All language subtitles for sahsiyet.S02E04_Turkce

Uploaded by Baybey

( nefes )

Ay baba yani ne alemsin ya!

Hakikaten bir oturmadın
poponun üstüne, rahat battı yani.

Kaldırdın hepimizi. Üff!

Kahvaltı bile yapmadık daha.

Yaparız kızım yaparız,
otele varınca yaparız.

Hayır ayrıca yani mesela sen,
ne ara ayarladın bu oteli.

Bir ara ayarladım işte.

- Tevfik bey'e de bir veda edemedik yani.
- He, ben gördüm onu.

Söyledim biz gidiyoruz diye.
Selam söyledi.

Baba yok valla, inatçısın ya!
Yani dediğim dediksin, olmuyor böyle.

Tutturdun, sabahın köründe
kaldırdın hepimizi ya!

Kaldırırım tabii.
Benim hayalim bu yavrum.

- Hayatım boyunca bunu hayal ettim ben.
- Neyi?

( Kahkaha )

( Anlaşılmayan konuşmalar )

- Vay vay vay vay vay.
- Buyurun.

- Buyurun hoş geldiniz.
- Ooo!

- (gülme) Baba sen ne yaptın ya?
- Olacak o kadar kırk yılda bir. Vay!

Baba sen nereden buldun
bu kadar parayı ya?

- Tevfik bey vardı ya.
- Evet.

Siz yattıktan sonra, biz onunla
sabaha kadar poker oynadık.

( Nefes ) Baba valla, korkulur senden ya!

- Adamı mahvetmişsin belli yani.
- Aah, ama ben bir şey yapmadım.

- Kesin mahvettin adamı. ( gülme )
- Kendi kaşındı.

( Eğlenceli nidalar )

- Gel buraya. Ayyy!
- Canım babam.

Bu Agah Beyoğlu’nu sorabildin mi?
Ya niye peşine düşmüş, öğrenebildin mi?

Hiçbir şey soramadım ki Meryem.
Doğru dürüst konuşamadım bile.

Haklısın tabii. Birdenbire karşına çıkınca…

Ama bence var ya! Agah da onların adamı.

Adamın adını nasıl gizlemişlerse, bunca sene,
onca araştırmaya adını bile duymamışız.

Sen onu bırak da. Biz şimdi ne yapacağız yani?

Ben ne diyeceğim bu Kader’e?

Ver benim adımı. Gelsin görüşelim bir an önce.

- Emin misin?
- Zaten senelerdir bunu beklemiyor muyuz Ruhi?

Bu heriflerin peşinde bir ömür geçti.

Sen bunu inceledin mi? Hı?

- Yok, incelemedim.
- Baksana bi!

Agah Beyoğlu’nu arıyoruz.
Burada kalıyordu ailesiyle…

Bir saniye efendim hemen bakıyorum.

( Anlaşılmayan konuşmalar )

- Efendim, bu sabah çıkış yapmışlar kendileri.
- Nereye gitmişler peki, bir bilen var mıdır?

Yani misafirlerimiz hakkında
bilgi veremiyoruz. Kusura bakmayın lütfen.

( Anlaşılmayan konuşmalar )

- E, ben bir gececi arkadaşımı arayıp hemen soruyorum.
- E, ara bakalım.

Faruk merhaba. Şimdi burada bir beyefendi var…

- Yok bilmiyorum kim olduğunu.
- Emniyet.

Emniyettenmiş kendisi.

Yani şu an, kimliğini
gösteriyor zaten görüyorum.

Yani misafirlerimiz hakkında bilgi istiyor.

Ruhi! İki gün mühlet vermiştim sana.

Niye acele ettin be kardeşim.

E, söyle bakalım, kimmiş bizim sıfatımızı,
bu kadar merak eden?

Ya, yabancı değilmiş…

O hayatına devam etsin, ben onu bulurum.
Hadi.

Buradalar.

Şimdi şöyle yapacağız.
Bu Agah sülalesini topladı buraya.

Biz de mecbur dağıtacağız.

Tek tek alacağız Hikmet.
Artık hangisi elimize düşerse…

Al bakalım.

( Nefes) Nasıl gidiyor?
Sıkıldın mı bizimkilerden?

- ( Gülme ) Sıkılmadım.
-Hıı.

Tatlı insanlar hepsi aslında.

- İyi bari.
- Özellikle deden.

Hı, çok tatlıdır.

( nefes )

Sen sıkıldın mı?

Yani...

- Biraz sıkılmış olabilirim tabii.
- Biraz mı sıkıldın?

- Yani, bilemem biraz galiba.
- Öyle mi?

Alacaksın sanki sıkıntı mı ha Fatoş?

- Alacak mısın sıkıntı mı Fatoş? He?
- Bilmem.

( Anlaşılmayan konuşmalar )

Yahu ne var bunda? Konuşsana hı?
Agah! Agah! Susma Konuş.

Ya, o senin kaç yıllık damadın
artık evladın sayılır.

Çekinme hadi git, konuş.
Agah! Agah!

Hadi ya, hadi.
Hadi hadi hadi hadi. Koş.

Ertancığım!

- A, babacığım gel, gel otur, otur.
- Otur otur

( Nefes ) Biliyor musun?
Ben o gün anlamıştım aslında.

- Neyi anladın?
- Hani ben sordum ya size, kim istemedi beni, diye?

- Anlayamadım?
- Siz beni alıp bakmamışsınız ya evde?

Bırakmışsınız bakımhaneye.

O zaman dedim kim istemedi beni.
Sende haklı olarak cevap veremedin tabii.

Ama ben anladım. Zuhal idi değil mi?

- Yok babacığım.
- Yok yok. Şimdi...

Benim senden bir ricam var.

Diyorum ki, sen Zuhal' le bir konuşsan.

Beni de alsanız yanınıza.
Hep beraber Avustralya’ya gitsek. He?

Ne dersin? Ben öyle bir köşede
oturum zaten, size yük de olmam.

Yani bir an önce söyle ki, hazırlıklar yapalım
işte pasaport'tur, vizedir, harç puludur...

...her neyse onları halledelim he? Ne dersin?

Ya, babacığım ben konuşurum konuşmasına da...

...hani sen konuşacaktın yani tamam diyecektin
ben iyileştim hafızam yerine geldi.

- Biz gidecektik, sen kalacaktın.
- Yahu tamam konuştum ya...

...konuştum. Dedim kızım hatırladım ben,
ben her şeyi hatırladım.

İnanmadı ki, uyanık!

Ya, onun için ee, sen şimdi
bir an önce konuşsan onunla.

Zaten o da gitmek istiyordur Avustralya'ya,
korkuyordur kızcağız buralarda.

- Niye korksun baba!
- Yahu, e, silah çekmiş ya.

Ya babacığım bitti gitti o mesele.
Yıllar geçti zaten adam ortada yok.

- Kim yok?
- Köpek Öldüren.

- Seri katil.
- Hıı!

Evladım! O dediğin Türkçe değil.

Türkçe’de, seri katil diye bir deyim yok

- Ne diyeceğiz peki?
- Mükerrer katil de.

Ya, her neyse ne, olan olmuş.
Yirmi kişiyi öldürdü.

- Niye?
- Valla orası belli değil.

Baksana internete, her şey için bakıyorsunuz!
Yazıyordur orada.

Yok babacığım, bir şey yazdığı yok.
Belli değil yani. Olan olmuş, bitti gitti.

Ya babacığım bildiğin ruh hastası.
Giymiş üstüne bir kedi kostümü!

Ya artık kendini ne sanıyorsa.
Zavallının teki işte. Kafa gitmiş baba.

İnsan bir mükerrer katil olduğunu
öğrenince ne hissediyor, biliyor musunuz?

Hiçbir şey hissetmiyor. Ama zaten galiba
hisseden adamdan da mükerrer katil olmuyor.

Acaba diyor hangi sebep vardı da
işledim onca cinayeti.

Yani tamam sonuçta her şeyden nem kapan
huysuz adamın tekiyim.

Ama bunun içinde insan öldürülmez ki!

Acaba ne oldu da kırk yıllı karınca ezmez
Agah gitti, Köpek Öldüren oldu!

Zavallı Agah, almış eline tabancayı,
kaç yaşında adam girmiş kedi kılığına...

...sen ne diye saklandı o kostümün içine?

Hı, bir hatırlayabilsem!
Sonunda anlayacağım kim olduğumu.

Köpek Öldüren mi, Agah Beyoğlu mu?

Tevfik! Yorma kendini.
İyi olacak, iyi olacak.

Her şey geçecek.

( zorlukla nefes alma )

Tevfik, sen listeden üç adamı salmışsın.

(nefes) Bu durumda sen,
üç kere ölmeyi hak ettin.

( boğulma sesleri )

( Anlaşılmayan konuşmalar )

Baba!

Sende duymuyorsun, kimse duymuyor!

( çığlık )

Baba!

Baba!

( Anlaşılmayan konuşmalar )

Fatoş bi, sen anlat bana ya, benim ketum oğlum,
hiç anlatmıyor ya böyle şeyleri hani.

Sen anlat ne olur, çok merak diyorum
hani nasıl tanıştınız, Deva'yla ne oldu?

- Bir gün bir video seyrediyorum.
- Hı.

Orda, paraşütle atlayanları gösteriyorlar.

- (gülme)
- Tamam dedim, ben de yapacağım.

- Gittim Ölüdeniz'e.
- Hı.

Topladım evden her şeyimi çıktım.
Ama nasıl korkuyorum.

- Hı.
- Yani bacaklarım tir tir titriyor o yukarda.

Orada bir hoca'yla atlayacaktım, dedim ki
kusura bakmayın ben yapamayacağım yani.

O sırada, yanımda bir adam, Deva!

O kadar güzel sakinleştirdi ki beni.

Bana dedi ki seni ben uçuracağım.

Uçtuk. Hala da uçuyoruz işte.

Sen bu Deva’nın üstün sakinleştirici
yeteneğinin nereden geldiğini biliyor musun?

Benden! Yani benden derken hani,
bana çekti anlamında değil de yani...

Yavrum benim, o kadar çok uğraştı ki benimle…

- Ya... Biliyorsun değil mi ben…
- Biliyorum, alkoliksin.

( Nefes verme)

- Zuzu, ben sana bir şey söyleyeceğim.
- Hı.

Ben alkoliklerden çok korkuyorum.

Sadece alkoliklerden değil de.
Böyle herhangi bir şeye bağımlı olabilen...

...herkesten insandan çok korkuyorum aslında.

Nasıl geliyor bana, biliyor musun böyle?

Sanki her an her şeyi yapabilirmişsiniz gibi.

...böyle sanki karşımda vahşi bir hayvan
duruyormuş da her an bana saldırabilirmiş gibi…

Ya da ona en güvendiğim anda,
bir anda beni bırakıp gidermiş gibi.

İşte o yüzden Zuzu...

- Ben sizden her şeyi bekliyorum.
- Ben çok iyi anladım ne demek istediğini.

Ama ben de sana bir söz vereyim.

Ben sana ne saldırırım... ne de bırakır giderim.

En çok da ne zaman korkuyorum
biliyor musun, alkoliklerden?

Bana söz verdikleri zaman.

O yüzden Zuzu, sen en iyisi bana söz falan verme.
Sen bana zaman ver. Olur mu?

Çok garip bir kız bu ha.
Ben anlatmıştım ya sana…

...biz beş sene önce buraya geldiğimizde....

...bu yine bir kız getirdi, buldu
Süveda diye bir kız…

...kız hiç konuşmuyor, sonra bu kız bir oğlanı,
yani bayağı arkadaşlarından birini vurdu.

Hani bayağı böyle yani,
tabancayla şak diye vurdu.

O yüzden diyorum hani asıl
Devada da mı bir şey var.

(fısıltıyla) Ay nerede bir manyak var.
Onu buluyor bu çocuk, neden acaba?

Ertancığım, bak ben bunu kabul etmiyorum.

Ha, ben, ben babam yüzünden
bağımlı oldum.

Ama Deva, annesi yüzünden
böyle olmadı.

( Nefes ) Benim yüzümden
böyle oldu demek ki.

Madem yani nerede deli var,
manyak var, onu buluyor.

Babasını taklit ediyor çocuk. Değil mi?

- ( iç çekme )
- Aman tamam be şaka yapıyorum.

- Yapmıyorsun Ertan.
- Şaka yapıyorum be.

- Yapmıyorsun Ertan.
- Şaka yapıyorum be.

- Yapmıyorsun. Aşk olsun.
- Allah! Allah!

O gün bayağı bir düşündüm. Sonra da dedim
Agah, kurcalama artık geçmişi bırak.

Ne olduysa oldu, her şey ortada işte.

Madem sen defaatle cinayet işleyebildin.
Belli ki alışmışsın dehşete.

Hatta öyle bir alışmışsın ki
kudurmuştan betersin.

Ama artık bitti.
Belki değiştiremem geçmişi ama...

...bundan sonra ne olacağına,
en önemlisi de kim olacağıma ben karar veririm.

Ve o akşam,
oracıkta istifa ettim mazimden.

Dedim evet belki bir zamanlar
bir mükerrer katildim ama...

...artık tekrara düşmeyeceğim.

- Ne oldu, sen bir şeye mi üzüldün?
- Yok.

Var burada bir şeyler var.

Oğlum var da kime anlatayım.

- Bana anlat.
- Hı.

- Ben ne derdim varsa hep anlattım sana.
- Benim derdim kendimle.

Sana anlatsam ne olacak
anlatmasam ne olacak.

Dede ne dersin var ya,
bak ne güzel iyileşiyorsun işte.

- Hıı.
- Hem ben de takip ediyorum.

- Her gün daha iyisin.
- Öyle mi.

- Tabii.
- Hıı.

İyi bir insan mıyım ben?

Bak, orasını ben bilemeyeceğim şimdi.

Hem burada ne olduğuna bağlı.

Hatırladın mı bunu? Hı?
Hani hep sen yapıyordun ya bana.

Yok hatırlamadım.
Ama hatırlamayım daha iyi ben...

...fazlasıyla hatırladım zaten.

- İyi ki hatırladın dede, iyi ki hatırladın.
- Hey aslanım benim. ( gülme)

Oohh! Dede torun bize sarılan yok

- Gel gel gel gel sarılalım. (gülme)
- Geliyorum.

Gel tabii ki..

- Ooo... canım kızım benim.
- Nasılım?

Sen böyle ya, çok şık olmuşsun
bir şarkıcıya benzettim seni de...

- Neydi onun adı?
- Heh!. Havalı mıyım?

- Anladım.
- Heh. Evet evet, anladın mı?

( neşeli kahkahalar )

( Benim güzel oğullarım
Analarının kuzuları
Allah bizi ayırmasın)

( Anlaşılmayan konuşmalar )

( yılbaşı kutlama )

( neşeli yılbaşı sohbeti )

( Anlaşılmayan konuşmalar )

( satıcılar- çocuk -lunapark )

( çığlık sesleri )

( Çığlık - neşeli sesler )

( yükselen çığlıklar )

( çocuklar - palyaço- eğlence )

Yenge sağ olasın eline sağlık.
Hadi iyi seneler.

- İyi seneler Yakup, ablanlara selam söyle.
- Aleykümselam.

Hikmet! Gecenin bir yarısı
ne işi bu Allah aşkına.

Önemli bir şey değil yahu.

- Halledip geleceğim de anca sabaha gelirim. Merak etme.
- Allah! Allah!

- Hadi, iyi seneler.
- İyi seneler.

( Sıkıntılı nefes verme )

( Sokak eğlence sesleri )

( nefes sesi )

( Anlaşılmayan konuşmalar )

- Baba!
- Hı.

Bak herkesin buralarında hep dövmeler var.

- Sana da mı yaptırsak bir dövme.
- Yahu ne dövmesi Allah aşkına Zuhal.

Hayır ama bir anlatayım,
bir fikrimi anlatayım.

Ne yapacağız biliyor musun?

Her bir parmağında bir harfle böyle
A-G-A-H yazdıracağız böyle çok süper olur bence.

- Çok güzel olur hem de.
- ( gülme)

- Bir kadeh daha alır mısınız?
- Ben içmiyorum.

Eskiden sadece
denizcilerde olurmuş dövme.

Esas mahkumlarda olurmuş.

- E, onun için şimdi herkes de dövme var.
- Tabii.

Demek ki herkes kendini
hapishanede gibi hissediyor.

Evet, duyduk ki aramızda büyük bir
Tango ustası varmış.

- Baba!
- Hı.

Bu yılbaşı gecemizi renklendirmek için
kendisini piste davet ediyoruz.

- Ya bırak ya şimdi olmaz. Bırak Zuhal ne olur. Yok.
- Benim için baba ne olur lütfen.

- Annene bir şey söylesene.
- Ay sizde bir şey söyleyin.

- Ahh!
- Hadi baba ne olur, ne olur hadi.

Ve işte. Tango şampiyonu,
Agah Beyoğlu geliyor.

(gülme) kızım..

Ya çok tatlı.

( alkış-tezahürat )

- Sağ olun.
- Ah! Çok teşekkür ederiz.

Baba gördün mü, muhteşemsin,
eskisi gibi. Hiç unutmamışsın.

( alkış devam )

- Evet.
- Agah bey bakıyorum formunuzdan hiçbir şey kaybetmemişsiniz.

Aman efendim. Yaptık işte bir şeyler.

- E, ben bi geliyorum...hemen.
- Meditasyon gibi...

...ya bu sene var ya, kesin gitmemiz lazım
Avustralya'ya, kızım bak eminim bayılacaksın.

Ben bir tuvalete
gidip geliyorum aşkım. Görüşürüz.

Görüşürüz hayatım.

Ben de şu odaya gideyim de bari,
üstümü başımı bir değiştireyim.

- Alışkım değilim bunlara biliyorsun.
- Aa, Devacığım!

Eğer odaya gideceksen babamın ilaçlarını
getirsene. Annen unuttu da.

- Babacığım, içecek misin ilaçlarını.
- İçeceğiz mecbur.

İyi tamam, gideyim de getireyim.

( fısıltıyla) Ertan, Ertan, gelsene.

Ne oldu, gidiyor muyuz Avustralya'ya?
Konuştun mu Zuhal'le?

Aa, daha konuşamadım,
fırsat bulamadım baba, konuşacağım.

Oğlum ben sana ne dedim? Hemen bir an önce
gidelim demedim mi? Allah! Allah!

- Ne oluyor ya?
- Elinin körü oluyor.

Oğlum! Sen, niye konuşamıyorsun karınla?
Niye bir şey söyleyemiyorsun?

Ya, tamam söyleyeceğim,
konuşacağım tamam.

Tamam söyleyeceğim,
konuşacağım, yapacağım, edeceğim...

...hayatın böyle geçti senin ya. Hayatın böyle.
Ben anlayamadım seni, gerçekten anlayamadım.

Hiç anlayamadım. Sen avare avare
dolaşıyorsun ortalıkta...

...ne yaptığın belli değil,
var mısın, yok musun belli değil.

Sen bir anlatsana bana,
senin bu hayatta amacın ne?

- Ne işe yararsın sen?
- Ben mi?

Beyoğlu ailesinin hikayesinde
figürasyonluk yaparım ben.

Ben çıkıp bir hava alayım.

( Gülme )

Efendim canım,
bir şey mi söyleyeceksin?

- Deva'yı bir daha üzme diyecektim.
- Ne?

Şu an her ne yapıyorsan,
Deva'yı üzecek bir şey olmasın.

- Hani dedin ya, zamanında benimle çok uğraştı diye.
- Evet.

Bir de bununla uğraşmasın.

Aah! Hadsize bak.

( Eğlenceli sesler )

(Coşku- tezahürat )

(Coşku- tezahürat altta devam )

- Belli mi kimi alacağımız?
- Yok, artık hangisi denk düşerse.

( Gülme )

( Anlaşılmayan konuşmalar )

( Anlaşılmayan konuşmalar )

Deva! Aah! Bırak, bırak beni, bırak. aahh, aah,
bırak bırak, bıraksana, bırak beni.

İnsan bazen kendini o kadar
yalnız hissediyor ki, ya da o kadar çaresiz...

...tamam diyor, anladım. Bu dünya
bana karşı kurulmuş bir tuzak...

...hatta bir mayın. Doğduğum gün
üstüne basmışım.

Şimdi çeksem ayağımı,
o koca dünya havaya uçacak.

Onun için de durduğu yerde
donuyor insan. Nefes almaya bile korkuyor.

Geriye de işte, yalnızlık kalıyor.
Bir de düşman.