All language subtitles for EDHO 47

af Afrikaans
sq Albanian Download
am Amharic
ar Arabic
hy Armenian
az Azerbaijani
eu Basque
be Belarusian
bn Bengali
bs Bosnian
bg Bulgarian
ca Catalan
ceb Cebuano
ny Chichewa
zh-CN Chinese (Simplified)
zh-TW Chinese (Traditional)
co Corsican
hr Croatian
cs Czech
da Danish
nl Dutch
en English
eo Esperanto
et Estonian
tl Filipino
fi Finnish
fr French
fy Frisian
gl Galician
ka Georgian
de German
el Greek
gu Gujarati
ht Haitian Creole
ha Hausa
haw Hawaiian
iw Hebrew
hi Hindi
hmn Hmong
hu Hungarian
is Icelandic
ig Igbo
id Indonesian
ga Irish
it Italian
ja Japanese
jw Javanese
kn Kannada
kk Kazakh
km Khmer
ko Korean
ku Kurdish (Kurmanji)
ky Kyrgyz
lo Lao
la Latin
lv Latvian
lt Lithuanian
lb Luxembourgish
mk Macedonian
mg Malagasy
ms Malay
ml Malayalam
mt Maltese
mi Maori
mr Marathi
mn Mongolian
my Myanmar (Burmese)
ne Nepali
no Norwegian
ps Pashto
fa Persian
pl Polish
pt Portuguese
pa Punjabi
ro Romanian
ru Russian
sm Samoan
gd Scots Gaelic
sr Serbian
st Sesotho
sn Shona
sd Sindhi
si Sinhala
sk Slovak
sl Slovenian
so Somali
es Spanish
su Sundanese
sw Swahili
sv Swedish
tg Tajik
ta Tamil
te Telugu
th Thai
tr Turkish
uk Ukrainian
ur Urdu
uz Uzbek
vi Vietnamese
cy Welsh
xh Xhosa
yi Yiddish
yo Yoruba
zu Zulu
or Odia (Oriya)
rw Kinyarwanda
tk Turkmen
tt Tatar
ug Uyghur
Would you like to inspect the original subtitles? These are the user uploaded subtitles that are being translated: Fuat bey, durum acil olduğu için sizi buraya rica ettim. Telefonda onay almak istemedim. Önemli değil Ebru. Senin için ne yapabiliriz? Açığa çıkmak üzereyim. Onların tekrar güvenini kazanmak için ya bir düşmanlarını yok etmem gerekecek ya da… Ya da? Fethi abinin verdiği son görevi yerine getirmem. Yani, Hızır'ı öldürüp, ortadan yok olmam. Bak, Fethi abi sana bir zarar gelmemesi ve bu yakın takibin sürmesi için buna hep karşı çıkıyordu biliyorsun. Üstelik Hızır'ı öldürüp onun evinden, otelinden çıkamazsın. Yani, bunu biz bile sana sağlayamayabiliriz. Peki ya ben, Hızır'ı kimsenin olmadığı bir yerde öldürürsem? Bunu başarabilir misin? Siz beni yurtdışına çıkaracak her şeyi bu akşam hazır edin, ben de Hızır'ı öldüreyim. Ama bana bir söz ver. En ufak bir şekilde ele geçme ihtimalinde bunu yapmayacaksın. Yoksa bunun sonucunu çok iyi biliyorsun, değil mi? Ben Avni değilim. Onun düştüğü duruma düşmem. Eyvallah. Eyvallah. Murat, Fırat. Buradan gitmenin vakti geldi. Öyle güzel, yeni, öyle iyi bir yer ayarlayın artık. Tamam babam. Emredersin babam. Şimdi Hızır olsa dayanamaz, derdi. "Şahin ile Doğan iki kuş oturmuş, kimi kanatlarınızın arasına alıp uçuruyorsunuz?" derdi yani. Kimi uçurduğumuz belli. Neyini soracak? Şahin, sence biz bir yerde yanlış yapmıyor muyuz? Her yerde yanlış yapıyoruz da sen nereyi kastediyorsun, onu söyle? Yani, aslana kanat takıyoruz. "Hadi, şimdi uç." diyoruz. Resim bu. Tabiata karşı. Aslan dediğin, yere sağlam basar. Yani, havada ne işi var bu bizimkinin? Ayakları yerden kesilen biri değil bizim aslan. Kanat ona garibanları kollasın, korusun diye lazım. Havalansın uçsun diye değil. Ben, İlyas için diyordum. Altın gibi çocuk ama ayarı yok. Hele bu bizimkinin hiç ayarı yok. Saf altının ayarı yoktur Doğan. İçine bir şey katarsan ayarı olur. Yani, sen "Ben ona ayar vermedim." diyorsun, öyle mi? Ben vermedim. Sen verdin mi? Açıkçası ben ayar vermeye geldim. Taziye bahane. Nasıl verecekmişsin? Bu Alpaslan, hedefi bulmasına buluyor ama mesafeyi hesaplayamıyor. Böyle devam ederse onun taziyesi de yakındır. Aslanın eti, acıdır Doğan. Akbabalar bile yiyemez. Bak işte, sonra da diyorsun ki ben ayar vermedim. Gelin hele kimsesizler. Gelin, gelin. Merhaba Doğan baba. Özledik seni. Ben bir daha göreceğim hiç kimseyi özlemem. Yani, demem o ki ben hiçbirinizi özlemedim. O zaman niye geri döndün ki Doğan baba? Duydum ki fişek atıyormuşsunuz. Havai fişek. Görüntü var, ses var ama icraat yok. Sen geldiğini göre icraat olur. Olur, olur da benim dediğim gibi olacaksa. Kubilay, lan kimsesiz. Sana kaç defa haber gönderdim yanıma gel diye, gelmedin. Alpaslan babaya hemen koşmuşsun. Yanlış mı yapmışım Doğan baba? Yok, yok. Yanlıştan dönmüşsün diyelim. Eyvallah babam. Bırak şimdi çocukları sorguya çekmeyi. Senin planın ne? Esas onu söyle bize. Benim planım, "Mezar taşlarını koyun, insan öldürmeyi oyun olarak görmekten vazgeçin. Artık biraz profesyonel olun." diye geldim. Benim amatörlüğe hiç tahammülüm yok. Dün gece gitmişsiniz kendinizi öldürtmeye. Sebep? Hamdi'yi yakalayacaksınız. Hamdi kim köpek ki gidip, onu yakalıyorsunuz? Siz hiç köpek avına çıkan bir avcı duydunuz mu? Avcı o dur ki ava gittiğinde kendi değil, itini koştursun. Amacımız bir tek Hamdi'yi yakalamak değildi Doğan baba. İçeride bir ajan var, onu da ortaya çıkaracağız diye ummuştuk aslında. Vah bana, vah vah. Demek bir tane, öyle mi? Bizim aradığımız bir tane Doğan baba. Daha mı çok? Ne yapacaksınız içinizdeki ajanı bulunca? Refaha mı ereceksiniz? Bitecek mi düşmanlarınız? Yani, bitmez de domino taşı gibi düşündük. Bir tanesini devirirsek, devamı gelir diye… Umdunuz. Evet, umduk. Ne diyeyim? Allah umutlarınızı boşa çıkarmasın. Ama bu kadar küçük bir taşı düşürme peşinde olduğunuzu da bilmiyordum yani. Belli ki senin bildiklerin, bizim umutlarımızdan fazla. Görüyor musun Şahin? Anlatayım diye bana ayar veriyor. Gaz veriyor. Anlat sen de. Buralarda yoktun. Belli ki bir şeylerin peşindeydin. Eğer dediğimi yaparsan Alpaslan, peşine düştüğün her şeyi önüne sererim, ben de peşinden gelirim. Ne yapmamı istiyorsun Doğan baba? Eline silah değil, düşmanın eli lazım. Düşmanınla tokalaşacaksın. Beraber yürüyeceksin. Ta ki… İlk sapağa kadar. Son sapağa kadar. Ben o kadar sabırlı bir adam değilim. İyi. O zaman sen dön bugün gittiğimiz o mezarlığa, validenin yanına bir kuyu da kendine aç. Bakın, burada hepinize söylüyorum. Birileri evimi bastı. Özellikle ben toplantıdayken bunu yaptı. Karımın, kızımın canına kastedildi. Eğer bu eylem buradakilerden birinin işiyse ya da siz bir şey bilip, bana söylemiyorsanız akşam toplantıdan sonra herkes için çok geç olur. Façalı dayı, şimdi ben anlamadım. Tufan Ağa, sulh için görüşmeye davet ettiğini söyledi ama sen diyorsun ki "Ben sizin dalınızı, budağınızı keseceğim.". Şimdi bir karar verelim. Savaşacak mıyız? Barışacak mıyız? Birader, bizim eve yapılan baskınla ilgili bir bilgin var da söylemiyorsan savaşacağız. Bir alakam yok diyorsan, lafa atlama. Abimin lafı, İdris Reise. Ulan Behzat, biz sizin evi neden basalım? Ayrıca sizin karınız, kızınız bizim de namusumuzdur. Ulan İdris, sana burada namussuzsun diyen yok. Belli ki Haşmetler, evlerine yapılan saldırının arkasında bir sebep arıyorlar. O sebep de "Acaba evladın Kaya, gurur etti de kızı mı kaçırmaya kalktı?" diye soruyorlar. Evladım Kaya, merdiven çıkamıyor diye buraya dahi gelmedi. Ne kız kaçırması diyorsun Tufan? Ne? Niye? Cenazede keklik gibi sekiyordu evladın Kaya. Bak, bastonu elinde düz yolda zorla yürümüş işte. Ayrıca da o gelmek istemedi. Sırf dedim ona ki "Bak, eğer gelmezsen Alpaslan sana sıktı diye gelmemiş olursun.". Bizim kimseye yapacağımız bir tavır yoktur. Hele ki Hayriye Hanım gibi muhterem bir insanın cenazesinde. İdris bak, senin söylediklerine inanırım. Ama bu olayın altından evladın Kaya çıkarsa, o iti sana boğdururum. Bilmiş ol. İtirazın var mı? Bunu söylemene lüzum yok. Eğer aklından geçerse, ben zaten kendim onu boğarım. Neyse, akşama kadar Ebru'dan haber gelir nasıl olsa. Artık kamerasıdır, Mobese’sidir, kaydıdır, falanıdır. Kimmiş, neymiş ortaya çıkar. Yani, demem o ki hani o evladın Kaya bir merdiven bile çıkamıyormuş ya. Artık akşama bir çukura iner. Tamam, adam anladı işte. Hepimiz anladık, uzatmayın. Şimdi saraydan kız kaçırma mevzunuz bittiyse eğer, ben niye buradayım? Bu konuya gelebilir miyiz? Evet, şimdi gelelim o konuya. Hızır diyor ki "Cenazemiz var. Yasımız var. Acımız var. Savaşacak zaman değil, en azından birbirimizle. Bu taziyeyi fırsat bilelim, hasımlıkları bitirelim.". Bizim de acımız vardı. Siz de cenazemize geldiniz. Hiçbir hasımlıkta bitmedi. Konu Alpaslan'a gelince niye bitiyormuş? Konu Alpaslan değil. Hepimizin hürmet ettiği, anne dediği birini kaybettik. Bunun üstüne bize savaşmak değil, barışmak yaraşır. Yani, hani Alpaslan'da "Oh, çok şükür! Bu bahaneyle barışalım." gibi bir mod da değil yani. Doğan babanın dönmesi, Alpaslan'ın üzerinde bir tesiri olması, hani onu bu moda getirir mi diye umdu Hızır abi. O kadar. Yani, şimdi Hızır diyor ki Yaman. "Senin abin öldü. Ötekinin karısı öldü. Yavuz'un babası öldü. Mevzuları ya şimdi kapatalım ya da bir süreliğine donduralım. Yoksa bu taziye döneminde birine bir saldırı yapılırsa, kimse o saldırıya cevapsız kalamaz yani. Bu da biline. Şimdi ben şunu sorayım, sonra da ona göre cevap vereyim. Hızır Reis, böyle bir talimat mı verdi? Yoksa manevi bir liderin önerisi mi bu? Öneri, öneri. Adam barışın diye emir vermiyor ya? Liderimiz niye bizden rica etmedi de sizinle aktarıyor? Onu anlayamadım. Annesi ölmüş, annesi. İyi ya işte. Şu an hatırını kıracak değiliz. Gelsin "Lütfen." desin, "Ne olur." desin. "Annem öldü. Bir de yeğenim ölmesin. Bize zaman verin." desin. Biz ona 40 gün verelim. O "Yok, altı ay." desin, "Bir sene." desin. Yani, sonuçta adam acılı. Bizde anlayışsız değiliz. Yani, müzakereye açığız. Yaman, İlyas'tan bahsediyoruz, İlyas'tan. Bu İlyas dediğin adam, dediklerini dememek için seni de öldürür, Yavuz'u da öldürür, Cihan'ı da öldürür, kardeşin Selman'ı da öldürür. Tamam, bu da bir çözüm. Gelsin, öldürsün. Ama kaç yaşında adam. Sorumluluğu bir üstlensin yani. Adama lider diyoruz, gözünün içine bakıyoruz. Yavuz muamelesi yapmıyoruz neticede. Yaman, uzatma! Ne diyorsun yani? Şunu diyorum Tufan Ağa. İlyas, gelsin benden bizzat rica etsin. Alpaslan'ın rahat duracağına dair de Kimsesiz Doğan bizzat kefil olsun. O zaman ben şahsım adına söz veririm. Yani, İlyas gelmem demedi. Behzat arar, konuşur ama Kimsesiz Doğan kısmını ben bilemem. Doğan baba, beni kırmaz. Onu da kimse kıramaz. Alpaslan dahil. Dediğim gibi o kefil olursa, bir problem yok. Yahu Haşmet, benim aklım evladım Kaya'nın meselesinde kaldı. Bu sizin evi basanlardan birini yakalamadınız mı? Sorgulamadınız mı? Kimmiş bunlar? Kimlerdenmiş? Dedik ya İdris Reis, bu akşam dananın kuyruğu kopar. Bunlar kimmiş, kimlerdenmiş Ebru'dan öğreneceğiz. Ne Ebru'ymuş be! Avukat mı, istihbaratçı mı anlayamadık. Sen müstakbel karım diye düşün. Gerisini merak etme Yaman. İşine bak. Kusura bakma kanka, ciddi düşündüğünü bilmiyordum. Çok sevindim sizin adınıza. Mutluluklar dilerim. Sağ ol, sağ ol. Yani, kanka kısmı hariç hepsi için sağ ol. Çocuklar hadi, siz arabaya geçin. Üşümeyin. Yok, yok Reis. Biz böyle iyiyiz. Ne üşümesi? Biz arabadayız Reis. Yalnız kalmak istiyor Suat. Neyini anlamadın? Ağlayacak diye mi diyorsun? Belki. Canı acımış diye ağlamıyor. Annesi ölmüş, tabii ağlayacak. Gecenin bir vakti, Reis mezarlığa bir başına bırakılır mı? İstiyorsa bırakılır. Bu İstanbul'un tuhaf işleri. İşte buradayım anne, söz verdiğim gibi. Yanı başındayım. Zaten yakında da yanında olurum. Hadi, sen önce nasıl benim gibi bir evlat doğurduğunun hesabını ver. Ben, nasılsa bana sorulan hiçbir şeyin hesabını veremeyeceğim. Son bir annelik yap. Annemin ruhuna rahmet. Bizi 40 sene yedirdi, içirdi, giydirdi, bugünlere getirdi. Âmin. Nurlar içinde yatsın. Hepimizin üzerinde hakkı ve emeği vardır. Osmanlı kadınıydı rahmetli. Memleketimizin yetiştirdiği en güzide insanlardan biriydi. Daha da gelmez onun gibisi. Biz tanıyamadık tabii. Tanısa muhakkak bize analık ederdi. Belki bir sürü kötü şey de yaşamazdık. Hepiniz acımızı paylaştınız, teşekkür ederim. Malum bizim için çok zor bir süreç ama mukadderat. Bana kalsa annem ölmüş, bu saatten sonra herkes ölsün. Hiç kimse umurumda değil. Ama madem şahsi değil, herkesi düşünmek konumundayım. Bu çatışmaları durdurmak adına abimin bir önerisi var. Duydum, sizler de karşı çıkmamışsınız. Ben de gideyim, bu acılı günümde bir yol bulayım dedim. Başından beri bunun böyle olmasını çok istiyorum. Ancak Alpaslan'ın bu konuda uyumlu olacağına bir türlü ikna olamıyorum. Olmaz o. Masada ki bir sürü insanla şahsi husumeti var, nasıl olacakmış? Üstelik masada da değil. Masanın kurallarını falan da takmıyor. Kimsesiz Doğan kefil olacak dedi abim. Kefaretine dair ondan söz aldınız mı? Selamun aleyküm. Ve aleyküm selam. Ve aleyküm selam. Aleyküm selam. Alpaslan'la beraber geldik. Ben dedim ki "Arkadaşların bizim koltuğumuzda gözü yoktur. Yerimiz boştur. Kalk, gidelim.". Senin yerin doldurulamaz Doğan baba. Bizimlesin Behzat, bizimlesin. Hoş geldin Baba Doğan. Seni aramızda tekrar görmek çok güzel. İlyas, herkes senin gibi mi düşünüyor? Yoksa bazıları düşünmeyip, birbirilerine mi bakıyorlar? Kimsesiz baba. Bizim gençliğimiz senin efsanelerini dinlemekle geçti. Bir gün seninle aynı yerde bulunacağımı hayal bile edemezdim. Doğru. Orası olsa olsa cezaevi olabilirdi ama aynı koğuş değil tabii. Malum, biliyorsun bizim olduğumuz koğuşlara hırsızları koymuyorlar. Ama Kimsesiz baba, sen daha dakika bir de bizi ezdin. Sana dakika kaç uyardı Yaman? Ben insanlara genelde diyorum ki "Ya beş dakika adam ol.". Sonra hemen diyorlar ki "Baba, kaç dakikamız kaldı?". Bizimki o hesap değil Kimsesiz baba. Bize bir büyüğümüz nasihatte bulunursa, biz onun sözünü tutarız. Hatta Alpaslan'la aynı yerde bulunmamamızın mümkün olmadığını söyledik. "Ama eğer Kimsesiz Doğan varsa, gerisi teferruattır." dedik. Öyle mi Behzat? O minimalde bir şeyler dediler işte. Ben de burada sizinle bir uzlaşmada bulunmak arzusunda değildim. Ta ki Doğan baba bunu rica edene kadar. Yani, bundan sonra herhangi bir intikam gütmeyeceğine dair söz veriyorsun, öyle mi anlayalım Alpaslan? Seni illa ki bir ara öldüreceğim Yavuz. Ama o gün, bugün değil. Sözünü verebilirim. Doğan baba bu hatırı üzerimden kaldırana kadar böyle. Biz böyle şartlı bir uzlaşma konuşmamıştık. Tabii uzlaşmaya bir yerden başlamak da kötü değil. Biz de az bir yerden başlamıyoruz. Abimizin ölümünü sineye çekip, oturduk. O senin şahsiyetsizliğin Selman. Senin üstüne kim hatır koydu? Abim. Ben yanlış mı anladım. Birisi bana desin. Kimsesiz Doğan'la, Alpaslan şimdi masaya mı döndü? Şimdi eğer sulh olacaksa, iki tane sandalyemiz boş. Biz ikisinin de gücümüze güç katacağından eminiz. Açıkçası hepimize düşen, tekrar geri geldiğiniz için size hoş geldiniz demek. Hoş gelmişsiniz gelmesine de bunu Alpaslan özellikle sana söylüyorum. Ben seni yıkamadım ama sen de beni yıkamadın. Yıkamadığım bir adamla aynı masada oturmak, beni onurlandırır. Ben burada olduğum sürece, oturduğum sürece kimseye intikam ya da kin gütmeyeceğim. Ama bunun sebebi sizin beni, benim sizi yıkamamış olmam değil. İlyas amcam bu masaya liderlik ediyor. Bana düşen onun liderliğine itaat etmektir. İnsanlar tek doğar, tek ölür. Ben Kimsesiz Doğan olarak diyorum ki; burada herkes lidere itaat ediyor ama herkes İlyas'ı gerçekten lider olarak biliyor mu? Bunu bir sormak isterim. Benim için tek lider İlyas'tır. Tek geçerim. Yaman, sen aynı şeyi diyebilecek misin? Şüphesiz. İlyas'ı bizzat ben lider yaptım Doğan baba. Emrindeyim. Baban kimin emrinde? Babamı Hızır Reis gibi düşünün. Yani, bize karışmaz. Evet, işte bunu ondan bizzat duymak isterim. O gelse, bana dese ki "Ben hırsızım. Ben çalarım. Çocuklarımla işlerim ayrı." O zaman sulh için benim kefaretim geçerlidir. Nasıl olacak bu dediğin? Beni ziyarete gelecek. Biliyorsunuz benim davetime icabet etmeyeni, ben ne yaparım? Onun rüyalarına girer, kâbusu olurum. Çek o parmağını tetikten. Çek dedim! Abi, dün "Annemle baş başa kalacağım, gelmeyin." dedin ama sonrasında Hızır Ali gelmiş yanına. Ceylan abla gelmiş diye duydum. Yani İlyas? Hava soğuktu. Yani, biz gelirdik sen eve dönerdin. İşte annemde yalnız kalmamış olurdu. Ne bileyim yani, mevzu vasiyet ise hani biz de öz oğluyuz sonuçta. Sabaha kadar kalsak da bir şey olmazdı yani. Konu sadece vasiyet değildi İlyas. Neydi peki o zaman abi? Yani, toplantıdan falan kaçmak mı? Hedef olmaktı. Şimdi herkes beni iyi dinlesin. Diyeceklerimi bir yerde ağzınızdan kaçırırsanız, ağzınızı sonsuza dek kapatırım. Yok, söz dayı. Dün gece kabristana içimizdeki hain beni öldürmek için geldi. Amacım onu sağ olarak yakalayıp, konuşturmaktı. Ama bu maalesef mümkün olmadı. Öldü mü yani dayı? Gebersin! Kimmiş Hızır? İşte bu kısmı buradan dışı çıkmayacak. Amca, burada kim kime ne söyleyecek? İçimizden birinin hain çıkması zaten yeterince büyük bir rezalet. Bahar öldü mü Ceylan abla? Kim hain olacak başka? Hep o konuşuluyordu başından beri. Boş konuşuluyordu. Bunu anlatmaya çalıştım ama insanlar ne kadar tecrübeli olsalar da duyguları akıllarına gölge yapıyor. Bir ömür özür dileyebilirim. İçinde bulunduğum durumu hazmetmen ömrümü alır zaten. Sen söyle bari, çıldırtmayın adamı. Abim belli ki bizi inletene kadar bir isim vermeyecek. Kim? Ebru. Maalesef kendi ellerimle ailenin içine soktuğum Ebru. Ebru mu? Ebru. Dün özellikle burada annemin vasiyetini söyledim. Toplantıda olmayarak da kendimi açık hedef haline getirdim. Abi, bu söylediklerin bir tahmin mi? Yoksa... Eğer annem mezarlıkta Ebru'ya sıkmasaydı, babamı dürbünlü tüfeğiyle öldürmüştü. Yani, Avni'nin suikastçısı da Ebru. Belli ki. Peki abi, sen bunu ne zamandan beri biliyorsun ya da tahmin ediyorsun? Abin içimizden birinin hain olduğunu düşündüğü için Bahar'la plan yapmış. Ebru bu sayede kendini ele verdi. Az kalsın bana Bahar'ı öldürtecekti. Aslında otelde anlamıştım. Bence bütün planı bu işin Bahar'ın üstüne kalmasaydı ama Hayriye Hanım'ın vefat haberi gelince, birden allak bullak oldum. O haberi almamış olsaydınız, Bahar'la sen ölmüş olacaktınız. Özür dilerim Ceylan abla. Siz Bahar'la birlikte değil miydiniz abi? Yok. Yani, sen hepimize bir oyun oynadın. Bahar'da oynadı, öyle mi? Ölümü göze alarak.17708

Can't find what you're looking for?
Get subtitles in any language from opensubtitles.com, and translate them here.