All language subtitles for Kardeşlerim 42. Bölüm @atvturkiye

Evet.

Ekmekler de geldi.

Prensesime sevdiği açmadan da aldım.

Zeytinli mi?

Zeytinli.

Asiye bak bundan sonra
tereyağı yiyeceksin, bal yiyeceksin.

Öyle hemen doydum deyip kalkmak yok ha.

Ya yedim ben, sen merak etme.

Zaten doktorun dediğini
duydun, iyi beslenmen lazım.

Bundan sonra bizim evimizde
güzel kahvaltı edilecek.

Anlaştık mı?

Ya tamam senin işin hep
böyle yolunda gitsin de,

biz kahvaltımızı güzel güzel
ederiz, sen dert etme.

Gidecek, gidecek.

Her şey güzel olacak bundan sonra.

İnşallah.

Abi eğer, işlerin yolunda giderse,

hani ekmeğe sürülen bir tane
çikolata vardı ya, babam hep alıyordu.

Ondan alır mısın?

Alırım tabi abiciğim.

Sen ne istersen alırım ben.

Hadi yiyin.

Abiciğim açmandan ye bak,
bal da burada hadi.

Asiye bak bundan da
yenecek hadi, hadi hadi.

Valla helal olsun Ömer'e.

Ha yüklü avans almış ki, bize
böyle bir sürü erzak almış gelmiş.

Allah razı olsun valla,
helal olsun çocuğa.

Aynen valla ya.

Ya biz de çok konuşamadık aslında.

Gece böyle torbaları bırakırken
ayak üstü konuştuk.

Süpermarket zincirine mi ne,
öyle bir şeye girmiş.

Ha dağıtım görevlisi mi, neymiş.

Hani internetten sipariş veriyorsun,
kapına bırakıyorlar, ondan.

İyi de onun ehliyeti yok ki.

Bunu herhalde koskoca
zincir de biliyor anne.

Şoförün yanına falan
geçiyordur herhalde, bilmem.

İyi.

Allah bin bereket versin, hadi oğlum gel.

Gel otur kahvaltıya.

Yok motherım ya.

Benim bir işim var,
o yüzden erken çıkacağım.

Alıyım bir şey, yolda atıştırırım.

Ne var, ne işi?

İş işte Aybike ya, boş ver.

Var bunun bir derdi de,
dile getirmiyor valla.

Valla dün gece ben balkonda,
o içerde kukumav kuşu gibi oturduk.

Düşündük de düşündük.

Aybike babacığım, bana
bir tepsi hazırlar mısın?

Salonda yiyeceğim ben.

Salonda mı?

He kızım, salonda.

Bu masanın neyi var?

Ben bizi onca zamandır
kandıran bir insanla

aynı sofraya oturmak
istemiyorum kızım, oldu mu?

Salonda yiyeceğim hadi.

İyi tamam, hazırlayayım.

Bu kömür ne?

Bunu da gece Ömer mi getirdi?

Ha evet evet Oğulcan da hatta
akşam sobaya atmış biraz.

Aslan oğlum benim ya.

Eline geçen ilk parada
bizi de düşünmüş, öyle mi?

Öyle olmuş valla ya.

Kendi evine ne aldıysa
bize de aynından almış.

Kızım söyle anana,

kendisi Ömer'in kardeşini
başkalarına vermeye kalktıydı.

Hayır yani işine gelmeyeni
hatırlamamaya çalışıyorsa.

O yediği lokmanın kimden geldiğini bilsin.

Yok kızım ye sen.

Bu ailenin derdi bitmez.

Benim acilen temiz bir şeyler
almam gerekiyor, öbür eve gidip.

Temiz hiçbir şeyim kalmamış burada.

Baba koskoca bavul doldurdun o gün,
nasıl giyecek bir şeyin yok ya?

Oğlum koskoca bavul
yaptık da, giydiğimiz kirleniyor.

Bu elbiselerin giydikten sonra
kendi kendini yıkayıp

ütüleme gibi bir özelliği yok yani.

Ona bir çözüm bulmak lazım.

Doğru söylüyorsun.

Ben o zaman bugün bir çamaşır
makinasını çalıştırayım istersen.

Ya ütüyü falan pek beceremem ama
en azından temiz kıyafetler giyeriz.

Olur, olur iyi olur.

Ben kaçtım o zaman.

Ha baba bu arada, akşam ne
yemek hazırlayayım, ne istersin?

Özgür davran, oğlum.

Kafana göre takıl, ne istiyorsan onu yap.

Ben gelirim gelmem, belli olmaz.

Bu gece de mi yoksun baba?

Biraz baba oğul vakit geçirseydik ya.

Kaan beni germe.

Beni cendereye alma tamam mı,
çünkü daha oradan yeni çıktım ben.

Sen takıl ya kafana göre, işte
ne güzel oğlum, Allah Allah.

Tamam.

Hayırlı işler.

Haydi Allah zihin açıklığı
versin, haydi evladım.

Haydi hayra karşı, haydi.

Güle güle paşam.

Arkadaş bu nedir ya?

Bu nedir ya, Allah Allah?

Hayır tamam anladık, hayırlı evlatsın da,

sürekli bir yemek yapıyım, bulaşık
yıkayayım, çamaşır yıkayayım, bu nedir ya?

Benim acilen buna bir çözüm
bulmam lazım, böyle olmaz bu iş.

Bin tane mesaj attık,
birine cevap ver be deli kız.

Birine cevap ver ya.

Ama benim adım Akif Atakul.

Göbek adım Yılmaz.

Ben, yılmam.

Bitmedi gitti şu mesaj sesin ya.

Ay akşamdan beri, üf!

Şimdi herhalde nasılsın, günaydın
falan kısmına geçtiniz.

Harika!

Dün geceden beri bir şey demiyorum.

Şimdi de bir şey demeyeceğim,
ama sinirim gitgide yükseliyor, bunu bil.

Daha fazla üstüme gelme benim.

Sinirini benden değil, Akif'ten çıkart.

Çıkardım zaten, merak etme.

Dün gece kapının önüne koydum,
mesajlarına da cevap vermiyorum.

Hayret!

Ayrıca,

ben sana hesap vermek zorunda değilim.

Koskoca kadınım ben.

İstediğimi yaparım.

Ben de ondan korkuyorum ya.

Aman neyse, ne yaparsan yap.

Ben artık karışmıyorum.

Ben çıkıyorum, bay.

Günaydın Buzlar Kraliçesi.

Dün gece başka zaman yeriz
diyerek beni postaladın.

Ama bil ki ben o güne kadar ağzıma
lokma koymayıp seni bekleyeceğim.

Acı bu adama.

Açlıktan öldürme.

Kötülere hiçbir şey olmaz Akif.

Sen merak etme.

Harika!

-Günaydın.
-Günaydın.

Ekibin geri kalanı nerede?

Sana bir şey aldım da,
o yüzden erken çıktım.

Yani diğerlerinin yanında
vermek istemedim.

Ne?

Hediye mi aldın?

Hediye benim en sevdiğim şey,
sen beni çok iyi tanıyorsun Oğulcan.

Ne aldın?

Bunu.

Ya Oğulcan bu çok güzel bir kalp!

Ne ki bu?

Oğulcan ben seni yerim ya.

Ya bunlar çok güzeller.

Ama çok pahalı bunlar.

Neden aldın ki şimdi?

Ayrılık hediyesi olarak aldım.

Ne?

Nasıl yani?

Ayrılırken de seni böyle
mutlu görmek istedim çünkü.

Ay Oğulcan, sabah sabah!

Nereden çıkıyor şimdi bunlar?

Bir yerden çıktığı falan yok.

Hep aklımda vardı zaten.

Yani bence biz birbirimize uygun değiliz.

Saçma yani ilişkimiz.

Saçma?

Bizim ilişkimiz seninle saçma.

Öyle mi?

Yani.

Sonuçta aynı mahallede otursak da,
ayrı dünyaların insanıyız.

Öyle çok ortak noktamız,
anlaştığımız falan da yok.

Boşluktan yani kesin.

O yüzden, ayrılalım bence.

Hem biz ayrılınca ellerini
tutamayacağım ya.

O da aklımda kalmasın.

Ben yokken ellerin ısınsın istedim.

Öyle bir Oğulcan'lık yaptım işte.

O yüzden, yani eldivenlerinle
güle güle ısıt ellerini.

Harika.

Okulda görüşürüz.

Günaydın.

Günaydın amca, nasılsın?

İyiyim kızım iyiyim, sağ olasın.

Ya.

Ömer'im.

Oğlum dün bize de alışveriş etmişsin.

Çok teşekkür ederim valla.

Niye zahmet ettin be çocuğum?

Yok amca ne zahmeti.

Yeni işe girdim de, avans olsun diye
işte, erzak merzak alabilirsiniz dediler.

Gitmişken size de aldım.

Sağ ol be oğlum.

Allah senden de, sana o imkanı veren
patronundan da, bin defa razı olsun.

Orhan, zamanında ödeyeceksin Orhan!

Gecikme yok.

Amca!

Lan!

Gel lan buraya!

Amca yengem her şeyi hatırlıyormuş.

Ya, hatırlıyormuş.

Hatta bayağı bir
zamandır hatırlıyormuş da,

bizi ayakta uyutuyormuş.

Hatırladığını anlarsan tekrardan
evden kovarsın diye saklamış, belli.

Ne olacak şimdi amca?

Valla bilmiyorum ki oğlum.

Ben de ne yapacağımı şaştım.

Kovuyorum, işte görüyorsun
başına gelenleri.

Kovmasam,

Şu kıza yaptıklarından,
size yaptıklarından sonra,

aynı evde nefes almak istemiyorum.

Valla ne yapacağımı
gerçekten bilmiyorum ben de.

Valla amca biz yengemi
böyle kabul edeli çok oldu.

Yani sen razıysan, biz de razıyız.

Bizi bir konumda düşünme yani.

Evet amca sen bizi dert etme.

Hem yengemin sokakta bir başına öyle,

perişan halde olmasını da
istemiyoruz yani.

Sen ne yaptın Emel'im?

Sen de kızgınsın değil mi yengene?

Yok, ben yengemi affettim.

Ah benim vicdanlı güzel çocuklarım ya.

Neyse hadi ben sizi lafa tutmayayım.

Okula geç kalıyorsunuz, hadi çıkın siz.

Ben fırına giderken
götürürüm Sabahat'a Emel'i.

Tamam amca, hadi çıkalım.

Hadi.

Bak bak bak, tek başına oturuyor.

Kuzen!

Ne oldu, sabah hızlı hızlı
çıktın evden, hayırdır?

Hiç öyle biraz canım sıkıldı.

Hava alayım dedim, o yüzden
erken attım kendimi.

Ağladın mı sen?

Annem de bir tuhaftı,
uyku uyumadı falan dedi.

Yok ya, ne ağlaması?

Yok öyle bir şey.

Hım.

Yani gözlerin bir çipil çipil bakıyor da.

Soğuktan herhalde.

Herhalde.

Ha.

Bizim olmazsa olmazımız,
başımızın tacı valeler de burada.

O kadar da kötü bir
hizmet değil ya Asiye bence.

Düşünsene arabayla geliyorsun,
40 saat park yeri arıyorsun.

Sonra bir daha okula yürüyerek gel.

Haklılar bence istemekte.

İyi misin sen Ömer?

Biz neredeyse haftalardır
okula yürüyerek geliyoruz,

arabası olanlar da yürüyecek
diye mi hak verdin bu fikre?

Ya, hak vermek değil de,

empati yapabildim diyelim.

Sonuçta iyi bir işe girdim kızım.

Belki bizim de arabamız olur.

Olabilir de, senin işten kovulmaman lazım.

Oğulcan ile ikinizin bir işte bir aydan
daha fazla kalabildiğini göremedik daha.

Evet ama bu seferki biraz,

farklı.

Neyse ya, daha yeni yeni
öğreniyorum, bakalım hayırlısı olsun.

Olsun inşallah.

Ne oldu oğlum sana ya?

Harika.

Burada mısın?

Ha evet.

İyi misin ya, sanki böyle bir
canın sıkkın gibi, dalgınsın falan.

Yok.

Yani canım sıkkın değil.

Hım.

Siz geçin, biz geliyoruz.

Biraz konuşalım mı?

Ne oldu, ne vardı?

Esas sana ne oldu oğlum, ne bu hâl?

Yok bir şey, iyiyim ben.

Oğlum bak bu yalanı başkalarına
konuş, bana konuşma.

Hadi anlat, derdin ne?

Sabah Harika'dan ayrıldım.

Sebep?

Oğlum biz ayrı dünyaların insanıyız.

İyi de oğlum bunu yeni fark etmiş
olamazsın, bunu biliyordun zaten.

Biliyordum da onun ağzından
duyunca bir ağırıma gitti lan.

O sevimsiz Özge ile Dora ile konuşurken
bir şeyler söylerken duydum.

Bana acıyormuş oğlum fakirim diye.

Gülmek için takılıyormuş benimle.

Canım acıdı lan işte.

Harika duyduğunu biliyor mu?

Yok bilmiyor.

Üzülmesin diye ben bir
şey söylemedim ona.

Sana bunları söylemiş ama sen o
üzülmesin diye hâlâ onu mu koruyorsun?

Ne yapıyım oğlum?

Ben de böyle seviyorum işte Wonderful'umu.

Romantik serserim benim ya.

Adam, adam!

Gel sana bir çay ısmarlayayım,
keyfimiz yerine gelsin.

Adam!

Günaydın.

Bakıyorum sözümü dinleyip yeni
etek almışsın kendine, aferin.

Evet, hallettim bir şekilde.

Güzel yapmışsın.

Lafımı ikiletmeyip, inat
etmediğine çok sevindim.

Zaten inat etmezdim de, maddi durumumuz
müsait olmadığı için alamazdım ancak.

Olsun ama bak.

İsteyince ve zorda kalınca
nasıl denkleştirip halletmişsin?

Demek ki neymiş?

Şartlara uymak için bazen
zorlanmamız gerekiyormuş, değil mi?

Neyse, hadi sana iyi dersler.

Kadın bana zorda kalmayı öğretiyor ya.

Ne oldu Asiye, niye mırıldanıyorsun?

Ya Ayla Hanım'la çözmemiz
gereken bir etek sorunu vardı da.

Onu hallediyorduk.

Etek problemini çözmüşsün
galiba ama sorun yok gibi.

Evet.

Doruk sayesinde çözüldü.

Doruk mu?

Evet.

Ya bana yeni etek almış da.

Ya, iyi bir insan zaten, evet almıştır.

Çocuğa da ilk defa bir şey
aldı diye kızmadım zaten.

Neyse görüşürüz.

Görüşürüz.

Ne oldu?

Aynen dramaya devam mı?

Oğlum sen yine mi geldin ya, ha?

Yine geldim.

Ne yaptın?

Açıldın mı sonunda kümes gülüne?

Sen ilk başta bir Asiye hakkında,
düzgün mü konuşsan Tolga?

Tamam ya tamam.

Sen sinirlenme aslan kral.

Açıldın mı o zaman sen,
prenses Asiye'ne?

Sana ne oğlum!

Seni niye ilgilendiriyor bu Tolga?

Aslında ben sana bir şey söyleyeyim mi?

Beni bu dram hiç ilgilendirmiyor.

Beni bu noktada ilgilendiren
tek bir şey var.

O da iki kardeşin, aynı
kıza aşık olma durumu.

Hani bu durum gergin ya.

Hani ben de biraz gerginlik seviyorum ya.

Biliyorum gerginlik sevdiğini Tolga.

Ama sen de, benimle böyle
düzgün konuşmazsan,

ve her şeye burnunu
sokmaya devam edersen,

ben de sana biraz
gerginlik göstereceğim artık.

Kızma tamam söz,
bir daha sormayacağım.

Ama en azından şimdilik
bir tüyo versen şu kardeşine.

Açıldın mı, ne zaman açılacaksın?

Açılmadım, açılmayacağım Tolga.

Kıt mısın kardeşim sen,
açılmadım açılmayacağım.

Yeter mi bu senin sesini kesmeye ha?

Yok.

Diyorsun.

Göreceğiz bakalım ne kadar
derine gömebileceksin o hislerini.

Nasılsın?

Daha iyi misin?

İyiyim iyiyim, merak etme.

Kendime geldim.

Eminsin değil mi?

Dün seni öyle görünce çok korktum çünkü.

İyiyim ya korkma.

Biraz güçsüz düşmüştüm herhalde,
bir de bayağı üşüttüm, feci çarpıldım.

Sevindim iyi olduğuna.

Ama bu aralar biraz
bol yemek ye, olur mu?

Yani beslenmene dikkat et lütfen.

O iş bende, merak etme.

Günaydın çocuklar.

Günaydın çocuklar.

Oturun.

Müsaadenizle hocam.

Buyurun müsaade sizin.

Çocuklar hatırlayacağınız gibi
okulumuzun yeni sahibi Resul Özkaya,

bir takım yeniliklerle sosyal etkinlikler
olacağını geçen dönem söylemişti sizlere.

Hatta bu bağlamda hep
birlikte paintballa gitmiştik.

Şimdi sırada bir diğer etkinliğimiz var.

Yarın sınıfça bowlinge gidiyoruz.

Bowlinge mi?

Vay be.

Babam nadir de olsa güzel şeylere de
karar verebiliyor demek ha.

Ya sen niye sevinmedin,
sevmiyor musun bowlingi?

Seviyorum.

Benim modum yok bugün.

Ay ben hiç bowling oynamadım,
bana acil öğretmen lazım.

Çok doğru yerdesin tatlım.

Hiç endişelenme sen.

Hallederiz.

Ben de hiç oynamadım.

Kızım o kadar ısrar etmiştim, gelmedin ki.

Bana niye ısrar etmedin?

Ben de gitmedim, ben
neredeydim tam olarak ha?

Benden niye saklandı bu program?

Oğlum ne bileyim ısrar etmedim,
üç sene önceki olay, hatırlamıyorum ki.

Yine rezil olacağız.

Orası Allah'ın emri ya zaten.

Kümeste yaşa, kolejde oku.

Bu da böyle bir şey işte, ne yapacaksın?

Şişt tamam, boş ver.

Oğlum bak bu Ömercik kendine çok fazla
güveniyor, artık ne yaparsın bilmiyorum.

Valla günün sonunda
topu eline alıp ağlamazsa,

benim de adım Emir değil.

O kadar iddialıyım bak.

Hadi bakıyım.

La he he, aynen.

Nebahat Hanımcığım.

Kapat da bir fal bakıyım
sana, uzundur bakmıyorum ha.

Neyin var neyin yok, öğrenelim.

Aman yok istemez.

Fal mal istemiyorum.

Fallık halim mi kalmış Allah aşkına?

Valla Orhan da beni boşarsa
demek ki böyle olacağım ben.

Hi!

Allah yazdıysa bozsun, şeytan kulağına
kurşun, nazar edenin gözü çıksın valla.

Açarım ben, sen bak işine.

Akif!

Merhaba.

Aslında anahtarım var tabi ama.

Laf edersin diye zili çalmak istedim.

İyi yapmışsın.

Aferin.

Hayırdır ne oldu?

Niye geldin?

Giyecek birkaç parça
eşya almak için geldim.

Müsaade edersen.

İyi.

Geç.

Sağ ol.

Valla adam çökmüş.

İki gün uzak kaldı, iç çekilmiş adamın.

İkinci konuya gelince.

Ataman Koleji olarak bir
diğer kardeş köy okulumuza,

yeni bir kütüphane yapmaya
karar verdik çocuklar.

Ne güzel.

Bu sene ikinci oluyor bu.

Valla ne güzel düşünülmüş hocam.

Kim bilir ne kadar mutlu olacak çocuklar.

Kütüphane yapımı için
ihtiyacımız olan parayı da,

veliler arasında küçük bir açık artırma
yapıp, öyle toplamaya karar verdik.

Hocam ne gibi şeyler satılacak orada?

Geçtiğimiz senelerdeki gibi,
hazır şeyler olmayacak Süsenciğim.

Bu sefer sizin yaratıcılığınızı da
işin içine katmak istedik.

El sanatları atölye dersinde
üreteceğiniz eserler,

açık artırmada satışa çıkacak.

Tabi öncesinde
eserlerinizi tanıtabileceğiniz,

bir sergi düzenleyeceğiz.

Yine el becerisi, yine mutsuz bir Oğulcan.

Çocuklar hiç merak etmeyin.

Bu önümüzdeki iki gün boyunca da,

Filiz Hocanız atölye dersinde
rehberlik edecek size.

O konuda hiç endişeniz olmasın Hocam.

Eminim en kısa sürede ihtiyacımız
olan parayı toplayacağız.

Peki, o zaman detayları
anlatırsınız hocam siz.

-Hepinize iyi dersler çocuklar.
-Sağ olun.

Ne acelen varmış senin de maşallah Akif.

Koştur koştur gittin, kurdun düzenini.

Bravo yani.

Hayran kaldım hızına.

Hayran kalınacak bir
şey yok, Nebahatciğim.

Apar topar gittik işte, bizim teşhir
villalarından birine yerleştik, bu.

Olan biten bu.

Tamam.

İyi işte, halletmişsin yani.

Bana bak.

Sen o evi daha önceden
hazır filan mı tutuyordun ha?

Ben bekleyim evde
nasıl olsa bir kavga çıkar,

ben de giderim kendimi, oraya
atarım diye mi bekliyordun?

Hım.

İkiniz misiniz Kaan ile?

Geldi mi Suzan?

Taşındı mı yanına?

Kalıyor musunuz beraber?

Hım.

Bana bak, siz o gece yakalanmasaydınız
daha ne kadar söylemeyecektiniz bize?

Daha ne kadar aptal
yerine koyacaktınız bizi?

Konuşmuş muydunuz bir şey?

Konuşmuşsunuzdur siz kesin.

Hatta arkamdan
gülmüşsünüzdür bile, değil mi?

Şakacı şey seni.

Ama belliydi zaten senin halinden.

Aptallık bendeymiş.

Ya yeter Nebahat.

Yeter, Allah'ın adını verdim, yeter ya.

Şuraya iki parça kıyafet almaya geldim.

Kâbus gibi çöktün üstüme,
nasıl beceriyorsun bunu ya?

Nasıl bu kadar hızlı kâbusum
olabiliyorsun sen benim ya?

Beceriyorum Akif beceriyorum, çünkü
çok kızgınım ben sana, çok kızgınım.

Sana gösterdiğim sabra da yazıklar
olsun, emeğe de yazıklar olsun.

Seninle geçirdiğim
bir güne yazıklar olsun.

Ya olsun olsun, tamam!

Nasıl istiyorsan öyle
olsun, şu saatten sonra.

Evrakları hazırladım.

Yarın bir gün boşanacağız bitecek,
ben de yoruldum Neboş.

Ben de yoruldum anladın mı,
ben de kazık kadar adamım.

Her gün çocuk gibi
azar işitmekten yıldım!

Yıldım anladın mı?

Yıldın mı?

Yıldım!

Sıkıldın mı?

-Allah Allah!
-Tamam!

Ben sana yardım edeyim o zaman.

Ben senin hızlandırayım işini.

Koştur koştur gidiyorsun, ne acelen varsa.

Bekletme onu.

-Ya ne yapıyorsun?
-Bekletme!

Üzme, merak etmesin o!

Kaldı mı?

Kaldı mı, kalmadı bir şey bak!

Bak, bak bu senin en
sevdiğin gömleğindi, biliyorum.

Yani eskiden biliyordum!

Al bunu da, giyersin kol kola
dolaşırsın o soğuk nevale yılanınla.

Ya yeter ya, yeter be!

Akif Bey nereye?

Ya Şengül Allah aşkına çekil,
çekil Nebahat delirdi.

Bak, benim yeni evin adresini sana mesaj
atacağım ben tamam mı , bana da gel.

Çamaşır, bulaşık, ütü ortalık
battı, bir düzene sokarsın.

Tamam tamam, hallederim ben.

Hadi eyvallah.

Ne oluyor Şengül?

Hayırdır, nereye gidiyorsun?

Akif'in evini mi temizlemeye gideceksin?

Utanmadan Suzan ile ikisinin
arkasını mı toplayacaksın?

Yok yok yok, Nebahat Hanım.

Vallahi kendi teklif etti,
ben bir şey demedim ha.

Hem sizin için iyi olur.

Nasıl yani?

Ben o eve temizliğe gidersem
ne oluyor ne bitiyor her şeyi öğrenirim.

Sizin de bilginiz olur.

Tamam.

Tamam git.

Ne kadar rezillik kaldıysa, öğreneceğimiz.

Ay ben başıma çok büyük
iş aldım galiba yine.

Ne yapacağım ben?

Allah sonumuzu hayır eyleye.

Evet.

Buyurunuz.

Bir yanlışlık oldu herhalde Zeynel abi.

Biz bir şey sipariş vermedik.

Ama yani bu siparişi veren de
gerçekten, ağzının tadını biliyormuş yani.

Ya yok ya, bunlar sizin.

Şimdi hepsi ortaya gelsin
deyince ben de ne yaptım?

Pratik zekam, bunları ortadan ikiye
kestim tostları, herkes yesin diye.

Hadi bakalım, afiyet olsun.

Kim ya?

Kim kim?

Ben söyledim, afiyet olsun.

Sabah da söylediğim gibi,
artık doğru besleniyorsun ha.

O tost bitecek hadi.

Tamam ya yerim, sıkıntı yok.

Komple Asiye mi yiyecek,
biz yiyemiyor muyuz?

Yok be oğlum, hepimiz
yiyelim diye söyledim ye.

Afiyet olsun.

Ha.

Valla Ömer ben senin
bu yeni işine bayıldım.

Umarım en uzun kaldığın iş de bu olur.

İnşallah bakalım.

Gençler, siz daha düne kadar burada,
bir tane çayı bölüşen adamlardınız.

Ne oldu bir anda burayı böyle
donattınız falan, bir şeyler geldi.

Piyango falan mı vurdu, hayırdır?

Ya bana baksana siz yoksa şu Zeynel'e,

veresiye falan mı
yazdırdınız, ne yaptınız?

Ya şurada borcu ödeyemeyip
bulaşığa girseler de,

gülmekten ölsek.

Valla hiç şaşırmayız.

Bence de.

Oğlum siz, işinize baksanıza.

Ha.

Bir de gülmekten ölecek
başka bir konu bulsanız.

Bulmazsak ne olur?

İşimize bakmazsak ne olur ve ya?

Sıkıntı mı çıkar diyorsun?

Sıkıntı çıkar.

Allah Allah.

Ama senin gibi bir soytarı varken,
gerek var mı ki ya başka şeye?

Lan!

Tamam oğlum, itle çakalla
muhatap olma, gel tatlını ya, boş ver.

Beyler!

Bakın bu sefer bunu
arkadaşınız olarak değil,

öğrenci temsilcisi olarak söylüyorum.

Burada kavga istemiyorum.

Okulun hiçbir yerinde kavga istemiyorum.

Ama burada, hiç istemiyorum.

İnsanlar buraya keyifle dinlenip,
yemek yemek için geliyorlar.

Sizin didişmenizi seyretmek için değil.

Kendinize gelin.

Kalk kardeşim kalk.

Bu kafeni kalite seviyesi yükselene
kadar biz bir turlayalım bir şey yapalım.

Tabi tabi, kalkalım ya.

Yani zaten ne oldu,
temsilcilik geldi, mertlik bozuldu.

Ya merak ettim de, vegan
menü satışları nasıl?

Rağbet gördü mü?

Ya görmez olur mu ya, görmez olur mu?

O zaman bundan sonra tüm yeniliklerde,
Özge Hanım'dan onay alalım bence.

Anlaşılan kendisi halkın
nabzını tutmayı iyi biliyor.

Bence kesinlikle
almalıyız abi, kesinlikle.

Valla ben de zevkle fikir veririm.

Hem böyle şeyleri çok severim.

Özgeciğim o zaman seni araştırma
geliştirme kolu ilan ediyorum.

Kabul ediyor musun?

Seve seve Dorukcuğum.

Anlaştık o zaman.

Anlaştık.

Kanka!

Kanka, ya bu Doruk benim
çok ilgimi çekmeye başladı.

Çok tatlı çocuk.

İstediği kadar tatlı
olsun, delirdin galiba.

Görmüyor musun, sahibi var.

Pardon da, Asiye de kimmiş?

Ben varken.

Ne oluyoruz yani?

Tamam peki tamam.

Ne istiyorsan.

Ayırırsan da sen.

Yaparsın yani.

Kimin kardeşiyim?

Yenilgiyi kabul eder miyim hiç?

Tek buldu ya, kesin
didikleyecek şimdi beni.

Aman ne derse desin ya,
başa gelen çekilir.

Oh be!

Ay resmen rüzgarı yetti
yani canımı sıkmaya.

Harika.

Nasılsın bakalım?

Dersler nasıl, her şey yolunda mı?

Her şey yolunda.

Dönem yeni başladı zaten.

Neden sordunuz ki?

Tatlım dosyana baktım da.

Annen Atakul Şirket çalışanı olduğu
için sana bu dönem burs verilmiş.

Ama şu an orada çalışmıyor.

Dolayısıyla önümüzdeki
dönem burs alamayabilirsin.

Siz de hemen gelip moralimi
bozmak için söylediniz yani bravo.

Pardon, anlamadım.

Yok bir şey.

Sağ olun.

Bilgilendirmeniz için.

Rica ederim şekerim.

Yani annen sonuçta işsiz bir kadın artık.

Okulun ücretini ödeyecek
bir imkan bulamazsa,

bu okuldan mezun olman hayal olabilir.

Bunu hatırlatmak istedim sadece.

Çok teşekkür ederim hatırlatmanız için.

Sağ olun, gerçekten inanılmaz
ihtiyacım olan bir bilgiydi bu.

Çok dikkat edeceğim.

Görüşürüz.

Hı hı, görüşürüz.

Ay aynı annesi gibi
ukala ve sevimsiz bu da.

Arkadaşlar Kaan atölye şefi
olarak benim asistanım görevinde.

Aynı zamanda tüm ekiplere
destek için de joker eleman.

Bir ihtiyacınız olursa
ona söyleyebilirsiniz.

Hocam şimdi herkes istediği
tasarımı yapmakta özgür mü?

Evet Süsenciğim, masada ahşap, kil, boya,
renkli kağıtlar gibi materyaller hazır.

İstediğinizi seçip kullanabilirsiniz.

Tamam.

Herkes tasarımında özgür.

Bence herkes kendi
başına ne istiyorsa yapsın.

Sonra da böyle aynı renge boyayalım
gitsin, tek çalışmış olalım.

Gençler bence siz bir
Ogi'nin ateşine bakın ya.

Kendisi Harika'ya yapışmayıp
saldığına göre,

aklı pek yerinde değil galiba.

Hocam.

Ben tek olacağım.

Sonuçta beni istemeyeni ben hiç istemem.

Harika, biz şimdiden müthiş
bir ekip olmadık mı ya?

Herkes tek, oh mis.

Ya bence şu rengi de seçtik mi tamam.

Yani bir daha birbirimize işimiz
mişimiz hiçbir şeyimiz olmaz.

Tamam.

Rengi sen seç Emir.

Oğulcan bu sıralar
kararlarında tutarsız çünkü.

Onun lüzumsuz gelgitleriyle
uğraşmayalım biz.

Hay hay Harika kız.

Ben seçiyim tabi.

Siyah olsun.

Oğulcan'ın geleceği gibi.

Karanlık.

Ben anlatamıyorum ya.

Bak bu bilimsel çalışmalar
sonucu ulaşılmış bir karar.

Ya senin aklında makul bir
zemine oturmasına gerek yok.

Bu böyle, bunu böyle kabul edeceğiz.

Plüton'un gezegen olmadığıyla
ilgili bir karar yok.

Sadece cüce gezegen
olarak geçiyor, o kadar.

İyi de biz güneş sistemindeki
gezegenleri yapalım dedik.

Araya böyle cüce gezegenleri
serpiştirelim demedik ki.

Ya incilerin mi dökülür, onları da koysak.

Hem birazcık güzel olur, en
azından böyle estetik falan durur.

Ama sen büyük ihtimalle,

kaç tane cüce gezegen olduğunu
bile bilmiyorsun zaten değil mi?

Sen zaten hiç bilmiyorsun.

Yok.

Bilmiyorum.

Dört tane.

Ya.

Say bakalım.

Plüton, bir.

Plüton, iki.

Plüton, üç.

-Dört tane Plüton mu diyeceksin?
-Ceres.

Haumea.

Eris.

Oldun mu ikna?

Ha.

Cüce gezegenleri koyuyor muyuz,
koymuyor muyuz?

Koyalım.

Koyalım.

Hepsini koyalım.

Koymayalım.

Koyalım ya da koymayalım, her neyse yani.

Siz böyle tartışmaya
devam edecek misiniz ya?

Hayır edecekseniz biz ayrılalım bence.

Ben Asiye'nin fikrine pek ısınamadım ya.

Bence senin dediğin
gibi seramik boyayalım.

Kabul mü?

İkiniz de seramik boyayalım
diyorsunuz,ne yapıyım kabul.

Anlaştık.

O zaman hayvanlar serisi yapalım bence.

Hepimiz seramikten farklı hayvanlar
yapıp onları boyayalım, ne dersiniz?

Ya çok tatlı, bence de öyle yapalım.

Tamam.

Hangi hayvanlar olsun peki?

Hım.

Fil olsun.

Köpek olsun.

Penguen olsun.

Yok ya, bence olmasın.

Sonra sen kendini kaybeder
onu da çöpe falan atarsın.

Hiç gerek yok.

Alerjin var çünkü senin penguenlere.

Bence de ya, penguen çok saçma.

Kaplumbağa olsun.

Olur, kaplumbağa olur bak,
ben çok severim kaplumbağaları.

Yavaş yavaş yürürler, on numara olur.

Süsen.

Akşam birlikte kahve içmeye çıkalım mı?

Bana mı söyledin?

Sence?

Yani, bilmem ben bir an
o kadar imkansız geldi ki.

Sen demiştin ya çıkalım diye bir ara.

Ondan aklıma geldi.

Hâlâ istiyorsan çıkabiliriz yani.

Hâlâ istiyorsan yani ben hâlâ istiyorsam,

seninle ben çıkabiliriz
yani, çıkabiliriz dedim,

kahve içmeye çıkabiliriz yani.

Bunu böyle başka versiyonları da
söyleyecek misin,

yoksa bana güzel bir cevabın var mı?

Var.

Var, tamam.

Olur.

İyi o zaman, anlaştık.

Senin evin oralarda bir
yere otururuz o zaman.

Olur mu?

Uyar, uyar bana.

Tamam o zaman.

Görüşürüz.

Lan paran olunca farklı
yaşanıyor bu hayat ya.

Anneciğim.

İyi misin sen, ağladın mı yoksa?

İyiyim oğlum.

İyiyim.

Biraz nezle gibiyim ben, ondan.

Emin misin?

Bak gözlerin de kızarmış.

Yok oğlum niye ağlayayım, ağlamadım.

İyi.

Peki.

Öyle olsun.

Baban geldi bugün.

Eşyalarını toplamaya.

Görünen o ki, hiçbir şey kalsın istemiyor.

Bir an önce her şeyini
toplayıp gitmeye uğraşıyor.

Bilemedim valla.

Babam hakkında yorum yapmayı
bırakalı uzun zaman oldu.

Doruk.

Oğlum benim aklıma bir şey takıldı.

O gece duyduklarınızla alakalı.

Tam olarak ne konuşuyorlardı?

Hatırlıyor musun?

Evet.

Yani kısmen.

Suzan teyze, o gün aramızdaki her şey
bitti falan diye bağırıyordu babama.

O gün derken.

Hangi gün?

İşte söylemiştim ya.

Asiyelerin annesinin kaza geçirdiği gün.

O gün aramızdaki her şey bitti, bütün
büyü bozuldu falan diyordu hatta.

Tamam, evet.

Başka.

Başka ne duydun?

İşte başka da bir şey yok.

Sonra zaten bizi gördüler,
olay patlak verdi.

Yani bugüne dair bir şey konuşmuyorlardı.

Şu an sevgili olduklarına dair,
bir şey duymadınız, bilmiyoruz.

Değil mi?

Yok.

Bilmiyoruz.

Eskiden bahsediyorlardı hep.

O yüzden sen daha fazla üzme kendini.

Anneciğim ben bir
şeyler atıştıracağım ya,

sen de yemek ister misin?

Yok oğlum yok, sağ ol.

Allah'ım ben ne yaptım?

Zaten bildiğim bir şey için mi
kovdum bu adamı evden?

Bunun için mi mahvettim her şeyi?

Hım, aha!

Arkadaş bankadan geliyor ya.

Ya delireceğim, ben
Suzan'dan bekliyorum mesajı.

Mesaj geliyor bak Suzan yollayacak Suzan.

Allah Allah!

Baba kızmazsan ben
sana bir şey soracağım.

Sor.

Sen Neboş'tan ayrılma
konusunda ciddi misin?

Ciddiyim tabi oğlum, niye ciddi olmayayım?

Ciddi olmasam neden öğrenci
gibi seninle aynı eve çıkayım da,

böyle donmuş köfteler
yiyeyim Allah aşkına ya?

Ya bilemedim baba, son
zamanlarda aranız iyi gibiydi.

Ben de acaba dedim,
taktik maktik mi yapıyorsun?

Bende taktik maktik yok oğlum,
bende taktik maktik yok.

Bam bam bam, neyse o yani.

Ben yıldım, ben sıkıldım
oğlum vallahi billahi bak.

Kaancığım ben mış gibi
yapmaktan çok sıkıldım.

Ben aşk istiyorum ya.

Ben aşk, ben Akif Atakul
zaten aşk adamıdır ya.

Ben aşka adamıyım, aşk yok, delireceğim.

Doğrudur baba, ben inandım.

İkna da oldum.

Ol, lütfen ol.

Suzan abla mesajlarına cevap vermiyor mu?

Vermiyor.

Vermiyor, deli kız cevap vermiyor ya.

Sen de biraz sakin ol
baba, biraz ağırdan al.

Yok alamam.

Ben sakin olamam oğlum.

Ben ne yaşıyorsan dibine
kadar yaşarım böyle, anladın mı?

Alev alev yaşarım yani böyle.

Öhöy diye yaşarım ben ne yaşıyorsam.

Ben nasıl sakin yaşayım da,
bende kul olmak falan,

bunlar zaten masal masal
matitas işler, öyle şey yok.

Bir şey soracağım çok ilginç, acaba
sizin Z kuşağı nasıl yapıyor bu işi?

Gerçekten yeni nesil olarak
siz bu işi nasıl yapıyor?

Mesela benim o öbür oğlan Doruk.

O kıvır baş kızla arkadaş kavga ediyorlar,
ondan sonra öyle yapıyor, böyle yapıyor.

Allem ediyor, bir şekilde barışıyorlar.

Baba Doruk her yolu deniyor,
ben sana öyle söyleyeyim.

Yani pası aldığı yerden gidiyor.

Nasıl?

Ya bu gençler son zamanlarda
sosyal medyaya daha düşkün.

Hım.

Aklıma bir şey geldi
benim, onu yapalım diyor.

Neymiş?

Ne biliyor musun?

Şarkı söyleyeceksin.

Suzan ablayı etiketleyeceksin.

O da görecek.

Sizin zamanın serenatı gibi yani.

Şarkı.

Şarkı benim işim de.

Bende o iş.

Oldu ulan tamam.

Ulan şarkı zaten benim işim.

Ben eğer işadamı olmasaydım, şu anda
ben ülkenin tanıdığı bir şarkıcıydım.

Benim albümlerim milyonlar
satıyordu, sen deli misin ya?

Ama işte sosyal medya olmaz.

Niye?

Olmaz öyle, Nebahat görür orada.

Nebahat görür, benim iş
yaptığım adamlar görür orada.

Acaba biz şarkıyı direk
Suzan'a yollayamıyor muyuz?

Yolluyoruz baba.

Niye yollayamayalım?

Ha.

Biz videoyu çekeriz, direk
mesaj olarak atarız ona.

Sadece o görür.

Tamam bitti işte oğlum, çok güzel.

Bulacağız bir tane dertli şarkı.

Anladın mı, ben onu
hisli hisli söyleyeceğim.

Sen de öyle güzel güzel çekeceksin beni.

Yollayacağız Suzan'a olacak
bitecek bu iş tamam ya.

Hoşuna gider diyorsa çekeriz
baba biz de, ne yapalım.

Gider.

Benim şarkı söylemem onun
nasıl hoşuna gider var ya of.

Oldu bu iş.

Şarkı ama işte hangi?

Köroğlu.

Köroğ--

Kör, kör.

Kör olasın Suzan Suzi.

Suzan suzi, Suzan suzi.

Ziyaret çarptı bizi.

Allah!

Oldu, bitti.

Saatler olsun Ömer'im.

Valla çok yakışıklı oldun ha.

Eyvallah Ali abi, eline koluna sağlık.

Yüzümüz gözümüz açıldı ha.

Alo.

Alo Ömer.

Ya biz Aybike ile Emel'i Sebahat
teyzeden amaya gitmiştik.

Sen de beklemeden çıkmışsın hemen.

Acele bir işim vardı da erken çıktım.

Ama sen yemek bir şey de yemedin,
nasıl çalışacaksın öyle aç acına?

Acele iş vardı o yüzden erken
çıktım, ben hallederim orada.

İyi tamam o zaman.

Kolay gelsin, iyi çalışmalar sana.

Sağ ol Asiye.

Gerçeği söylesem yollamazsın ki beni.

Ne yapacaksın şimdi,
arkadaşınla falan mı buluşacaksın?

Önce bir arkadaşla
buluşacağım abi, sonra da işe.

Arkadaşın kız mı bakıyım?

Kız abi.

O zaman bir dakika.

Sana, özel lavantamdan dökeceğim.

Bak.

Bunun kokusuna kızlar bayılıyor.

Ne diyorsun abi ya?

Garantisi kanıtlanmış ha.

Gerçi,

senin kokuya mokuya ihtiyacın yok.

Sen en fiyakalı çocuksun maşallah.

Eyvallah abi, cansın.

Oh, güzel de kokuyor ha.

Yalnız bayağı iyi oldum ha.

Mermi.

Eline sağlık abi.

Ha, nasıl böyle?

Ha.

Burada olmaz ya.

Tamam, tamam gel, gel.

Gel bak, ha.

Bu nasıl böyle?

Böyle ha?

Ya baba orası da olmadı,
ışığı falan kötü buranın ya.

Şömine tarafına falan mı gitsek?

Şöminenin orada çekelim,
hadi şöminenin oraya.

Yanmayan şöminenin neyin
önünde çekeceksin acaba?

Değişik değişik.

Ha dur dur buldum gel.

Gel gel.

Gel, gel.

Gel ha burada çek böyle işte, nasıl?

Çok güzel.

Tamam o zaman, bir şey diyeceğim.

Siyah beyaz mı acaba ha böyle daha
vurucu olur, daha duygusu olur, ha.

Ya baba bir çekelim de
ben ona renk katarım istersen.

Adamsın.

Hadi bakıyım, say.

Üç, iki, bir, kayıtta.

Sevdim seni bir kere.

Başkasını sevemem.

Deli diyorlar bana.

Desinler değişemem, desinler değişemem.

Desinler değişemem.

Hayatta en zor olan, bir insanı tanımak.

Kabul etmek huylarını
değişmeden bir olmak.

Sevgi anlaşmak değildir.

Nedensiz de sevilir.

Bazen küçük bir an için ömür bile verilir.

Sevgi anlaşmak değildir,
nedensiz de sevilir.

Bazen küçük bir an için ömür bile verilir.

Hoş geldin.

Hoş buldum.

Çok güzel kokuyorsun ya, ne bu?

Lavanta kolonyası.

Fakir parfümü.

Çok güzelmiş.

Teşekkür ederim.

Ya ben çok bekletmedim değil mi seni,

ya sen geldim yazar
yazmaz hemen çıktım ama.

Ha yok yok, ben de yeni geldim zaten.

Ha iyi.

Dışarıdan güzel gözüktü
gözüme burası da hani,

beğenmediysen başka bir yere gidebiliriz.

Yok yok, ben çok beğendim.

İyi o zaman.

Yani gerçi, beğenmesem de
söylemezdim herhalde.

Ya o kadar uzun zamandır senle
bir şeyler yapmayı planlıyorum ki.

Gel şu kaldırımda oturalım, bütün
gece konuşalım desen tamamdım.

Sen tamamsın da, işte ben seni
o soğukta kaldırımda oturtur muyum,

o var.

Neyse bir tatlı yiyelim mi sıcak sıcak ha?

Evet ya, çok iyi olur.

Abiciğim bize menü
verir misin ya sana zahmet?

Eyvallah.

Sen, saçını mı kestirdin?

Kestirmişsin.

Evet biraz böyle
enseleri falan toparlattım.

Kötü mü olmuş?

Yok.

Çok yakışıklı olmuşsun.

Teşekkür ederim.

Sen de çok güzel olmuşsun.

Her zamanki gibi tabi.

Motherım!

Donatmışsın sofrayı.

Bayram sofrası gibi olmuş.

He valla uzundur evde erzak yoktu,
Allah razı olsun Ömer'in getirdikleriyle.

Herkesin sevdiği şeyleri
yapıvereyim dedim.

Fatherım hoş geldin bak kaynanan
seviyor muş ha, sofraya baksana.

Ay hakikaten seviyor muydu
anneannem babamı?

Sevmez miydi, çok severdi
rahmetli anneannen.

Böyle bir adam, böyle
bir baba sevilmez mi?

Aybike.

Kızım şunları mutfağa götür,
bana da iki yumurta kır getir.

Çok acıktım hadi.

Yumurta mı kırıyım?

Fatherım ne yumurtası ya,
sofraya baksana görmedin galiba.

Oğlum anana söyle, ben onun yaptığı
yemekleri yemek istemiyorum.

Boşuna yapmasın bana bir şey.

Söyleyin babanıza öyle olsun, yemesin.

Fatherım, ya gitti.

Babanıza söyleyin haftalığımı
aldım, aha da oraya koydum.

Yarın içinden 200 lira alacağım,
telefoncuya olan borcumu kapatacağım.

Ha bilsin kendileri.

Oho!

Posta güvercini gibi mi
yaşayacağız biz artık?

Ne yapıyım Aybike, ben mi konuşmuyorum
babanla, o konuşmuyor benimle.

Motherım acaba sen hiç üste çıkmasan mı?

Ya her şeyi hatırladığın halde,
yok ben hatırlamıyorum,

yok ben bilmiyorum dediğin bizi
çalıştırdık unutmadım ha hepsi aklımda.

Oğulcan bir de sen gelme
üzerime Allah aşkına.

Hatırlıyorum desem kapının dışına
koyardı beni, ondan korktum.

Siz ananızın bu evde kalmasını
istemiyorsunuz, ben anladım.

Siz istemiyorsunuz beni burada.

Hayır anne yok öyle bir şey, saçmalama.

Ya ne alakası var?

O zaman üstüme gelmeyi bırakın.

Babanızla beni nasıl barıştırırsınız,
oturun onu düşünün.

-Aybike hadi kızım ya.
-Öf tamam.

Yani o değil de gerçekten şuraya gelene
kadar buluşacağımıza inanmıyordum yani.

Niye?

Bende sözünü tutmayacak bir tip mi var?

Yok yani, öyle değil de,

şöyle söyleyeyim.

Daha çok, bana pek zaman
ayıramayacak bir halin var gibi.

Ha.

Ama artık hayatım düzene giriyor yavaştan.

Yani kendime de,

sana da vakit ayırabilirim.

İşte bu gerçekten çok güzel bir haber.

Öyle, güzel bir haber.

Ya

Ben gerçekten, bunu pek
sormak istemiyorum ama.

Biz,

şimdi sevgili miyiz yani?

Ha geldi o soru.

İlla bir isim mi koymamız gerekiyor?

Ya hayır.

Hayır gerekmiyor tabi ama,
ne bileyim merak ettim.

Benim de böyle biraz nazlanasım var.

İşi yokuşa sürmek istiyorum.

O ne demek ya?

Sen benim kalbimi çok kırdın kızım.

Ne yapıyım?

İyi.

Onarırız o kalbi o zaman.

Güven bana.

Öyle mi diyorsun?

Tamam görelim bakalım.

Gör.

Hayda.

Efendim abi.

Koçum ne yapıyorsun bakalım, nerelerdesin?

Bir arkadaşlayım abi, ne oldu?

Geleyim mi?

Gel aslanım, gel.

Abilerin tahsilata çıkacak,
sen de onlara katıl.

Tamam abi geliyorum hemen.

Ne oldu, bir tedirgin gibisin de.

Yok benim patron ya.

Yeni bir işe girdim de, eleman
lazım olunca çağırıyor böyle.

Şimdi de gel diyor.

Hadi ya.

Hesabı alabilir miyiz?

Kusura bakma.

Ben çağıracağını biliyordum da, bu kadar
erken çağıracağını düşünmemiştim.

Yok, yok sıkıntı değil.

Bir dahaki buluşmamızda
daha uzun otururuz o zaman.

Tamam.

Öyle yapacağız, sözüm olsun.

Olsun.

Ne yapıyorsun sen?

Ömer hesap.

Ben hallederim.

-Ömer ben--
-Ben hallederim tamam.

Teşekkür ederim.

Al.

Hadi kalkalım ben geç kalmayım işe.

Gel.

Resul Bey eğer bir ihtiyacınız
yoksa ben çıkıyorum efendim.

Çıkabilirsin Şebnem
teşekkür ederim, iyi akşamlar.

İyi akşamlar.

Resul.

Hoş geldin Nebahat.

Hoş buldum.

Böyle neden herkes çıktıktan sonra
gelmek isteme sebebimi anladın değil mi?

Yani biri görür de Akif'e
laf uçurur diye korktum.

Öyle bir şey olsun
istemedim, o yüzden yani.

Doğru düşünmüşsün, iyi yaptın.

Şimdi Resul.

Biz galiba yanlış bir karar verdik.

Yani galiba hızlı hareket ettik.

Ne gibi, anlayamadım.

Suzan ile Akif'in bir ilişkisi
olmuştu evet, doğru ama,

bu aylar önce bitmiş bir şeydi Resul.

Yani kapanmış gitmiş bir meseleydi.

O zaman niye baş başa
yazlık evde buluşuyorlar?

Vallahi onu ben de bilmiyorum Resul.

Ama söylenene göre,

Suzan bağırıp çağırıyormuş Akif'e.

Yani öyle sevgili gibi bir
durum yokmuş ortalıkta.

Bilmiyorum Nebahat.

Ben yine de Suzan'dan geçmişteki
ilişkisini anlatmasını beklerdim.

Bunu benden saklaması,

yani bu benim için kabul
edilebilir bir şey değil.

Ay Resulcüğüm yapma
Allah aşkına saçmalama yani.

Şimdi bir kadın her yakınlaştığı
erkeğe, geçmişini mi anlatacak?

Hem böyle bir şeye mecbur değil ki.

Belli ki o da unutulsun,
geçmişte kalsın istemiş.

Eğer o gece yaşananlar olmasaydı,

ben Suzan'a evlenme teklif edecektim.

Ay ne diyorsun?

Vah vah!

Resul bak.

Bence biz boş yere gemileri yaktık.

Bak boş yere bu insanları kaybettik.

Bilmiyorum Nebahat.

Belki de onu tekrar kırdım, bilmiyorum.

Bence sen konuş Suzan'la.

Bak gerçekten, al karşına konuş.

Ondan özür dile.

Özür dilemen gerek.

Benim de Akif'ten.

Burası.

Ne yapıyım ben, bekleyeyim mi?

Bu sefer yanımızda ol.

Ama bir şeye karışmıyorsun, tamam mı?

İzleyici kontenjanından
gireceksin bu sefer.

Geride bekle, en geride bekle.

İyi akşamlar Ahmet abi.

Kapatmışsın dükkanı.

Keyfin yerindedir umarım.

Yerindeydi.

Sizi görene kadar.

Niye ama?

Habersiz mi geldik?

Sen sabahtan aramadın mı Nadir?

Aradım.

Akşam tahsilatı alacağız dedim ben.

Dedin de, ben gel dedim mi?

Alırken güzel de verirken mi
sıkıntı var Ahmet abi?

Biz seninle hâlâ niye anlaşamıyoruz ya?

Abi bıçak!

Yaklaşma lan, yaklaşma!

Alt tarafı ödeyeceğim diye
verdiğin sözü tutacaksın lan!

Niye hâlâ kalleşlik yapıyorsun şerefsiz?

Tamam tamam, yapmıyorum bir şey.

Vereceğim, para şurada kasada.

Bu yaptığın hiç hoş olmadı Ahmet abi.

Kalbimizi kırdın, bilesin.

Al, 20 bin.

Şimdi oldu işte.

Hadi selametle.

Hadi arkadaşlar hadi.

Sayende yaşıyoruz biliyorsun değil mi?

Yok olur mu öyle şey?

Seninkinin mesaj bombardımanı
başladı herhalde.

Saatleri geldi.

Ne yazmış?

Ay sosyal medya mesajı Harika dur bakıyım.

Akif!

Allah'ım ya.

Adam her yerde.

Sevdim seni bir kere, başkasını sevemem.

Deli diyorlar bana, desinler değişemem.

Desinler değişemem, desinler değişemem.

Hayatta en zor olan bir insanı tanımak.

-Kabul etmek huylarını
-Anne bu ne?

-değişmeden--
-Allah kahretmesin ya!

-Sevgi anlaşmak değildir.
-Anne ne gülüyorsun ya?

Ay rezalet yemin ediyorum
rezil olduk herkese ya.

Bu ne, herkes görecek siz neden
böyle şeyler yapıyorsunuz?

Üf sosyal medyada bir de ya.

Ya siz ergen misiniz anneciğim?

Neden birbirinize sürekli
mesajlar yolluyorsunuz?

Bir an için ömür bile verilir.

Sevgi anlaşmak değildir,
nedensiz de sevilir.

Bazen küçük bir an için ömür bile verilir.

Of!

Öf, öf!

Bu ne ya?

Bu ne Allah aşkına, izleyip izlemediğini
nasıl anlayacağız biz bunun?

Getir bakıyım baba.

Al.

Görüldü işareti çıkmış.

İzlemiş yani.

Madem görüldü işareti çıkmış
bak izlemiş demek ki niye aramıyor?

Baba kadın direk atlamak zorunda değil ki.

Belki daha sonra cevap verecek.

Sen bir sakin olsana.

Şimdi o arayana kadar
biz anlamayacağız yani,

performansımı beğenip
beğenmediğini öyle mi?

Ne yazık ki öğrenemeyeceğiz ama,

bak şurada bir beğeni işareti var baba.

Nerede la?

Şurada.

Ha.

Şimdi ona basınca bize bildirim gelecek.

Hım.

Biz de diyeceğiz ki, ha
bu kadın bunu beğenmiş.

Ama o zamana kadar
bir şey yok ne yazık ki.

O ona basacakmış da, oradan
bildirim gelecekmiş de,

böyle miş miş de, miş
miş miş de mış mış mış.

Bu ne Allah aşkına, bu ne ya?

Ben arayım bunu yekten
anam babam usulü, bunu.

Beğendin mi beğenmedin mi sorayım.

Bu ne bu ne çocuk gibi ya,
bunla mı uğraşacağım ben?

Baba çocuklukla bir alakası yok.

Yani bir de biraz sakin olsana
sen niye bu kadar kastın?

Kadınlar böyle üstüne düşen
erkeklerden hoşlanmazlar baba.

Ben seni uyandırayım.

Bu da iki tane laf söyledi,
oldu başımıza ilişki profesörü.

Neyse.

Haydi baba ben yatıyorum.

İyi geceler sana.

İyi geceler, iyi geceler.

Bay Kazanova, iyi geceler.

Ah be Suzan be!

Ah be Suzan'ım ya çoluğa
çocuğa maskara olduk be.

Lan bir sesini duyur ya.

Bir beğendi gönder, güldür yüzümü ya.

Vay Ömer vay!

Demek ikinci işinde kahraman oldun ha.

Yok abi ben bir şey yapmadım ya.

Adamlar bıçak çekti, ben
önce fark ettim sadece.

Sen fark ettiğin için, iki
adamım sapasağlam buradalar

Sayende zayiat vermeden atlattık.

Öyle valla abi.

Ömer görmeseydi ben hiç fark etmezdim.

Nadir ile benim helvamızı
yiyordunuz şu an.

Ha işte o yüzden,

sizin yevmiyenizden kesip,

Ömer'e veriyorum.

Al bakalım bin lirayı.

Yok abi olur mu öyle
şey, kesme paralarını.

Sen merak etme, ben
onların parasını hallederim.

Sen bunu al, ihtiyaçlarını gider.

Sakın çar çur etme.

Sonra amcan gibi yana yana
borç para ararsın.

Tamamdır abi sağ ol.

Ne oluyor lan?

Lan!

Suzan'ım video mu beğenmiş?

Suzan videoyu beğenmiş.

Kaan!

Kaan!

Kaan!

Kaan kalk kalk.

Oğlum bir kal hele kalk, kalk, kalk.

Bak bakıyım beğenmiş mi bu?

Bir kalk buna bak bakıyım beğenmiş mi?

Kim neyi beğendi baba?

Ulan Suzan oğlum Suzan, video yolladık ya.

Beğenmiş gibi gördüm ben
bak bakıyım, beğenmiş mi?

Çünkü beğendiyse ona göre sevineceğim.

Beğenmiş mi bak bakıyım bir?

Beğenmiş.

Allah beğenmiş!

Beğenmiş ulan beğenmiş işte bak.

Ulan Beşiktaş gol atsa
bu kadar sevinirdim.

Beğendi oğlum, bizi aslanım benim be.

Beğendi yat uyu, yat uyu
yat, sen uykunu al.

Uykunu al, umut var oğlum
umut var, umut hep var lan.

Oley be.

Selamünaleyküm kuzen.

Aleykümselam.

Bu gece kırık kalpler
kulübü bankındayız ha.

Oğlum ben hiç buradan
kalkmamalıymışım ha.

Yerim hep burasıymış, ben görememişim.

O kadar söylediği söze rağmen,

bence hâlâ seni seviyor ya.

Öyle deme ya.

Sabah neyin var neyin var
deyince Aybike'ye de anlattım.

O da öyle şeyler söylüyor.

Ama oğlum öyle olsaydı, bir
yapma etme demez miydi lan?

Ha.

Demek ki o da içten içe
bitmesini bekliyordu.

Ben sadece konuştuklarını duyarak
süreci hızlandırdım o kadar.

Ne bileyim.

Yani senle olduğu zamanları düşünüyorum.

Gözlerinin içi gülüyordu be oğlum.

Zaten o da gülüyormuş.

Takılıyormuş benle.

Onda sıkıntı yok ki.

Ama sevdiğinden değilmiş oğlum.

Acıdığındanmış oğlum.

Tamam, tamam üzülme oğlum o kaybeder.

O kaybeder, senin gibi temiz
pırlanta kalpli çocuğu bulabilir mi?

Bulamaz.

Ha bir de acıyormuş ya.

O kim benim kuzenime acıyor ya.

O pişman olacak bak göreceksin,
o pişman olacak sen üzülme tamam mı?

Ne yapıyorsun lan?

Sen tıraş mı oldun?

Güzel de kokuyorsun.

Haydi kim için hazırlandın,
benim için değil herhalde.

Yok be oğlum kimse için değil, öyle
enseyi falan toparlattım bir şey yok.

Güzel olmuşsun ama.

O senin güzel gözlerinden kuzenciğim de
hadi kalkalım ayaklarım dondu, haydi.

Gözlerimi beğeniyor musun?

Gülünce böyle bir kısılıyor ya,
o zaman bir hoşuma gidiyor.

Seninki de.

Teşekkür ederim.

Hoş geldiniz.

Hoş bulduk.

Prensesim uyumuş.

Evet ya ona pazardan bebek
aldık, o kadar mutlu oldu ki.

Sevincini görmeliydin.

Ölürüm ona ben.

Kalan parayla da, sana
pazardan yeni çanta aldım.

Kendime de yün fanilayla
beyaz çorap aldım.

Asiye'm istediğin gibi harca parayı,
bana söylemek zorunda değilsin.

Sen daha iyi biliyorsun evin eksiklerini.

Ya yok saçma sapan aşmayalım kendimizi,

uyaralım hani birbirimizi
diye söylüyorum.

Yalnız iyi düşünmüşsün ha,
benim çanta bayağı delinmişti.

Ya sana bir şey diyeyim mi?

Böyle kuzimi 24 saattir aynı işyerinde
çalışıyorken görmek var ya, çok güzel ya.

Hayata karşı umutlanıyorum ben.

Evet ya ben de.

Sonunda ona değer veren, çocuğu insan
yerine koyan bir işyerinde çalışıyor.

Kuzi.

Ben sana aslında ne diyeceğim ya.

Acaba diyorum sizin işyerinde
bana da böyle bir iş,

var mıdır ha?

Ne diyorsun, hani kuzenim
böyle çalışkandır falan desen.

Çok da abartmadan tabi, ne dersin?

Yani.

Tamam sen, anladım ben çok
stres yok, boş ver ya, unut.

Yok ben düşünüyordum
hani, ihtiyaç var mı diye.

Ama ben sorarım ya yine de.

Çok sevinirim.

O kadar iyisin ki.

Ömer.

Sende böyle bir değişiklik var ha.

Böyle bir yüzün parlıyor
sanki, bir mutlusun.

Tabi ki mutlu olacak ya, tabi ki.

Artık benim kuzenim işinde
gücünde, gayet mutlu bir adam.

Ya tabi ki öyle olacak.

Darısı benim başıma.

Ha.

Al babacığım yolda yersin.

Sağ ol kızım.

Anana sor bakıyım, bunlar
hâlâ Ömer'in aldıkları değil mi?

Anne bunlar hâlâ Ömer'in aldıkları mı?

Söyleyin babanıza, evet Ömer'in aldıkları.

Ve kendisine söyleyin, boğazından
benim param geçmiyor, içi rahat olsun.

Evet babacığım, Ömer'inkiymiş.

Allah kahretsin ya.

Baba ne oldu, kötü bir şey mi oldu?

Oğulcan sor bakıyım babana, neden
birden fenalaşmış, öyle çöküvermiş?

Fatherım, hayırdır neye sıkıldı canın?

Kredinin ödeme günü
gelmiş, banka hatırlatıyor.

Kredinin ödeme günü gelmiş.

Oğulcan duydum.

Sağır değilim herhalde,
ne dediğini duydum adamın.

Peki ödeyebilecek misin, ne yapacağız?

Yok kızım, nasıl ödeyeyim ya?

Bu kadar az para
kazanırken birikmiyor işte.

Uf!

Neyse hadi ya tamam
hadi, ben işe gidiyorum.

Elimizdekinden de olmayalım bari.

Hadi iyi dersler çocuklar.

İyi çalışmalar.

Görüşürüz baba.

Gel kızım gel otur.

Ne iştah kaldı ne bir şey ya.

Evet gençler yeni bir atölye
gününe hazır mıyız bakalım?

Dora ile birbirimizi kesmezsek, hazırız.

Tolga ile aynı ekipteyim,
bir de beni düşün istersen.

Gerçi senin de Harika ile olman feci.

Benim tatliş grubum da şurada.

Bakalım yeni ne karar
almışlar, gidip sorayım.

Sensiz karar mı alıyorlar?

Valla ben grupta olmasam da olurmuş yani.

Doruk bir şeyler sunuyor, ondan
sonra Özge onu onaylıyor.

Ben de öyle ortada etkisiz
eleman gibi duruyorum sadece.

Neyse görüşürüz.

Görüşürüz.

Ha.

Günaydın.

Asiye baksana Özge kendi
kaplumbağasını yapmayı bitirmiş bile.

Nasıl ya?

Kabası bitti işte, boyası kaldı
sadece, onu da derste hallederim.

Sen mi yaptın gerçekten ya,
çok beğendim çok güzel olmuş.

Yani ben yaptım demeyelim de,
bir tanıdığım yaptı diyelim.

Daha doğru olur.

Nasıl yani?

Başkasının yaptığı seramikle
sergiye mi katılacaksın?

Evet.

Bence bir sıkıntı yok, sence?

Yani, bilemedim.

Açıkçası ben de tek başıma
bitirebilecek miyim bilmiyorum.

Ama sen en son kendi başına
boyayacaksın zaten değil mi?

Ha evet tabi, kendim boyayacağım.

O zaman çok da yanlış
bir şey değil bence ya.

Ya kendisi kişiselleştirecek sonuçta.

Yok yani biz bayağı farklı
düşünüyoruz bu konuda.

Bence başkasının yaptığı seramikle
sergiye katılman çok saçma ama,

aynı gruptayız diye aynı
düşüneceğiz diye bir şey yok.

Yapacak bir şey yok.

Görüşürüz.

İyi iyi, güzel.

Beğendim.

Gerçi temizlemesi biraz
zor ama, bakacağız artık.

İyi.

Sen beğendiysen, okey verdiysen,

biz burada oturalım o zaman.

Şengül Hanım ha, senin için de uygunsa.

Uygundur.

Ha yok valla ondan dememiştim ha.

Ben ne karışırım sen bilirsin onu da,

güzelmiş yani, beğendim.

Şaka yapıyorum zaten.

Ya Şengül Hanım ne diyeceğim.

Benim öbür oğlan var ya, Kaan.

Midesinin üşütmüş.

Yukarıda yatıyor odasında,
bugün okula da gitmeyecek belli.

Ona da bir nane limon
yaparsan sevabına ha.

Ben bakarım kuzuya, sen merak etme.

Sağ olasın.

Hadi ben çıkayım o zaman.

Haydi bakalım.

Hadi.

Akif Bey.

Ha.

Ben sana bir şey diyeceğim
ama kızmayacaksın.

Valla Şengül Hanım tecrübeyle sabit.

İçinde kızmayacaksınız geçen bir cümleye,

benim bugüne kadar kızmamışlığım
görülmedi biliyor musun?

Hadi şaşırt beni be Şengül Hanım.

Hadi şaşırt be, ha.

Doğrudur.

Bizim Orhan var ya.

Evet.

Benim bu hatırladığımı
öğrendiğinden beri çok kızgın.

Benimle hiç konuşmuyor.

Aramız bozuk.

Ne yapıyım, aranızı mı yapıyım?

Yok yok, ondan dememiştim.

Hani biliyor musun bizim
bir kredi taksiti var da.

Ben onu ödersem eğer, hani
sen bana bir avans versen.

Belki Orhan bana karşı yumuşar
ha, içi ısınır ne dersin?

Valla Şengül Hanım, ben de
tanıyorum Orhan Bey'i.

Benim tanıdığım Orhan Bey,
bir kredi borcu ödemekle,

yumuşamaz.

Ama sen öyle diyorsan,

iyi, deneyelim bakalım.

Ne kadarmış, kredi taksiti?

700 lira.

Ama, azmış ya bu sefer.

He, az.

İyi tamam tamam, halledilir
onda bir şey yok.

Sen zaten sonra benim
gündeliklerimden kesersin.

Keserim keserim, kesilir.

Tamam ben tamam ben giderken
masanın üzerine koyarım o zaman.

Hallolur.

Allah senden razı olsun Akif Bey.

Allah tuttuğunu altın etsin.

Ne muradın varsa versin,
işlerin rast gitsin.

Amin.

Amin be Şengül Hanım,
ağzından bal damlıyor be.

Hadi gündüz duası niyetine.

-Hadi hayra kaç hadi.
-Hadi, hadi.

Çocuklar hepiniz çok
güzel şeyler ürettiniz.

Sayenizde yarınki açık artırmada,
eminim çok güzel satışlar olacak.

Ya benim böyle odaklanmam gereken
şeylerde, hep elim titriyor nedense.

Ama sen çok güzel boyadın Doruk.

Ya!

Ama sen seramiği başkasına yaptırdın,
boyamayı da Doruk yapıyor.

Yani bu şimdi senin mi oldu, anlamadım?

Tatlım.

Bize ait oluyor.

Ben yaptırdım, Doruk boyuyor,

sen de yeterince eleştirmiş oldun işte.

Yani sen de dahil oldun diyebiliriz.

Of, çok zor bir iş bu ya.

Ben yardım edebilirim istersen.

Sanki kendi yapması gerekeni
yapmış da bir de yardım edecek.

Olur, olur tabi ya sevinirim.

Ya ben de pek yetenekli
sayılmam bu konuda.

Ne oldu Asiye Hanım?

Yardım etmesin mi?

Eğer sen de çok istiyorsan, sen de
yardım edebilirsin tabi, kabul ederim.

Hayır demem.

Yok ben yapmam gerekeni
yapıyorum, siz devam edin yapın.

Yaparız yaparız, merak etme sen.

Hem yetişmezse okuldan
sonra da devam edebiliriz.

Tabi istersen.

Olur, olur tabi ya yani.

Bakarız.

Nereye Asiye?

Doruk ben böyle kalabalıkta
falan çalışamıyorum.

Ben Filiz Hoca'dan izin alacağım,
evde devam edeceğim tamam mı?

Siz de güzel güzel çalışırsınız, ben de
sizi bölmemiş olurum tamam mı?

Hocam ben çıkabilir miyim?

-Tabi Asiyeciğim.
-Anlıyorum.

Siz niye birbirinize bakıp
bakıp gülüyorsunuz ya,

ben bir şey mi kaçırıyorum?

Yok, yok bir şey.

Siz onu az önce aynı anda mı söylediniz?

Bir garipsiniz ha,
antipatiksiniz de ikiniz.

Ne, ne var?

Yalan mı söyleyeyim, onu mu istiyorsun?

Şu ödev işi çabuk bitsin ya,
başka hiçbir şey istemiyorum.

Al benden de o kadar.

Yok arkadaş ya, deli kız ya.

Deli kız ya.

Akşam bir tane videoyu likeladı,
ondan sonra ne bir mesaj var,

ne arama var, ne ses var,
ne seda var bu nedir ya?

Hayır bu nedir yani?

Yok Akif yok, böyle olmayacak bu.

Sen eski usulden devam aslanım.

Ara.

Alo.

Senin ben alo diyen
dillerini yerim ben ya.

Neşem, neşem hayatımın neşesi.

Günaydın.

Günaydın Akif.

Sana da günaydın.

Şu an gün aydı biliyor musun bana.

Senin sesini duydum ya
şu an bana gün aydı Suzan'ım.

Kaçta alıyım seni, akşam sekiz iyi mi?

Ne demek o?

Videonu beğendim diye, hemen
yemeğe çıkarız diye mi düşündün?

Böyle kolayca halloluyor
her şey senin için ha.

Yok, ne demek kolay Suzan'ım ya.

Ergenlere döndüm, elimde telefon.

Aradı mı, mesaj çekti mi, likeladı mı,
imanım gevredi benim ya ne demek kolay?

Sekiz iyidir.

Efendim bebeğim?

Nasıl sekiz?

Valla al Akif saat sekizde.

Çünkü belli ki ısrar kıyamet
sen bu yemeğe çıkana kadar,

böyle günlerce sürüp gidecek bu iş.

Hepimiz rahat edelim,
al beni saat sekizde.

Almam mı?

Almam mı be, sen sekizde
buluşalım dedin ya,

ben sekizde kapında askerim, askerim be.

Kapatıyorum, işim var.

Kapat, kapat suratıma kapat istersen.

Şu anda yüzüme kapat ya.

Sekizde buluşuyoruz biz, ister as,
ister kes, ister suratıma kapa be.

Öpüyorum be, o kadar
öptüm ki şu an haydi, haydi.

Ben çok heyecanlıyım ilk defa bowling
oynayacağım diye, umarım rezil olmam.

Hallederiz dedim ya tatlım.

Ben sana öğreteceğim.

İyi, iyi.

Öğreteceksen bari çaktırmadan öğret de,
şu salak üçlüye rezil olmayalım.

Ya sen niye takıyorsun ki bunlara?

Takma, bırak.

Gıcık oluyorum ne yapıyım
elimde değil, gıcık oluyorum.

Bak biz seninle takımız değil mi
Berk, satmak yok söz verdin.

Ben seninle takım olmazsam oynamam.

Ya ben seni ne zaman sattım be güzelim ya?

Tabi ki de aynı takımda olacağız.

-İyi süper, çak o zaman.
-Çak.

Çakma çakma, annen geliyor.

Hayda!

Bu durum da iyice sıkmaya başladı ama.

Dur bakalım yine ne diyecek acaba?

Evet çocuklar, hazır mıyız?

Neye?

Ne demek neye?

Bowlinge tabi ki.

Bowlinge mi?

Sen de mi geliyorsun?

Evet ben de geliyorum.

Hadi geçin de geç kalmayalım.

Sen de şöyle gözümün önüne otur.

Uf!

Koskoca ömrümde bir kerecik,
bir kerecik bowling keyfi yapacağım,

ona da annesi geldi ya.

Günaydın, günaydın.

Sevgili iş arkadaşlarım
hepinize günaydın, günaydınlar.

Oğlum şu bak kravatını şey yap lan.

Yakışıklı adamsın, biraz
özen göster değil mi?

Hadi bakıyım, hadi bakalım.

Hadi bakalım.

Günaydın.

Günaydın Akif, neşeli
gördüm seni, hayırdır.

Ya Allah Allah benim neşelenmem
için, bir sebebe ihtiyacım yok ki.

Resulcüğüm ben aynaya baktığımda
direk mutlu olabiliyorum, neden?

Çünkü Akif Atakul'um ben.

Akif Atakul olmak mutlu
olmak için yeterli bir şey.

Ama işte olmayan anlayamaz,
öyle söyleyeyim sana.

Ne güzel.

Neyse şu geçen konuştuğumuz
konuyu incelettim.

Maslak'ta süren iki tane
inşaat projesinden sonra,

ortaklığımız devam
ettirmeye gerek kalmıyor.

Ha, al işte.

İnsan üzülüyor tabi de.

Senin kararın ne yapıyım,
saygı duymak lazım.

Resulcüğüm hakkımızda hayırlısı
olsun, burada ne yazıyorsa o.

Onun önüne geçemiyoruz ki.

Kararıma saygı gösterdiğin
için teşekkür ederim.

Estağfurullah.

Öğle yemeğine çıkıyorum, görüşürüz.

Afiyet olsun, afiyet olsun.

Afiyet olsun, uyuz.

Çakma Fransız.

Ha.

İstediğiniz maddeleri boşanma
protokolüne ekledim.

Akşam mail atmış olurum.

Oldu bu iş, oldu.

Valla bu iş oldu.

Artık özgür bir Akif'im ben.

Özgür bir Akif'im, haydi bakalım.

Bu nasıl olabilir ya?

Burası.

Abi bıçak!

Ömer ne oldu?

Yok bir şey ya.

Bizim ekiple buraya sipariş
getirmiştik de şimdi denk gelince.

Şaşırdım öyle.

Hım, valla dünya küçük yer, doğru Ömer.

Çocuklar hadi, içeri giriyoruz şuradan.

Ömer bura bayağı güzel bir yermiş,
bence bugün bayağı keyifli geçecek.

Ya ya, tabi.

Hoş geldin abi, var mı bir isteğin?

Yok sağ olun.

Olursa söyle abi.

Patron bir dediğini iki etmeyin dedi.

Tamamdır, çok sağ olun.

Hani dedim ya paket bıraktık diye.

O sıra işte patronla tanıştık.

Sohbet muhabbet derken,
sevdi bayağı beni.

Bayağı sevmiş demek ki,
bu kadar ilgilendiğine göre.

Ya çok sevdi, sağ olsun.

Evet hepiniz geldiyse,
baştan hatırlatıyorum.

Bakın biz buraya sosyalleşmek
ve eğlenmek için geldik.

O yüzden lütfen birbirinizle yarışırken,
bunu aklınızdan çıkarmayın, tamam mı?

Neyse artık başa gelen çekilir.

Şimdi şu bankolardan
ayakkabılarımızı alacağız.

Ha ama bir dakika önce,
takımlara ayrılmanız gerekiyor.

Bir düşüneyim bakıyım, kim kimle olsun?

Onu biz hallederiz.

Yani sen zahmet etme anneciğim.

Pardon, Ayla Hanımcığım.

İşime karışılmasın lütfen.

Peki.

Evet Doruk, sen kırmızı takım ol.

Ömer sen de mavi takım ol.

Mavi takıma, Süsen sen geç.

Harika, Asiye.

Aybike, bir de Oğulcan.

Kırmızı takıma Dora, Özge.

Tolga, Berk.

Ve ben.

Sen mi?

Evet, bir sorun mu var?

Yok.

Bir sorun yok.

Yani Emir olmadığına göre,
takımların bir şekilde,

eşitlenmesi gerekiyor öyle değil mi?

O yüzden ben sizin takımdayım.

Ha ikizler siz de biriniz bir tarafa
biriniz bir tarafa geçin tamam mı?

Kararını siz verirsiniz.

Şimdi numaralarımızı söyleyip, bankodan
ayakkabılarımızı alacağız hadi.

İnanamıyorum Asiye ya, kabus
gibi resmen kadın olana bak.

Boş ver takma ya.

Ya nasıl takmayayım ya?

O kadar hayal kurduk
beraber onayacağız diye.

Kadın resmen en çok neye rahatsız oluruz
onu düşünmüş, ona göre gruplandırdı bizi.

Bir de şimdi aklına gelmiş gibi yapıyor.

Yani biz elimizden geleni
yapacağız tabi de.

Benim bu herifleri gördüğüm zaman içim
gıcıklanıyor onu ne yapacağım bilmiyorum.

Hem ayrıca bu Emir nereye kayboldu şimdi?

Ya servisteyken annem aradı.

Eve gitmesi gerekiyormuş, ne yapıyım.

Desene bu heriflere karşı yine tekim.

Neyse ya, başa gelen çekilir.

Bir şekilde yapacağız.

Ay merak etme.

Ben de buradayım.

İyi.

Madem buradayım diyorsun,

O zaman çantanda bir krem
varsa, sen onu bana ver.

Var da ne yapacaksın?

Valla ne yapıyım.

Oğulcan'ın eğlenceli haline,
bir tık daha eğlence katacağım.

Bir ayağını kaydıralım da görsün değil mi?

Doğru diyorsun.

Üf bana bir şey kalmadı ya, ne yapsak?

40 var mı 40 kaç, kaç alsam?

Ya dur oğlum iki dakika sıranı bekle ya.

Hani elini uzatıyorsun onu da
anlamıyorum ki, seçeceksin işte bir tane.

Ama bunları ben aldım, hadi eyvallah.

Oğlum benim ayağım 40.

Ya oğlum tamam boş ver.

Al bir tane.

Nasıl alıyım oğlum öyle bir tane,
hangisini seçsem acaba?

Bir numara büyüğünü ya da
küçüğünü al işte hadi gidelim ya.

Birazdan Oğulcan yağ gibi uçup gidecek.

Biz de peşinden güle güle bakacağız.

Alıyor musun bakıyım eğlencenin kokusunu?

Alıyorum, alıyorum.

Ya o değil de, Emir
gelmediğine çok üzülecek ya.

Üzülsün o, yapacak bir şey yok artık.

Neyse hadi ben kaçtım.

Hadi bakıyım.

Ya oğlum tamam ağlama hadi, ağlama çekil.

Al bıraktım bunları buraya, alırsın.

Hoca ben bir tane 43 alıyım.

Sağ olasın.

Giy işte.

Hadi.

Artisti gördün mü?

Lan oğlum.

Oğlum bak bu kayıyor.

Ya tamam bunlar da kayıyor da, abartma.

Oğlum!

Oğlum saçma.

Oğlum!

Valla saçma sapan bir şey ama bu.

Lan ayağının üstüne bassana oğlum.

Nasıl basıyım saçma sapan bir şey oldu bu?

Ne yapacağız, kaya kaya mı gideceğiz?

Hadi yürü.

Kardeşim kayıyor ben ne yapıyım?

Hadi tamam halıya geldik,
bir şey olmayacak.

Tamam gelelim halıya kadar.

Tamam bırak beni.

-Ha tamam,
-Aha bak, düşme bir şey yok.

Hadi gençler başlıyor muyuz?

Dorukcuğum şu kasların
marifetini görelim bakalım.

Ogi, fitness salonunda değiliz ha,

Haberin olsun yani, bowling salonu burası.

Biliyoruz oğlum nerede olduğumuzu.

Evet, adını koyalım o zaman.

İddia ne?

Oğlum biz bunlarla neyin
iddiasına gireceğiz tam olarak ha?

Kaybeden kenarda bir yerde,

tek ayak üstünde dursun mu
diyeceğiz, ne diyeceğiz?

Kaybeden yemekleri öder.

Uyar mı?

Uyar.

Da, sen çıkışta banka falan mı soyacaksın?

Ne bu özgüven?

Oğlum harbiden yemek falan
ne alaka nereden çıkardın?

Şınav falan çeksek o daha iyi.

Oğlum ben halledeceğim, tamam sıkıntı yok.

Ya Ömer bence de, bizim takımdan bir tek
oynamayı biliyorsun zaten neredeyse.

Tamam Asiye'm o iş bende.

Düşünme sen.

Tamam, anlaştık o zaman.

Şuradaki kafede yemeğine.

Şahane.

Diyorsun, ban da uyar o zaman.

İlk ben atacağım.

Oğulcan, hayırdır bu ne özgüven?

Sabaha kadar ben bowling videosu izledim.

Rahat ol bende.

Tamam.

Ömer ben sana dedim oğlum, ayaklarım
kayıyor dedim dinlemedin beni.

Kalk iyi misin?

İyiyim.

Ya saçma bir şey oluyor bu ya.

Tut, tut.

Allah Allah.

Tamam tamam, bir şey olmaz, bir şey olmaz.

-Tamam bırak.
-Beyler strike ha.

Haberiniz olsun.

Ne diyor la bize küfür mü ediyor bu?

Yok hayır, ya hepsini
devirince strike deniliyor.

Tamam, yazmıyordu internette o.

İstesen yapamazsın.

Oğlum önüne baksana.

Ömercik ya senin bu ara
sesin çok fazla çıkıyor.

Ne yapacağız biz bunu böyle?

Kendine mi gelsen acaba?

Sen kaşınıyorsun ya.

Uğraştırma beni ya, uğraştırma artık.

Peki uğraştırırsam ne olur mesela?

Gidip öğretmenine mi şikayet edersin?

Ya da belki de biz seninle
bir şekilde anlaşırız ha.

Şikayet etmezsin.

Bak bir derdin varsa okul dışında
çözelim tamam mı, okul dışında.

Ya niye ha, neden yani?

Bak hazır burada ikimiz baş başayız.

Şöyle karşılıklı kozlarımızı paylaşsak,

bir ter atsak, bir enerjimizi
atsak değil mi?

Geçen sefer para mevzusu falan derken,

olay fazla hızlı tatlıya bağlandı.

Özlemişizdir birbirimizi hadi.

Bir sorun mu var abi?

Halledelim mi?

Varsa bir emrin söyle abi.

Mekan senin.

Yok bir sıkıntı ya.

Arkadaş tuvaletin yerini soruyordu da,

onu gösteriyordum ben de.

Bak burada.

Hadi bak altına yapacaksın, hadi.

Hadi.

Diyorsun.

Zaten üçe bir falan çok benlik değil.

Biz seninle bir ara yaparız sporumuzu.

Hadi yağla yağla, yağla.

Eyvallah.

Eyvallah.

Eyvallah.

Bütün eğlencemizi mahvetti annen yani.

Bu hep böyle mi olacak?

Ne bileyim tatlım ya.

Sen de sürekli kaçıp kaçıp gidiyorsun ha.

Ben saklamıyorum ki.

Bursumuza takar, bir pislik yapar diye
kaçıp duruyorum herhalde, keyfime değil.

Hadi, sıra bizde, beklemeyelim.

Atmayacağım ben, istemiyorum.

Oyun bozanlık yapma şimdi de Aybike ya.

Ya benim senle oynamam
gerekiyordu Berk, sana karşı değil.

Hem sen öğretecektin
topu nasıl tutacağımı falan.

Şimdi bu ne böyle, sanki manavdan
kamyona karpuz atıyorum.

İyi, ben gidip atıyım bari.

İyi at.

Ben atarım ya.

Hadi.

Allah be!

Allah be!

Ve kazanan kırmızı takım.

Bravo kardeşim.

Bravo.

Güzel galibiyet.

-İyi atış kardeşim.
-Eyvallah.

Ya biz şimdi bir de bunlara
yemek mi ısmarlayacağız?

Hem dünyanın en sıkıcı gününü geçirdim.

Hem de olmayan paramızı mı harcayacağız?

Ya kızım bende var, ben
halledeceğim, sizlik bir şey yok.

Bu kadar olur ya.

Bu kadar olur.

Ay sanki dünya şampiyonası kazandılar.

Gıcık.

Üf, valla bak neyse ne gerçekten ya.

Çıkaralım artık şu ayakkabıları.

Bowling mi oynuyoruz yani
buz pateni mi belli değil ya.

-Hop!
-Tuttum.

Gördüm.

Ben de yanlışlıkla düştüm zaten.

Ben de yanlışlıkla tuttum zaten.

İyi.

Hadi yemeğe.

Haydi.

Kafe ole, kafe ole.

Aç ablacığım ya Ömer
erken geleceğim diyordu.

Hoş geldin abi.

Hoş bulduk fıstığım.

Nasılsınız bakalım?

Valla biz iyiyiz de, sen daha iyi gibisin.

Bakıyorum bayağı keyiflisin.

Valla iyiyim, iş güzeldi erken de bitti.

Bir de sana hediye aldım.

Hediye mi aldın?

Hı hı.

Ömer.

Bu aralar sürekli bir şeyler
alıyorsun, farkındasın değil mi?

Ya kızım.

Elime para geçiyor alıyorum,
borçla harçla almıyorum ki.

Ya tamam da.

Bizim yine de harcamayıp
biriktirmemiz lazım parayı.

Önümüzde kira var, fatura var,
amcamlara yardımcı olacağız.

Doğru diyorsun tamam,
biriktirmeye başlarım.

O değil de ne kadar kısa sürede,
ne kadar çok para kazandın değil mi Ömer.

Bahşişler falan var ya,
ondan öyle oluyor işte.

Valla bu işyeri bize bayağı hayırlı
geldi, ama biz yine de temkinli olalım.

Bugün mesela bowlingden sonra
yemek ısmarladın ya, ne kadar tuttu?

Yani utandım, soramadım da
insanların içinde.

Ödemedim ki.

Nasıl yani?

Ya şey, adam tanıdı ya beni.

Benim patronun arkadaşıymış.

Jest yaptı öyle, almadı para.

Allah Allah, valla böyle
jestler falan yapılıyor,

senin patronun bayağı
seviliyor demek ki ha.

Açsana hediyeni.

Ha dur lafa daldım.

Hadi abla aç.

Ömer çok güzel bu.

Artık beden dersinde
kimseden utanmana gerek yok.

Delik ayakkabıya bay bay.

Çok teşekkür ederim, çok sağ ol.

Rica ederim abiciğim, ben
senin için canımı veririm canımı.

Ömer bak sen abi değilsin ya,
üç gün önce doğmuşsun sadece.

Abiyim ben o kadar.

-Abiyim.
-Allah Allah.

Oh.

Motherım nerede kaldın ya,
çok merak ettik.

Medik, etmedik.

Biz ikimiz ettik aslında.

Sisterımla ben çok merak ettik.

Ah, öldüm, bittim valla.

Ah!

Valla bittim.

Ay bacaklarım.

Geç otur, ben sana yemek koyayım.

Hadi size afiyet olsun.

Babanıza söyleyin.

Bugünkü kredi taksitini yatırdım.

Ah avansımdan kalan parayı da,
buraya masaya koyuyorum.

Bir ihtiyacınız olursa alırsınız.

Anne sen iyi misin?

Böyle masaya para bırakmalar falan.

Gülüm tabi ki bırakacağım.

Ailemsiniz siz benim, el misiniz?

Aşk olsun.

Çocuklar, ananıza söyleyin
valla çok şaşırdım.

Ne bileyim, ben o aldığı avansla
gider kendine bir burma bilezik alır,

ya da gelir şurada bahçeye falan
gömer diye düşündüydüm ama,

hayret yani.

Kredi ödemeler falan, ne olmuş
başına bir kaza mı gelmiş?

Ya da ilk defa insan
olacağı mı tutmuş acaba?

Orhan sen daha ne kadar
böyle devam edeceksin ha?

Hiç mi bana karşı yumuşamayacaksın,
hep böyle sert mi çıkacaksın?

Valla çekeceğim var
benim sizin bu babanızdan.

Adamın inadı hiç dinmiyor, hiç bitmiyor.

Keçi!

Açtım ben.

Merhaba Harika, iyi akşamlar.

İyi akşamlar.

Eğer müsaitse annenle görüşmeye geldim.

Ha tabi tabi.

Siz girin içeri, ben çağırayım.

Ben içeri girmesem daha
iyi olur, belki annen istemez.

Sen çağırırsan sevinirim.

Tamam.

Merhaba Suzan.

Biraz konuşabilir miyiz?

Ben giriyorum içeri.

Anne, ne olur bu adamı kaçırma.

Lütfen.

Fazla vaktim yok.

Ne söyleyeceksen söyle lütfen.

Ben sana güvenmeyerek hata yaptığım için,

yani onun için özür dilemeye geldim.

Sen bunu ilk kez yapmıyorsun ki Resul.

Yani daha önceki ihale meselesinde de,
beni binlemeden suçladın.

Hatırlıyorsan.

Üstüne üstlük, söz verdiğin
halde, yine aynı şeyi yaptın.

Doğru.

Ne desen haklısın.

Bir şey demeyeceğim artık o yüzden.

Bitti.

Yani daha fazla zorlamanın bir manası yok.

Peki,

beni sevdiğini düşünüyor musun?

Yani.

Beni gerçekten sevdin mi Suzan?

Sessizlik bazen en güzel cevaptır derler.

Sen de her zamanki gibi
nezaketini gösterdin.

Sorabilir miyim Suzan?

Neden?

Resulcüğüm, iyi akşamlar.

Ya bizim bir yemeğe
gitmemiz gerekiyor da.

Müsaadenle.

Ben buluşacağız dedim mi buluşurum.

Sekizde geleceğim dedim mi de
sekizde gelirim.

Ben sözümde dururum.

Suzancığım bak böyle üşüteceksin hadi,
paltonu giy de biz çıkalım yavaş yavaş.

Şaka mı bu ya?

Anne bu nasıl bu rezalet ya?

Harikacığım selam, mutlu akşamlar dilerim.

Kızım!

Sadece bir yemek.

Abartmayalım ha.

Çıkabiliriz.

Buyurun buyurun, hay hay.

İyi akşamlar.

Allah'ım bu bir kabus olmalı.

Ben uyanacağım.

Ben çok beğendim, güle güle kullan.

Çok teşekkür ederim, ben de çok beğendim.

Bu arada istediğin zaman
sen de giyebilirsin.

Berk ile buluşurken falan.

Ay bana hiç Berk deme, aşırı gerginim.

Niye ya, ne oldu?

Ya görmüyor musun, annesi
kabus gibi çöktü üstümüze.

Okulda kafamızı nereye çevirirsek,
kadın orada bitiyor sanki.

Tamam babam da okuldayken
sıkıntılıydı Asiye ama, bu başka yani.

Bir de böyle gergin gergin bakışlar.

Berk ne diyor bu duruma?

Yani o çok takılmıyor, ben geriliyorum
diye geriliyor daha çok.

Bak mesela bugün ne güzel bowlinge gittik.

Berk öğretecekti, ama annesi geldi.

Yok şuraya otur, yok işte şu takımdasın.

Bütün bowling heyecanımızı mahvetti yani.

Çok tatsız bir durum gerçekten.

Neyse boş ver.

Senin gıcığın geçti mi?

Ne gıcığı?

Özge'ye tip tip bakıyordun,
görmedim sanma.

O kadar belli oluyor mu ya dışardan?

Çok uyuz oluyorum o kıza ya.

Böyle Doruk ne dese
kahkahalar atıyor böyle.

Her dediğini onaylıyor falan.

Çocuğun ağzına düşecek neredeyse.

Uyuz oluyorsun da sanki birazcık da,
kıskanıyor gibisin sanki.

Yok ya nesini kıskanacağım o kızın?

Hem biz Doruk ile ayrıyız.

Yani o yüzden istediğiyle
olmakla özgür aslında.

Ayrısınız.

Ay güldürme Asiye beni, kim inanır buna?

Bugünü telafi etmek için seni
bir saatliğine evden kaçıracağım.

Ayarlayabilir misin?

Hadi kıyafet bakalım hemen.

Orayı şeyden tabandan başla,
bunun rengi çok karışık.

Oldu gibi sanki ama.

Dur ya nerede o şey?

Hoş geldin Doruk.

Hoş bulduk, selam.

Ya Asiye yarınki sergi
için boyama yapacaktı da.

Malzemelerini unutmuş, onları getirdim.

Ha.

Asiye Aybike'nin yanında,
ben gidip çağırayım onu.

Geç içeri üşüme sen de.

Olur sağ ol.

Şunları giyiyorum.

Ha giy.

Nasılsın Doruk abi, otursana.

İyiyim prensesim, iyiyim.

Sen nasılsın bakalım?

İyiyim.

Puzzle mı yapıyorsun?

Bayılırım ha ben de.

Birlikte yapalım mı?

Olur hadi, yapalım.

Şunu çıkartayım o zaman.

Prensesim ben bir su
alabilir miyim acaba kendime?

Tamam, bardaklar orada.

Onlar benim sana aldığım hediyeler mi?

Evet onlar.

Ne yapıyorsun onları?

Çöpe atacağım, istemiyorum.

Asiye yapma bunu bize ne olur.

Atmamışsın Asiye.

Sen de beni seviyorsun hâlâ.

Bir dakika ben anlamadım,
siz şimdi ne yapacaksınız?

Ömer bilmiyorum bilmiyorum
işte sürpriz, ban da söylemedi.

Sen idare edebilecek misin onu söyle bana?

Tamam siz okey dediyseniz
ben de idare edeyim ne yapıyım.

Yaşasın aslan kuzim benim.

Aybike sen git artık ama hadi.

Tamam hadi kaçtım ben.

Hadi dikkatli ol.

Ha içeride söylemeyi unuttum.

Seninki içeride bekliyor.

Doruk mu geldi?

He.

Niya?

Boya moya bir şeyler getirmiş işte.

Ha.

Ben Oğulcan'ın yanına gidiyorum,
hadi sen de bekletme hadi.

Tamam.

Tamam senin kadar
yetenekli olmayabilirim ama.

Selam.

Bana bir şey getirmişsin galiba.

Evet getirdim.

Köpeğe evde devam edeceğim dedin.

Ama malzemelerini unuttun.

Onları getirdim.

Evet ya, unuttuğumu sonradan fark ettim.

Sabah erkenden gelir hallederim
diye düşünmüştüm ama.

Hım.

Sağ ol.

Rica ederim.

Asiye Hanım ne demek.

Yani büyük bir keyifle, zevkle hatta.

Siz de bu saate kadar
herhalde Özge ile çalıştınız öyle.

Ne oldu becerebildiniz mi
kaplumbağa yapabilmeyi?

Yok ya, şimdilik sadece böyle
bir kısmı bitti gibi ama.

Dur bakalım eve gidince devam edeceğim.

Niye ya?

Özge sana yardım ederdi.

En kötü seramik yapabilen
birine götürürdü o yapardı.

Sen de seninmiş gibi sergiye sunardın.

Asiye.

Sen bu Özge'yi kıskanıyor musun
sanki biraz?

Yok ne alaka şimdi?

Ya ne bileyim.

Bana öyle geldi herhalde.

Yok ya, nesini kıskanacağım onun?

Hem yani neden kıskanayım, yani
ne sebeple kıskanayım anlamadım.

Yani hani şimdi biz kızla böyle,
arkadaşlık falan ediyoruz ya.

Ondan mı acaba?

Dedim.

Yok yani, istediğinle
arkadaşlık edebilirsin.

Evet evet, doğru hatırladım, sen
beni en son çöpe atmıştın değil mi?

Doğru haklısın evet,
çöpe atmıştın sen beni.

Evet doğru, öyle bir şey de var tabi.

O yüzden kıskanmam saçma olur.

Aynen, aynen anlıyorum seni.

İyi o zaman, ben gideyim yavaştan ha.

Doruk sen niye sürekli sırıtıyorsun,
bir şey mi var, anlamadım?

Hiç, yani aşığımdır belki.

Aşık mısın?

Hım.

Yani seviyorumdur.

Seviliyorumdur.

Olamaz mı?

Neyse hadi, ufaktan kaçayım ben o zaman.

Öpüyorum seni de çok,
altın saçlı prensesim benim.

Hoşça kalın.

Görüşmek üzere.

İyi akşamlar.

Doruk Atakul, gider.

Şunla da bunun üstüne basıyım.

Oldu gibi zaten.

Aşkmış.

Seviyormuş, seviliyormuş.

Ya Özge'den bahsediyorsa
çok erken değil mi şu an daha?

Uf!

Ne iyi ettik de geldik.

Ha.

Böyle güzel güzel yemeğimizi yiyoruz.

Böyle nezih bir ambiyansta ha.

Birbirimize laf sokmadan, kızmadan.

Bağırmadan, çağırmadan, stressiz.

Akif bak.

Tartışmaktan o kadar yoruldum ki,

ağzımı bile açmıyorum şu an.

Yani, sana kızgın olmadığımdan değil.

Geçmişte kaldı.

Geçmiş geçmiştir, geçtiği gün bitmiştir.

Budur yani hani.

Öyle derler.

Ya adı üstünde geçmiş, bitti.

O öyle sandığın kadar kolay olmuyor Akif.

Ama neyse hadi, tadını kaçırmayayım şimdi.

Çok da kolay oluyor biliyor musun?

Hem yepyeni bir sürece giriyoruz, şu
dakikadan sonra ben sana söyleyeyim.

Neymiş o?

Boşanma protokolünü hazırladım.

Yarın Neboş'a yolluyorum bitti gitti
bu iş, tamama kapandı konu ya.

Bu sefer gerçekten ciddisin yani, öyle mi?

Hem nasıl ciddiyim, biliyor musun?

Hiç olmadığım kadar ciddiyim,
ispat edeceğim sana bunu

Valla ben bir şeyden adım kadar eminsem,

sen o Neboş'una tıpış tıpış geri dönersin.

Hiç de bir kere biliyor musun,
öyle değil işte o iş.

Ben uyandım Suzan Hanım.

Hani o sizin Resul ile
aranızda böyle minicik bir,

varla yok arası böyle bir böyle bir

bir elektriklenme gibi
bir şey oldu ya ben.

hasedimden çatır çatır çatladım da,

sinirimden kudum kudum
kudurdum biliyor musun?

Uyandım mevzuya uyandım, dedim ki,

Akif Suzan'sız olamaz.

Bitmiştir dedim.

Ondan sonra da işte o gazla Neboş'dan
ayrılmaya karar verdim, budur.

Eh.

Göreceğiz bakalım.

Tabi ki göreceğiz, göreceğiz.

Sen bana inanmıyorsun.

Bak o gözlerinden belli.

O güzel gözlerinden,
belli ki bana inanmıyorsun.

Ama bu sefer öyle olmayacak,
kazın ayağı öyle değil.

İspatlayacağım sana her şeyi ya bu kadar.

Bunu bir söz olarak algılama Akif ama,

önce sen tamamen özgür bir adam ol.

Ondan sonra ne yapıp
yapmayacağımıza bakarız.

Ya da yapıp yapamayacağımıza.

Bitmiştir ya.

Bitmiştir diyorum ya, biz ne
badireler atlattık be Suzan'ım be.

Bizim önümüz açık, ovadayız
artık ya basacağız.

Basacağız da gideceğiz de yani.

Bundan sonra gelecek
güzel günler bizi bekliyor.

Ah be, ah be Suzan'ım be!

Evet gel bakalım.

Berk bak tutuyorsun değil mi, dur?

Tutuyorum sen sakin ol ya.

Çok hızlıyız şu an.

Bak düşürme sakın ha beni.

Dön şimdi soluna.

Büyük bir adım at.

Kocaman.

Kocaman dedim sana.

Hadi.

Kime göre, neye göre kocaman?

Hadi ne kadar kaldı?

Dur az kaldı ya, tamam dur,

kaçırmıyorum ki ben seni,
dur bir sakin ol ya.

Of hadi ya üf.

Geldik tamam, bir sakin ol ya.

Berk çatlayacağım heyecandan,
hadi aç artık şunu, neredeyiz ya?

-Üç, iki, bir deyip açıyorum, hazır mısın?
-Evet evet evet.

Üç!

İki!

Bir!

Tatam!

Bugün hiç keyif alamamıştın.

Ben de durumu telafi edip,
verdiğim sözü tutmak istedim.

Berk bu çok tatlı bir sürpriz.

Ama ya ben böyle biri değilim ki.

Nasıl yani, beğenmedin mi?

Hayır hayır hayır, beğendim,
beğendim, çok beğendim.

Sadece beğenmeme şaşırdım yani.

Bilmiyorum işte ya, bana
ne oluyor ben anlamıyorum.

Dur bir sakin ol ya, bir şey olduğu yok.

Sen benim hâlâ, biricik vahşi sevgilimsin.

Değişen bir şey yok yani, korkma.

Bak eminsin değil mi, hâlâ
manyak dersin benim için yani.

Eminim, eminim.

Merak etme sen, derim ben.

İyi hadi o zaman başlayalım.

Evet, hadi başlayalım o zaman.

Evet.

Önce parmaklarına en uygun
olan topu seçiyorsun.

Tamam bakalım.

Hangisi?

-Bu ya, bu iyi, tamam.
-Evet o.

Gel bakalım.

Şimdi çizgiye geçeceğiz.

Üç adım geri gideceğiz.

Tamam.

Evet hadi, bir, iki, üç.

Sonra topu hafifçe yere indir.

Dirseğini kırmadan, öne doğru
kol gücünle bırakacaksın.

Hafifçe.

Tamam, böyle mi tutacağım,
böyle mi tutacağım?

Aynen böyle tutarak hafifçe
kol gücünle öne bırakıyorsun.

Tamam atıyorum, hazır mısın?

Evet izleyelim, hadi.

Bravo ya!

Ama sen oynuyorsun be güzelim.

İnanmıyorum.

Yapıyorsun bu işi sen be güzelim.

Canım manyak sevgilim işte.

Hadi devam o zaman.

-Gelmişken oynayalım bari.
-Hadi bir daha gel.

Sende, çözdün değil mi olayı?

-Çözdüm bak şimdi.
-Hadi.

-Üç adım geri, üç adım ileri.
-Bir, iki.

-Hafifçe.
-Tamamdır.

Şekillisi de var ha onun.

Hadi.

Bu kadar ya.

Bu kadar be güzelim sen--

Tamam ben çözdüm artık.

-Bu işi çözdüm ya.
-Sen çözdün bu işi.

Merhaba kızım.

Akif.

Merhaba.

Bir beş dakika bir işim var,
onu halledip gideceğim.

Ama eğer yine çocuk gibi
azarlayacaksan beni,

ben gideyim.

Avukatımla görüşün.

Avukat derken.

Boşanma protokolünü getirdim.

Boşanma protokolü.

Ne kadar hızlısın.

Bunu da önceden hazırlatmış mıydın?

Çekmecende mi duruyordu?

Bir yolunu bulur da evden kaçınca,

hazır hemen önüne koyarım
diye mi düşünüyordun?

Allah aşkına yapma.

Ben imzaladım.

Hadi sen de imzala, bitsin gitsin bu iş.

Bitsin gitsin bu iş.

O kadar basit yani senin için.

Bitsin gitsin bu iş.

İş.

Neden basit olsun ya?

Nasıl basit olabilir Allah aşkına?

Benim de kaç yıllık
yuvam yıkılıyor Nebahat.

Ben de çoluğumdan
çocuğumdan uzak kalacağım.

Geçen sefer ne istiyorsan,
hepsini eklettim protokole.

Artık daha fazla zorlama.

Ya yürümüyor işte, görüyorsun.

Gördüm.

Ama yine de ben bunu
senden beklemiyordum Akif.

Bu kadar çabuk kaçacağını,

bu kadar hızla benden yaka silkeceğini,

hiç senden beklemiyordum.

Çabuk mu?

Bizim hikayemiz çoktan bitti Nebahat.

Bitti.

Biz yıllardır dar alanda kısa
paslaşıyoruz, başka bir ey yapmıyoruz ki.

Uzatmaları oynuyorduk.

Hakem de son düdüğü çaldı işte.

Bitti.

Yani, hâlâ önümüzde zamanımız varken,

yeni hayatlar kuralım kendimize, ne olur.

O Suzan'ın yüzünden oldu
değil mi bütün bunlar hep ?

Sen bir an önce ona koşmak
için yapıyorsun bunları.

Ya Suzan olmuş, Türkan olmuş,
Nalan olmuş, ne fark eder Allah aşkına?

Ben burada olmak istemiyorum.

Nebahat!

Senin de benimle olmak
istemediğini biliyorum.

Bu kadar.

Biz birbirimizle tükendik.

Neden daha fazla zorluyorsun ki?

Ben protokolü imzaladım.

Sen de imzalayınca avukatıma yollarsın.

Anahtarları da bırakıyorum böyle.

Nebahat yapma böyle ne olur.

Daha fazla zorlaştırma.

Tamam ben imzalarım, yollatırım sana.

Hakkımızda hayırlısı.

Bak aslanım.

Bugün senin erken gelmeni istedim.

Çünkü bugünkü tahsilat biraz farklı.

Tamam abi sıkıntı yok, zaten
okulda bir organizasyon vardı.

İlk dersler yapılmıyordu.

Okul mu?

Sen okula gidiyordun değil mi?

Hangi okul?

Ataman Koleji.

Vay be.

Kolejli bir kuryem var ha.

Güzel.

Neyse, konumuza gelelim.

Bugün bir yerden
100 bin lira alacağımız var.

Bizim adamlar olmaz.

Eli yüzü temiz biri lazım.

Sen gideceksin oraya.

Tamam abi olur, giderim.

Adamın adı Saffet, seni bekliyor.

Sana ben adresi mesaj atarım.

Abi okuldan sonra getirsem
olur mu parayı peki?

Olur aslında ama,

o para bana biraz acil lazım.

Bak şöyle yapalım.

Sen okula git, bir durum
olursa ben okula gelirim.

Parayı senden alırım, anlaştık?

Tabi olur.

Ne oldu lan, tedirgin mi oldun ha?

Yok be abi, yolunun üstüyse
uğra tabi, sıkıntı yok.

Ha iyi, tamam.

Mesaj atıyorum sana.

Tamam.

Hadi kolay gelsin.

Ya Ömer nerede kaldı?

İşte patron neden çağırdıysa
artık, işi uzun sürdü herhalde.

Bu da ne biçim iş ya, saati belli değil.

Patron kafasına göre çağırıyor,
yok bazen erken bırakıyor falan.

Ya işte imkanlar çok iyi ya ,o yüzden
bir şey demiyor herhalde Ömer.

Bir de onun patronu bayağı
böyle sevilen sayılan bir adammış.

Saatlere takılmıyor öyle.

Selam.

Selam.

Aleykümselam.

Selam.

Yaptığın fili çok merak
ediyorum ya, o kadar mesaj attım.

Hiç dönmedin.

Dün akşam biraz yoğundum ya.

Bütün gece, bunu yapmakla uğraştım.

Ama, penguen ne alaka, nereden çıktı?

Penguen, Asiye'nin en
sevdiği hayvan çünkü.

Ne yazıyor orada?

Ben de seni seviyorum.

Sana diyor.

Penguen ve ben birbirimizi
seviyoruz yani öyle mi?

Yani sadece penguenle değil.

Bu yakışıklı delikanlıyla da
birbirinizi seviyorsunuz bence.

İtiraf edin.

Pengueni çöpten geri almışsın.

Dün gece gördüm.

Neyse ne ya, ne konuştuğunuz belli değil.

Açık artırmada görüşürüz.

Neyin tribine girdi anlamadım şimdi.

Görüşürüz.

Aman!

Sakın yan yana durmasınlar, hemen kaçır.

Kaçır!

Melül melül bakıyor ya.

Sen bir gelsene benimle.

Eh be kardeşim sonunda geldin,
az kalsın bak geç kalıyordun.

Geldim işte oğlum.

İyi tamam ben şu Okan ile
Fuat'ın bir yanına gideyim.

Ben yokken hiçbir şey
beceremezler, biliyor musun?

Hoca falan bir şey diyecek
diye tırstım Ömer neredesin?

Ya bir işim vardı, onu hallettim.

Gerçi tam halledemedim,
çıkışta yine gideceğim.

İyi de seni hep böyle okul
saatinde çağıracaksa olmaz ki.

Sık olmaz ya.

Yani inşallah olmaz.

Ban bakıyım bir millet neler yapmış?

Evet.

Ay söyle.

Niye beni çağırdın, ne diyeceksin?

Oğulcan'ın neden sana bir anda
böyle davranmaya başladığını,

hiç merak etmedin mi?

Etmiyorum.

Çünkü cevabını biliyorum.

Abine sordum, o da dedi ki;

Biz farklı dünyaların insanıyız.

Ha, cevap doğru.

Ama bunu söyleyen o değil Harika.

Sensin.

Ay sen ne saçmalıyorsun acaba ya?

Ne diyorsun?

Oğulcan duymuş seni Harika.

Böyle söylüyormuşsun.

Çocuk sana eldiven almak için,

milletin dükkanında maskotluk
yapacağım diye debelenirken,

sen onun arkasından Dora ve
Özge ile böyle konuşuyormuşsun.

Yok onunla eğlenmek için takılıyormuşsun,
yok ona fakir diye acıyormuşsun.

Çocuk hepsini duymuş Harika.

Hepsini kendi kulaklarıyla duymuş.

Ama, tabi benim canım abim,

sen üzülme diye sana bir şey söyleyememiş.

Biz ayrı dünyaların
insanıyız diyebilmiş anca.

Ne oldu, jeton düştü mü?

Bak Harika.

Benim abim seni bu kadar çok severken,

sen onunla eğlenmek için takılamazsın.

Onu böyle ezikleyemezsin, onu
böyle üzmene izin vermem.

Eğer çok eğlenmek istiyorsan,

söyle arkadaşlarına sana bir şaklaban
tutsunlar, onunla doya doya eğlenirsin.

Ama abimi rahat bırak.

Ne olur.

Aybike!

Aybike!

Oğulcan!

Biraz konuşabilir miyiz?

Ne vardı?

Ben az önce öğrendim neden ayrıldığımızı.

Aybike.

O söyledi değil mi?

Oğulcan özür dilerim.

Özür dilenecek bir şey yapmadın ki,
sen doğruları söyledin.

Ya ben, sana acımam yani.

Sana acımadım.

Neden?

Sen kimseye acımaz mısın yoksa?

Oğulcan ben öyle mi diyorum?

Öyle bir şey demedim ki.

Ya kızlar bana bir anda sordular.

Yüzüme bakıyorlardı, güldüler yani.

Ben fark etmedim bile.

Öyle deyivermişim.

Sen yorma kendini, ben
seni anlıyorum Harika.

O gün orada sen zenginlerle
takılıyordun, zengin arkadaşlarınla.

Yeniden onlar gibi
olmak istediğin kızlarla.

Yok öyle bir şey.

Var öyle bir şey.

Var.

Onlar beni o gün orada ezikleyince,

sen de aralarına katılmak istedin.

Beni aşağı görüp, fakir
görüp onların tarafından,

yani zengin hissetmeye çalıştın kendini.

Ben yoksul bir ailenin,

büyük ihtimalle de, hep
yoksul kalacak çocuğuyum.

Sen de zengin bir ailenin,
ne kadar fakirleşseniz de,

hep zengin kalacak,
zenginliği sevecek kızı.

Biz harbiden başka dünyalara
aitiz ya valla bak.

Oğulcan öyle deme.

Tekrar deneyebiliriz.

Ama bu değişecek bir
şey değil ki Wonderful'um

Sen yapmam desen de
yine yaparsın aynı şeyi.

Sen parayı benden daha çok seviyorsun.

Zenginliği, o ihtişamı, havayı.

Şapşik Oğulcan'ı sevdiğinden
daha fazla seviyorsun.

O yüzden ikimiz için de
en iyisi bu, gerçekten.

Ama bilmeni isterim ki...

seninle böyle kısacık da olsa
birlikte olduğumuz o zaman var ya,

benim için rüya gibiydi.

Şimdi o rüyanın bitme vakti geldi.

Kendine iyi bak, tamam mı?

Wonderful'um.

Evet sevgili velilerimiz.

Amacımız toplayabileceğimiz
en yüksek rakama ulaşmak,

ve kardeş köy okulumuza
müthiş bir kütüphane hediye etmek.

O yüzden lütfen bonkör davranınız.

Evet ilk olarak bu ahşap
kulübeyle başlamak istiyorum.

Tabi ki oğlum yaptığı için açılışı
ben yapıyorum ve 250 TL diyorum.

Var mı arttıran?

O halde bunu kendime sattım.

Ve sırada kalp şeklindeki
bu güzel tabağımız var.

Şöyle göstereyim.

Tekliflerinizi alalım.

Ben alıyım, 300 TL.

Şahane, var mı arttıran?

O halde sattım.

Şu şeye de 300 lira vereceklerini bilsem,
sabaha kadar seri üretim yapardım.

Kızım onu ben yaptım.

Evet, şimdi de bu sevimli
penguenle devam ediyoruz.

Teklifleri alalım.

200 TL veriyorum.

Var mı arttıran?

Sat--

Bin lira!

Çok güzel, var mı arttıran?

Eğer almak istiyorsan
istediğin kadar arttır.

Sınırsız kredin var.

Bugüne kadar senden
tırtıkladığım paralara sayarsın.

Peki o halde,

satıyorum sat--

2 bin lira veriyorum.

Var mı artıran?

3 bin lira!

Saçmalamayın ya.

5 bin lira veriyorum.

7 bin lira!

Penguen o.

15 bin TL veriyorum!

Var mı arttıran?

O halde sattım!

Ay çok tatlı.

Eh güneş gezegenleri
tablosuyla devam ediyoruz.

Alıyım tabloyu.

Ablacığım ben yaptırırdım
sana, küçücük şey o ya.

Kocamın parasıyla bana hava atmak da,

ancak sana yakışır zaten.

Sıkma canını.

Olacak bunlar, normal.

Ama, çok şekermiş penguen.

Çok.

Evet, teklifleri alalım.

Yedi buçuk.

Asiye.

Benim ufak bir işim geliyorum hemen.

Ömer sizin yaptığınız şey
satılıyor, nereye gidiyorsun?

Tamam hadi 150 veriyim ben ona.

Ya şu kadarcık şeye
15 binlik olduk zaten işte.

Ona da bir tenzilat
yapın 150 tamam, sattım.

Keşke gelmeseydiniz,
ben çıkarırdım dışarı.

Niye, utanıyor musun benden?

Yok, zahmet oldu diye şey ettim.

Acelem var.

O parayı acil götürmem gerekiyor.

Dediğiniz gibi sıkıntısız
oldu, gittim aldım hemen.

Ne oldu?

Abi!

Para!

Nerede lan para?

Ha!

Nerede lan benim param?

Paramı mı çaldırdın lan sen benim?

Ömer!

Rüyaymış.

Ayrı dünyaların insanıymışız.

Kolaydı.

Bu ne ya?

Bu paralar ne?

[Jenerik Müziği]