüre anlatırsınız derdinizi dedim.

Doğru mu?

Ama yeter, yoruldum sizinle
uğraşmaktan ya.

Disiplinse disiplin.
Cezanızı çekin, görün.

Bunu siz istediniz.

Gerçekten yakıştıramadım size çocuklar.

Üstelik çok yakın bir zaman önce
aynı durum erkeklerin başına da gelmişti.

Ve uyardım.

Yapmayın, bunun sonu kötü bitecek dedim.

Hocam onlar başlattı.

Aybike bana saldırdı, hatta bakın
elimi ısırdı ya.

Asiye'nin yerde olduğunu bile bile

kafasına tüm gücüyle top
attı çünkü hocam.

Pardon.

Yani bu senin Özge'nin elini
ısırmanı mı gerektiriyor kızım?

Bu mu senin medeniyet seviyen ya?
Ay şoktayım şu an, gerçekten.

Ay şoktayım şu an, gerçekten.

İlk gerginliği onlar çıkardı, gerçekten.

Maç başlasın, size gününüzü göstereceğim
diyen de Aybike'ydi ama.

Çünkü ilk defa oynuyormuşuz gibi
eziklemeye kalktınız bizi.

Ben eminim siz birbirinize tahrik edici
birçok şey söylüyorsunuz zaten sürekli.

Ama yani sen bu kadar
çabuk mu hırslanıyorsun?

Şu anda bile.

Bu kadar kolay mı ya
senin sinirlenmen?

Hocam.

Ee, biz özür dilesek?

Bir daha asla yapmayacağız desek?

Bu dediğinize inanmanız gerek, Harika.

-İnanıyoruz hocam.
-İnanıyoruz canım.

-İnanıyoruz.
-Evet.

Biz de inanıyoruz hocam.

O zaman

özür dileriz.

Biz de çok özür diliyoruz sizden.

Evet hocam, bir daha yapmayacağız.

Yapmayacağız.

Ayla Hanım.

Bu kızları bu seferlik affedelim mi?
Ne dersiniz?

İyi tamam.

Bu seferlik özürlerini kabul edelim.

Ama bir dahaki sefere
affetmem ona göre.

Yok yok.

Hiç merak etmeyin.

O zaman çıkabilirsiniz çocuklar.

Hatta ben de sizinle geleyim de

beden eğitimi öğretmeninizden de
özür dilediğinizi duyayım.

Hadi bakalım.

Aybike sen kal.

Lafı hiç dolandırmayacağım.

Berk ile olan arkadaşlığından

rahatsızım Aybike, o yüzden de
gözüm hep üzerinde.

Yani?

Yani...

bu sefer olmadı ama

bir daha elime bir koz verirsen

seni disipline göndermekten
çekinmeyeceğim.

O da bursunu tehlikeye atacak.

Ve bu okulda okumanı engelleyecek.
Anladın mı?

Ben kartlarımı hep açık oynarım, Aybike.

Berk ile olan arkadaşlığına
devam edersen eğer

neyle karşı karşıya olduğunu
bil istedim.

Seçim senin.

Şimdi çıkabilirsin.

Alo, şekerim ne haber?

Gel, gel.

Ne oldu tatlım?
Sen niye geç çıktın?

Annen konuşmak istedi benimle.

Neyi konuşmak istedi?

Elime bir koz daha geçerse seni
disipline veririm,

bursunu yakarım,
hatta okuldan da atarım dedi.

Nasıl ya?

Nedenmiş o?

Hoşlanmadığı arkadaşlığımıza
devam ettiğim için.

Resmen bunu söyledi kadın ya bana.

İnanamıyorum ya.

Gerçekten annemin bu işe bu kadar
kafayı takmasına inanamıyorum.

Ben de.

Sen, sen ne dedin peki?

Ya yok diyemedim, bir şey diyemedim.

Öyle kalakaldım, suratına baktım sadece.

İyi yapmışsın.

Üzülme sen.

Halledeceğiz.

Güven bana.

Umarım dediğin gibi olur, hallederiz.

Halledeceğiz, halledeceğiz.

Annem geliyor.

Ne haber?
Şey, dediğin gibi ben de

duydum onu, aynen.

İyi, güzel.

-Ee, sen nasıl gidiyorsun, nasıl--
-İyi sen nasılsın?

Neyse.

Babamdan kaçarken ne şanslıymışız ya.

Beterin beteri varmış resmen.

Tamam.

Tamam anneciğim.
Görüşürüz evde, merak etme.

Doruk.

Ya, şey...

Bu matematik ödevinden bir şey
anlamadım da sen anladın mı?

Eh, kısmen evet diyelim.

Yine kısmen iyi, bende kısmen bile yok.

Bu akşam beraber bakalım istersen, ha?

Yani ben bildiğim kadarını anlatırım.

Eğer işine yarayacaksa bana uyar.

Tamam, süper.
O zaman akşam haberleşiyoruz.

-Olur.
-Tamam, görüşürüz.

Görüşürüz.

Ay!

Bu kızda ışığın etrafında dolaşan
kara sinek gibi maşallah.

Seni görünce bir
yolunu buluyor, yapışıyor.

Sen...

birine kara sinek dedin, öyle mi?

Evet dedim.
Diyemez miyim?

Hem bugün o kız benim kafama
bilerek top attı.

Onun yüzünden disiplinlik olduk zaten,
daha fazlasını hak ediyor.

He ondan diyorsun yani?

Ben de beni kıskandığını
falan sanmıştım.

O kızın nesini kıskanayım ya ben?

Ama uyuz oluyorum yani.

-Gıcık şey.
-Anlıyorum.

Kıskanmıyorsun yani, kesin bilgi.
Öyle mi?

-Evet, kıskanmıyorum.
-Tamam, tamam inandım.

Hem

birisi birisini kıskancaksa

o beni kıskanmalı bence.

Bak, bak, bak.

Asiye Hanım'daki şu özgüvene bak sen ya.

-Yalan mı?
-Yok, değil.

Asla yani, kesinlikle değil.

İyi tamam.

O zaman sen de öyle sürekli
yüz verme şu kıza.

Tamam, vermem.

Ya bu arada benim sana
kötü bir haberim var.

Ben çıkışta takılalım dedim ama.

şimdi telefonda annemle konuştum.

Sesi biraz kötü geliyordu.

Şimdi malum babamla boşanacaklar ya.

Mahkemesi falan var.

O yüzden bu aralar çok yalnız
bırakmak istemiyorum onu.

Eve geleceğim dedim.

-Sorun olur mu senin için?
-Ya yok, ne sorunu?

Annenle ol tabii ki.

Benim anlayışlı, güzel sevgilim.

Diyeceğim ama

daha değiliz galiba.

Neyse artık olsun, buna da şükür.

-Neyse görüşürüz o zaman.
-Görüşürüz o zaman.

Neden geç kaldınız?

Oğulcan Bey'in kütüphaneden
çıkmasını bekledik.

Yolunu mu kaybettin kuzi?

Geçin siz dalganızı, hiç çekinmeyin.
Geçin, geçin.

Bu çocuğun pamuk kalbi neler
çekiyor, hiçbirinizin haberi yok.

Ya sen romantik mi oldun?
Aşk adam be, aşk adam.

Kendisi ayrıldıktan sonra pek bir
romantik davranıyor hatta arada

bir şeyler de yazıyor evde,
ben görüyorum artık.

Ne?

Şiir falan yazıyorum deme, inanmam bak.

Asiye'ciğim ister inan ister inanma ama

bir gün imza günüme geldiğiniz zaman
ben size hatırlatacağım bunu.

Ah hayır ya, biz memleket olarak
buna hazır değiliz oğlum, değiliz.

Geç sen dalganı kuzi, geç.

Hiç de çekinme ha,
geç, böyle suratıma, suratıma geç.

Edebiyat dünyası Harika sayesinde
nasıl bir yetenek kazandı.

Hiçbirinizin haberi yok tabii.

Kütüphanede şiir kitabı
falan mı bakıyordun?

Sakin, sakin.

O başka bir hastam için.

Efendim?

Aşk doktoru oldum da bir
danışanımın

tedavisi için kitap bakıyordum.

Hocam Türkçe konuşur musunuz?
Anlamıyoruz da.

Üf tamam be tamam.

Motherımın fatherım ile arası kötü diye
ona yardım olacak bir kitap bakıyordum da.

Zaten okul kütüphanesinde ne arar?
Yok tabii.

İnternete bakacağız artık.

Motherım evde çözüm bekliyor,
yardımcı olmam lazım.

Yani annem senden akıl alıyorsa

gerçekten akıl almayı
tercih ettiği kişi sensen

bu iş 24 saat sonra adliyede bitecek,
ben diyeyim.

Hakkımızda hayırlısı.

-Hala dalga geçiyor ya.
-Hadi hadi, doktor yürü.

Ah Orhan ah!

Şöyle oturup da karşılıklı ağız
tadıyla bir kahve içemedik ya.

Alacağın olsun.

Anne kiminle konuşuyorsun?

Kiminle konuşacağım kızım?
Kendimle konuşuyorum.

Kafa gidik.

Benim benden başka kimim var ki?

Dedim ben sana, dedim ben sana.

Hasta--
Hastam evde bekliyor dedim.

Al işte bak, aşk acısından
hastalanmış kadın.

Tamam o hasta, o hasta.
Orada sorun yok.

Sorun, sen doktorusun,
tehlikeli olan o.

Ha Oğulcan ne yaptın?

Buldun mu baban ile beni
barıştırmanın bir yolunu?

Tam olarak değil motherım ama bir yol
gösterici harita sanki buldum gibi.

Harita mı?

-Öyle olsun bakayım, heh.
-Heh.

Gerçekten bu yarım akıllıdan
medet umuyor annem.

Neyse o zaman

ben sizi bu çıktığınız aşk yolculuğunda
haritanız ile baş başa bırakıyorum.

Boş ver, boş ver sen onu.
De bakayım bana.

Şimdi.

Şimdi otobüste gelirken küçük bir
internet araştırması yaptım motherım.

Hah, iyi yapmışsın.

Ee...

böyle farklı farklı birkaç tane
makaleden örnek çıkardım.

Şimdi birincisi

size küs olan partnerinizi

bol bol pohpohlayın, efendime söyleyeyim
sen kralsın, aslansın,

sen olmasan biz ne yapardık,
gibi bol bol övün.

E iyi, kolay, kolay.
Ben onu yaparım.

İyi güzel o zaman.
Bu cepte.

İkincisi.

Partnerinizi hatanızdan dolayı
pişman olduğunuza

muhakkak inandırın.

E Oğulcan ben onu yaptım ya.

Pişmanım, pişmanım, pişmanım diye!
Adam dinlemiyor, anlamıyor.

Ama öyle olmaz, öyle olmaz.
Bak ne diyor burada?

Partnerinizin gözlerinin içine bakın,
bak bakayım gözlerimin içine.

Heh, partnerinizin gözlerinin içine
bakarak konuşun.

Etklieyici kelimeler seçin.

Asla yalan söylemiyor diyor burada bak.

Yok Oğulcan, yemin ediyorum bir daha
yalan malan yok artık.

İyi güzel.

En son olarak da

partnerinizin en sevdiği
yemekleri hazırlayın.

Sonra böyle mükellef sofralar kurun.

İşte ne bileyim çiçek olsun, böyle mum
ışığı, mum.

Ne demişler?

Erkeğin kalbine giden yol
midesinden geçer.

Oğulcan o çok kolay ya,
ben onu gözüm kapalı yaparım.

Olmaz, gözü açık olacak.

Olmaz öyle şey, bak ne diyordu burada?
Hemen unuttuk.

Partnerinizin gözlerine bakarak konuşun.

Pişmanlığınızı öyle dile getirin
diyor burada, göz açık olacak.

Aç bakayım gözünü.

Bir tık daha aç.
Var mı bir tık daha?

Yok artık, pörtleyecek gözlerim.

Çok, çok iyi.
Kal öyle.

Ee ne diyeceğim?

Aslansın, kaplansın'dan
devam edelim biz.

Aslansın sen.

Kaplansın sen.

Motherım bu beni dövecekmiş gibi oldu.
Bunu bir tık daha inceltebiliyor muyuz?

Ay Neboş, sen emin misin?
Gerçekten yakacak mısın bunları sen?

Aman, Ayla'cığım sorup sorup durma.
Yakacağım tabii ki.

Ben onun için gençliğimi yakmışım.

Kıyafetlerini mi yakamayacağım yani?

Ay ne bileyim ya.
Geri ister falan.

Geldi zaten, aldı birkaç parça
eşyasını, gitti.

İsterse gitsin yenilerini
alsın bir zahmet.

Aman iyi canım, yak gitsin o zaman.

Valla yakıyor.

Güle güle.

Ay valla yaktın ha!

İşte bu kadar.

-E iyi oldu be, ısındık.
-Değil mi?

Bir işe yarasınlar.

Anneciğim.

Oğlum.

Hayırdır, ne oluyor burada?

Babanın izlerini siliyorum.

Kıyafetlerini yakarak mı?

Evet.

Şimdilik aklıma gelen bu.

Elimde olsa kendisini de yakacağım da.

Yani ne diyeyim?

Senin evin, senin hayatın.

Canım oğlum benim.

Neboş be, bak ama ne güzel
çocuklar yetiştirmişiz, değil mi?

Yani seninki de benimki de en
zor günümüzde hep yanımızdalar.

Öyle.

Maşallah.

O adamın bana yaptığı tek güzel şey.

bu çocukları armağan etmek oldu.

İnşallah onlar da babaları gibi
olmazlar da

buldukları kadınların kıymetini bilirler.

Ay önce umalım da doğru eş
seçsinler kendilerine, değil mi?

Hah, bir de o var tabii.

Valla konu ne ara bize döndü
anlamadım ama

anladığım bir şey varsa benim
kaçma vaktimin geldiğidir hanımlar.

Size Akif Atakul'un ateşi ile
iyi akşamlar dilerim.

Aman kaç kaç, hadi.

Ay alem bir çocuk bu ya.

Ama Doruk iyi galiba, ha?
Yani bu

boşanma mevzusuna
çok üzülmüyor gibi sanki.

Valla Doruk ben nasıl mutluysam o da
öyle mutlu olan bir çocuktur.

Zannetmiyorum, üzülmüyordur.

Aman canım.
Zaten üzülecek ne var ki?

Benimkide laf yani.

Sanki ilk boşanan sen misin?

Bak bana, ben de boşandım ama
aslanlar gibi dimdik ayaktayım.

Aynen şekerim, aynen.

Şu duruşma günü bir gelsin.

Ben de özgürlüğüme bir kavuşayım.

Bak gör, ben de nasıl aslan kesileceğim.

Oh be, hadi o zaman.

-Özgürlüğümüze içelim hayatım.
-Hadi tatlım.

Ne dedi babanız?
Kaçta bitiyormuş mesaisi?

Bitmiş bitmiş, iki dakikaya gelir.

Şimdi biri bana bu elindeki ampül ile
babamı geri kazanma arasındaki.

bağı anlatabilir mi?

Çok ince bir bağ, çok ince bir
ilişki var bunda Aybike'm.

Görünemeyecek kadar ince sanırım.

Aslında o kadar da ince değil,
biliyor musun?

Şimdi şöyle.

Motherım ampulu takamıyormuş gibi
yapıp fatherımdan yardım isteyecek.

Sonra ne olacak?
Ona böyle övgüler yağdıracak.

Sonra da ilk adımı atlatmış
olacağız, anladın?

Çok anlamamış gibi duruyorsun ama

hadi hayırlısı.

Yok, anladım.

Ay, beceremiyorum ben bunu.

Ah, takamıyorum.

Takamıyorum, beceremiyorum.

Niye karanlık oğlum burası?

Ampul patlamış, Orhan'ım.

Ben de değiştirmeye çalıştım ama
beceremedim.

Sen yokken hep karanlık buralar.

Ancak senin gibi boylu poslu, yağız
bir delikanlı olacak ki

o değiştirecek ampulü.

Oğulcan, değiştirsene şu ampulü.

Hadi anan düşünemiyor.
Sen de mi düşünemiyorsun?

Şey babacığım, yemek yer misin?

Yok, tokum ben..

Anana söyle yatıyorum ben,
içeri girip çıkarken gürültü etmesin.

Bir metre var aranızda.

-Anne babam dedi ki...
-Duydum Aybike, sağır değilim herhalde.

Fatherımın bu kadar pratik zeka

olabileceği hiç aklıma gelmedi
motherım ya, valla.

Ama merak etme sen, hallolacak bu iş.
Güven bana.

Yarın böyle diğer maddelere
bir devam edelim, tamam?

Hah, sen anca gül Aybike.
Bir de kına yak.

Ah benim biricik oğlum.

Anası için mücadele veriyor.

Çözüm bulmaya çalışıyor.

Sen ne yapıyorsun?
Kikir kikir gülüyorsun.

Nankör evlat.

Hak ettin ama kabul et.
Hiç bakma öyle.

Oğulcan bırak, bırak, bırak.
Elini--

Ay tamam, ver şunu.
Ben takarım.

Oh valla ne iyi oldu geldiğin, Ayla'cığım.

Böyle biri olunca kafam dağılıyor,
iyi oluyor.

Rica ederim hayatım.

Hem seninle olmak bana da iyi geliyor..

E ama hep benden konuştuk.

Var mı senin Resul ile ilgili anlatacağın
bir şeyler, bir gelişmeler falan?

Yani valla esasında bir şey var.

Bu şirkette çalışan bir kızcağız var.
Arada oradan bana haber uçuruyor.

Ne oluyor ne bitiyor falan diye.

Bir operasyon mu ne yapılmış.

Resul Bey'in canı çok sıkkın dedi.

Ne operasyonuymuş bu?

Galiba vergide usulsüzlük mü ne varmış.

Biri ihbar etmiş, o ortaya çıkmış.

Arıyorum Resul'u, telefonumu açmıyor.

Anlamadım.

-Vallahi şaşırdım bak.
-Ya!

Kim ihbar eder ki böyle bir şeyi?

Kim bilir?

Açtım ben!

Özge.

Selam.

Ya gelirken aradım ama
telefonun kapalıydı.

Yok, değildi aslında.

Allah Allah.

Neyse ya, matematik ödevi için geldim.

Hani demiştim, sen de bana beraber
bakarız demiştin ya.

Ben telefonda falan konuşuruz sanmıştım.

Yani tahmin etmedim buraya geleceğini.

-Kusura bakma ya, ben gideyim.
-Yok, yok olur mu öyle şey ya?

Gel içeri gir, o kadar yol gelmişsin.
Olur mu, lütfen?

Buyur, gel geç.

Oğlum.

Misafirin gelmiş.
Niye hiç söylemiyorsun geleceğini?

Merhaba, ben Özge.

Doruk'un yeni sınıf arkadaşıyım.

Merhaba canım, merhaba.

Ben de Neboş.

Memnun oldum.

Özge'ciğim sen istersen ufaktan
geç şöyle.

Tamam.

E hadi, ben de kaçtım o zaman.

Konuşuruz hayatım sonra.

Konuşuruz canım, haberleşiriz.

-Güle güle.
-Tamam canım, hadi bye bye!

Bye!

Oh be Doruk'cuğum, oh be oğlum!

Bırak şu Asiye'yi, kurtul ondan artık.

Şöyle seveceğim kızlarla
takıl birazda.

Aferin çocuğum.

Anneciğim kızı göreli daha
beş saniye oldu ya.

Sen ne ara karar verdin
seveceğine, Allah aşkına ya?

Ah oğlum.

Benim birini sevmem
o kadar zor bir şey mi?

Kümesten gelmesin yeter.

Takıldıysan sor profesöre, halletsin.

Yok yok, anladım.

Sen bugün hiç işe gitmedin.

Gelme dediler, izinliyim bugün.

Ah, süpermiş.

Esas benim aklıma ne geldi ya.

Hani bir erzak falan alalım diyorduk ya.

E senin çalıştığın yerden alalım.

Hem alışveriş yapmış oluruz,
hem de sen nasıl bir yerde çalışıyorsun

onu görmüş oluruz.

Ay evet evet, gidelim.

Ya ama biz markette durmuyoruz ki.

Bizim böyle arkada ufak
bir yerimiz var.

İnternetten sipariş gelince çıkıp
onu veriyoruz yani.

Markette durmuyoruz biz.

Ya.

Emel seni çalışırken
çok izlemek istiyordu da.

Neyse sen internet sitenizi
biliyorsan söyle.

Biz oradan sipariş verelim,
siparişi sen getir.

Ya kızım ne gerek var öyle şeylere?

Eski usul yaz kağıda,
işte ben getireyim gelirken.

Şimdi ne uğraşacaksın
internet minternet?

Bir ton iş.

Uğraşma.

İyi peki, öyle diyorsan öyle olsun.

Bak abiciğim bak,
taşırmışsın şuraları.

Şöyle.

-Efendim Nebahat?
-Ha, selam Resul'cuğum.

-Nasılsın?
-İyiyim sağ ol, sen?

Valla ben de iyiyim işte, ne olsun?

Ee...

Şimdi Resul ben bir şey düşündüm de.

Sana söylemeden içim rahat etmeyecekti.
Dayanamadım, o yüzden aradım.

-Peki ne düşündün?
-Duyduğum kadarıyla...

senin şirkete bir ihbar olmuş.

Sen de bu durumdan dolayı
biraz zor durumda kalmışsın.

Doğru mu?

Evet öyle, ne yazık ki.

Peki

bu durum Akif'in lehine mi
aleyhine mi?

Açıkçası bu benim kendi şirketim.
Olanlar Akif'i ilgilendirmiyor.

Ama hisselerimi hızlıca
satmam gerekebilir.

Yani

lehine.

Öyle diyebiliriz.

Paraya ihtiyacım olduğundan dolayı
Akif bunu ucuza kapatmak isteyecektir.

Hiç şaşırmadım.

Tam düşündüğüm gibi.

Ne düşündün?

Resul, bak.

Bence bu işin arkasında
kesinlikle Akif var.

Senden önceki ortağına da buna benzer
böyle kumpaslar kurmuştu.

Çünkü oradan biliyorum.

Sen ne diyorsun Nebahat?

Valla eminim ama
ispatlayamam durumu, Resul.

Ben malımı çok iyi biliyorum.

Sen bunu bir düşün.

Bence sen hiç boş durma.

Akif'in bir açığı
mutlaka vardır.

Ha yalnız şey diyeceğim.

Akif önemli dosyalarını kişisel
bilgisayarında ve yanında tutar.

Ee, öyle şirkete pek fazla bir şey
bırakmaz, bu da aklında olsun.

Tamam mı?

Bu iyiliğini hiç unutmayacağım, Nebahat.
Teşekkür ederim.

Ne demek.

Sen Akif'i bitir, bana yeter.

Bak şimdi, bu parantez içindeki işlemleri
temizlediğin zaman o kadar da zor aslında.

Yani göründüğü gibi değil, kolay.

Evet.

Ee, yani sen gösterince
gerçekten öyle oldu.

Ya şey, su alabilir miyim?

Ah, evet ya.

Ben sana ne içersin diye
sormayı unuttum, kusura bakma.

-Kahve içer misin?
-Olur.

Doruk Atakul'un elinden kahve de
içmedik demeyiz.

Hem kahvenin kırk yıl
hatırı var derler.

Kırk yıl arkadaşız yani desene.

Lafım arkadaşlıktan fazlası.

Of, bir türlü beceremiyorum ben bunu.
Ne kadar zor işmiş.

Aman, yine olmuyor bu.

Ay beceremiyorum ben bu işi,
valla beceremiyorum.

Çok zor bu tornavida işleri, ben
anlamıyorum bu işlerden.

Ver şunu ver, ver.
Ben takarım, çekil.

E tabi güçlü kuvvetli olunca
bir başka oluyor.

Aslansın sen, kaplansın sen.

Çocuklarımın babası,

ailemizin reisisin sen.

Aslansın sen.

Kaplansın sen.

Tamam ya tamam,
abartma bir ya.

Kulağımın dibinde bağırıyorsun.

Altı üstü bir askı taktık.

Sanki uzaya roket fırlattık, tövbe
estağfurullah ya, al şunu.

Hadi gittim ben.

Motherım ne oldu?
İşe yaradı mı?

Dedim valla, aslansın sen,
kaplansın sen dedim.

Panteri söyleyemeden çekti gitti.

Panter deseydin iyiydi ya.

Neyse.

Vazgeçmek yok, tamam mı motherım?
Sıradaki diğer taktiklere geçelim biz.

Yok Oğulcan yok,
olmayacak bu iş böyle.

Ya hallolacak, sen merak etme.

Ben şimdi okula gidiyorum, tamam mı?
Güven bana.

Tamam, sıkı giyin üstünü.

Üşütme.

Oğlum bağla o bağcıkları da bak.

Kayıp düşeceksin ondan sonra.

Sen bana lazımsın, Oğulcan.

-Günaydın.
-Gi--

Günaydın.

Ne oldu kız?
Ne yakaladın internette yine?

Yüzünde garip bir kim, kiminle, nerede
gibi bir ifade var ama...

-Dur bakalım.
-Söylesene kim, kiminle, nerede?

Ne oluyor ya?
Hadi gitmiyor muyuz?

Şey.

Özge, Doruk ile Doruklarda.

Ne?

Bana hiç bakma.

Gel.

Müsait misin Resul?

Gel, Akif.

Ya.

Ben dün bir şeyler duydum ama hayırdır?

Ne hikmetse sektörde
duymayan kalmamış zaten.

E öyledir ama.

Resul, kara haber tez yayılır.

Yani dünya para kazanırsın,

kimse duymaz ama batarsın anında
duyulur, böyle.

Biz ona battık demeyelim
bazı sıkıntılar var diyelim.

Olur, öyle diyelim.
Sen nasıl istiyorsan öyle diyelim.

Ben asıl şey içim gelmiştim şimdi.

Senin isteğin ile biz bu
ortaklığı bitiriyoruz ya.

Hani paraya falan sıkışacak olursan
bu süreçte

ben hisseleri senden geri alabilirim.

Onu söylemek için geldim.

Tahmin edebilirim.

Sağ ol düşündüğün için, Akif.

Estağfurullah Resul, dostlar
bugünler için var.

E oldu, hadi ben odamdayım.

Sen de düşün, kararını

bildirirsin.

Aynı Nebahat'ın dediği gibi.

Hisselerimi ölü fiyatına almaya çalışacak.

Bakalım bir açığı olduğu konusunda da
haklı mıymış?

Alo Murat?

Dün akşam konuştuğumuz
konu hakkında kararımı verdim.

Gizlediği sakladığı her şeyi
ortaya çıkarmanı istiyorum.

Bilgisayar, klasör, fotoğraf...
Her ne varsa.

Tamam, sana adresini gönderiyorum.
Dikkatli ol.

Hadi bakalım, içelim Zeynel coffee.

Günaydın.

Böyle oturdum ama sorun
olmaz, değil mi?

Ya dünkü ödev için
teşekkür etmek istiyorum aslında.

İstersen kahvenin yanında
cheesecake ısmarlayabilirim.

Yok canım, ne gerek var?
Rica ederim.

Aa, ama olmaz.

O zaman yemeğe çıkarırım seni.

-Yemek mi?
-Evet.

Yok, yok, hiç gerek yok.
Gerçekten, rica ederim.

Ne oldu?

Yine baş başa planlar mı
yapıyorsunuz birlikte?

Nasıl?

-Siz dün gece birlikte miydiniz?
-Evet.

Ne oldu ki?

Bana niye haber vermedin?

Şimdi, şöye ki

benim de haberim yoktu.

-Özge öyle bir anda...
-Pardon ya.

Doruk'u görmek için senden
izin falan mı almamız gerekiyor?

Evet.

Doruk ile konuşmak için
benden izin alman gerekiyor.

Yapma ya, olaya bak.

Seni görmek için Asiye'cikden
izin almamız gerekyormuş.

Nedenmiş o tatlım?

Tapulu malın falan mı?

Tapulu malum değil ama sevgilim.

Neyim?

Hakikaten mi?

Evet, Doruk.

Sevmiyor muyuz birbirimizi?

Sevmek ne kelime be?

Ölüyoruz, geberiyoruz zaten
aşkımızdan.

Evet, gayet iyi duydun bence Özge.

Bundan sonra benden habersiz asla
Doruk ile hiçbir şey yapmayacaksın.

Zaten senden de hiç hoşlanmıyorum.

Gayet net bence her şey.

Değil mi sevgilim?

Evet, evet sevgilim.
Bence de, çok...

Çok net, Özge'ciğim yani.

Çok haklı Asiye, baya net.

Neyse o zaman.

Ben ve sevgilim

gidip bahçede hava alalım
biraz baş başa, ha?

Valla ben daha süründürürsün
sanmıştım, Asiye'm.

Eğer Özge ile ders çalışınca bu
işin bu kadar hızlanacağını bilsem

çoktan kızı özel derse bağlamıştım ya.

Saçmalama ya.

Kaybettiğimiz zamana yazık.

Ya yok.

Ondan değil zaten.

Neden peki?

Yani birazcığı ondan, hepsi tamamen
ondan değil.

Yani birazcığı kıskanmaktan

birazcığı da özlemekten diyelim, öyle mi?

Ya da nedense neden, boş ver.
Barıştık ya, önemli olan o.

Bu arada...

fark etmedim sanma.

Sen az önce sevgilim mi dedin bana?

Evet, dedim.

Bu akşam mı geleyim?

Tamam, konum atın bana gelirim akşam.

Tamam, görüşürüz abi.

Ömer iyi misin?

İyiyim ya, iyiyim bir şeyim yok.

Telefonda konuşurken biraz
canın sıkkın gibiydi.

İşten aradılar.

Akşam böyle ödev falan çok
olursa yetişemem.

Sıkışırım diye düşününce
gerildim öyle.

Bir şey yok yani.

Ama halledeceğiz ya, hallederiz.
Sıkıntı yok.

Hallederiz ya.

Neyse kaçtım ben.

Ne oldu?

Neye canın sıkıldı?
Çalışmasına mı?

Hem süpermarkette çalışıyor hem de
iyi para kazanıyor demiştin.

Evet iyi para kazanıyor ama

hoşuma gitmeyen ve ne olduğunu
bilmediğim bir şey var.

Yani görmediğim bir yerde yanlış
bir şeyler oluyor gibi.

Hoppala.

Nereden çıktı şimdi bu
durup dururken?

Durup dururken değil.

Ne zaman iş hakkında bir
şey söylesem geçiştiriyor,

iş konusu açıldığında böyle
bir geriliyor falan.

Bir de o şefim dediği adamı da gördüm.

Biraz karanlık bir tip gibiydi.

Bilmiyorum ya, içim huzursuz işte.

Bence yok yere endişeleniyorsun, Asiye.

Ayrıca Ömer yanlış bir şey yapmaz.

Yani kafana takacağın bir
şey olduğunu sanmıyorum ben.

Umarım dediğin gibidir.

Neyse hadi gel,
bahçeye çıkalım.

İki dakikaya fatherım gelir.

Evde büyük operasyon başlar.

-Oğulcan.
-He?

Hani annem senin aklınla böyle hareket
ediyor ya, bizi evden falan atıyor ya.

Ee?

İşte bence çok çaresizlikten, ondan.

Sen bu çocuğu çok fazla
küçümsüyorsun ama

bu aşk doktorunun çözemeyeceği bir
hastalık yok ha, ben sana söyleyeyim.

Lan kelin ilacı olsa...

Başına sürer biliyorum, atasözü.

Sürer.

Benim işe gitmem lazım.

Geç kalacak mısın çok?

Yok kalmam.

Ya da bilmiyorum.

-Tamam, dikkat et bak.
-Hadi görüşürüz.

Görüşürüz, önünü kapa.

Fıstığım görüşürüz.

Bakalım Asiye, endişesinde haklı mıymış?

Hoş geldin, Orhan'ım.

Kırme beni, ne olursun.

Geç sofraya.

Çocuklar nerede?

Çocukları yolladım.

Yumurta kıracak kimse kalmasın ki

kursağından güzel bir
yemek geçsin diye.

Bana bak, oturduğum için
seni affettiğimi sanma ha.

Dengesiz beslenmekten hasta olup da

eve ekmek getirememekten
korktuğum için oturdum.

He he.

Olsun, ne sebepten oturduysan oturdun.

Önemli olan sofraya oturdun ya, o.

Hadi, ye yemeklerimden.

Hayırdır ne bunlar böyle?

Sebebi ne?

Planın ne senin, planın?

Planım barışmak, kavuşmak.

Orhan'ım yapma böyle ne olursun bak.

Valla yaşayan ölüye döndüm ha.

Bu küslük daha nereye
kadar devam edecek?

Ben gerçekten çok
pişmanım yaptıklarımdan.

Ama beni geri alasın, beni geri sevesin
diye bak kırk takla atıyorum ha.

Çocuklar da çok üzgün.

Ben çok mu bayılıyorum ya?

Ama senin şu yaptıkların aklıma
geldikçe cinlerim tepeme çıkıyor ha.

Affedemiyorum, ne yapayım?

Haklısın, Orhan.

Bak yeminle diyorum.

Bir daha böyle bir şey olursa valla
seni hiç yormayacağım.

Pılımı pırtımı alacağım.

Bir başıma gideceğim bu evden.

Hem benim hayatta en
değer verdiğim şey ne?

Çocuklarım.

Yok, para ve çocukların.

Canın sağ olsun, Orhan.
Sen öyle diyorsan öyle olsun.

Yeminle, çocuklarımın üzerine
yeminle diyorum.

Bir daha seni üzecek
hiçbir şey yapmayacağım.

Ne bunlar peki?

Oğulcan'ın fikri değil mi?
O yaptırdı sana bunları.

He, O seviyor Ş'yi.

Oğulcan yaptı.

Bunları ben yaptım.

Doğru, Oğulcan'ın fikriydi.

Ya de git, Allah'ını seversen kalk,
şu ışıkları yak.

Yak da ne yediğimizi görelim bari, hadi.

Ha yiyeceksin yani.

Barıştık mı Orhan'ım?

Barıştık.

Ama bana bak bundan sonra

bak lafının arkasında durmazsan,
ben de bu evde durmam, ona göre ha.

Allah'ıma bin şükür!

Kocam geri geldi.

Orhan'ım!

Hoş geldin Orhan'ım, hoş geldin.

Tamam, hadi yak şu ışığı.

Hadi afiyet olsun.

Sana ıspanaklı börek yaptım,
seversin diye, al.

Al gülüm.

-Bir tane ver.
-Vereyim.

Daha da canın çekerse, fırında var.

Yoğurt da vereyim mi yanına?

-Yok.
-Şakşuka ye.

Ya söndür şunları, Allah'ını seversen.

İyi ki doğdun Orhan, gibi oldu değil mi?

Söndür şunları, söndür.

Bunu da sen üfle bak,
senin nasibin.

Yalnız ne yedik be.

Pizza iyiydi de makarnanın
daha iyisini yaparım ben.

He yaparsın.
Hadi aç kapıyı, hadi.

-Baba, kapı açık.
-Ne oluyor lan?

Sen çekil bakayım şöyle.

Allah Allah!

Lan!

Hırsız girmiş eve.

Bilgisayarım.

Bilgisayarım.

Ulan Allah belanızı versin be!
Ulan bu evin hali ne?

Ulan ne istediniz lan bizden?

Bi--
Bilgisayarım!

Ulan bilgisayarımı da mı aldınız?

Lan içinde bin tane dosya var onun!

Bin tane sözleşme var.
Şimdi hepsini baştan mı yapacağım?

Ulan bittim ben be!

Baba, benim bilgisayarımı da almışlar.

Lan senin bilgisayarını alsalar ne olacak?

Senin bilgisayarında ne var ki?
Ne olacak?

İki tane ödevin var, üç tane dersin var.

Bir daha yaparsın olur biter.

Alırız bir bilgisayar daha.

Ulan benim evimi talan ettiler, evimi!

Sen neyden bahsediyorsun be?

Ben bahçeye bakacağım.

Belki bir ipucu bulurum.

Sen bir yere dokunma bak,
parmak izin çıkar, polisi arıyorum.

Allah belanızı versin, Allah!

Belim, belim...

Öldürmüş.

Ömerlerin babasını inşaattan
attığın video var, baba.

Eğer birinin eline geçerse

bitersin bu sefer.

Aferin Murat, iyi iş başardın.

Evde başka bir şey yoktu, hepsi bunlar.

Tamam Murat.

Bu dosyalar bende kalsın.

Sen bunları al, bir şifrelerini kırdır
bakalım başka neler bulabiliriz.

Tamam efendim, merak etmeyin.

Hamle sırası bende, Akif.

Bakalım senin bahtına neler çıkacak.

Aferin lan, tam zamanında geldin.

Hadi gidelim.

Senin bu adamlar ile
ne işin var Ömer?

Borcundan kaçarak mı
kurtulacaksın Salih?

Yakışır mı lan erkekliğe?

Benim paramı niye ödemiyorsun lan?

Ha?

Buraya gelip sana neler yapacağımı
hiç düşünmedin mi?

Abi yapma ne olur.

-Verin dersini.
-Abi ödeyeceğim.

Ödeyeceğim abi, yapma.

Sen de abilerine katıl.

Bize yanlış yapmak neymiş anlasın.

Abi yapma, ne olur abi.

Ben yapmasam?

Oyun mu oynuyoruz lan burada?

Seyredecek misin böyle?

Abi ben yapmayayım.

Neyi yapmayayım lan, ha?.

Neyi?

Sen ne iş yaptığının farkında değil misin?

İşe gidip gelmek ile para kazanılacağını
mı zannetin, ha?

Etrafına bak.

İyi bak lan.

Biz buraya hasta ziyaretine mi
geldik oğlum?

Benim sinirlerimle oynama çocuk.

Adam dövülecekse

bizimle beraber döversin.

Madem bana borcun var

benim için it gibi çalışacaksın, it.

Ha ben yapmamam, edemem

elimi kirletemem dersen...

Bana olan borcunu ödetmek için

başka yollar bulurum.

Bilirsin, bende yol çok.

Amcanı sıkıştırırım.

Kardeşini hırpalarım.

İlla bir yol bulurum.

Sen bilirsin.

Ödeyeceksin lan bu parayı?
Anladın mı?

Ödeyeceksin parayı!

Ödeyeceksin lan o parayı!

-Parayı ödeyeceksin!
-Ödeyeceğim!

Anladın mı?

Ödeyeceksin lan!

Ödeyeceksin lan!
Anladın mı beni?

Lan sus!

Sus!