All language subtitles for Eskiya Dünyaya Hükümdar Olmaz 40. Bölüm FULL - SEZON FINALI

.

(Jenerik müzik.)

Evet, Özkan. Seni nasıl öldürmemi istersin?

Boğayım mı, vurayım mı?

Yoksa buradan aşağı atıp seni parça parça mı edeyim?

Sen benim ortağımsın, ben sana bir şey yapmayacağım.

Söyle, hangisini yapsın?

Fikret bak, bir süre sonra bizimle aynı masada oturacaksın.

Daha oturmadı.

Eğer bana bir şey yaparsanız, Ünal Bey de CIA de bunun hesabını sizden sorar.

Kim ne istersen benden sorsun, benim veremeyeceğim hiçbir hesap yok.

E tabi hayırlı işte acele etmek lazım.

Ben aslında diyorum ki Özkan, seni öldürmesin Fikret.

Ben seninle her şartta anlaşırım Hızır Reis.

Hızır, bu beladır. Bir an önce defetmek lazım.

Ben bela değildir demedim.

Ünal'a bela etmeyi teklif ettim.

Ben ne isterseniz yaparım.

Abi, biz bundan son nefesiniz istiyoruz niye başka bir şey istiyoruz ki. Öyle değil mi Fikret abi?

Hızır bana bir sebep söyle ki daha fazla bunun yüzüne bakmayayım.

Sen burada Özkan'ı öldürürsen, bu kimin işine gelir Fikret?

Sana masaya oturmayı teklif eden Ünal'ın.

Özkan'dan kurtulur, senden kurtulur, asıl benden kurtulur benden.

Ama benden kurtulmasına izin vermeyeceğim.

Hele siz, hiç izin vermeyeceksiniz.

Sen masaya oturacaksın, sen de ölmemek için her dediğimi yapacaksın.

Ne derseniz.

Ben neden bu intikamdan vazgeçeyim?

Çünkü bir planım var.

Senin ölmeni istemedim, şimdi Özkan'ın ölmesini de istemiyorum.

Abi şimdi mesele Ünay Bey'in üzerine bir şey yıkmaksa, adam ne yapıp ne edip bir şekilde bir oyun oynayacak.

Oynasın da görelim.

Sakin ol delikanlı, reisinle konuşmaya geldim.

Kapıyı çal, geldiğimi haber ver.

Abi, Özer Bey burada.

Ne işi var onun burada?

Ünal Bey gönderdi, umarım Özkan'a bir şey olamamıştır.

Gel Özer Bey gel, biz anlaştık. Problemlerimizi çözdük.

Nasıl bir anlaşma yaptınız Hızır Reis?

Senden gidip Özkan'la görüşmeni rica etmiştim, ama beni tanırsın dayanamadım kalktım kendim geldim.

Fikret Bey, Özkan'dan Hakan'ı vermesi şartıyla intikam almaktan vazgeçti.

Öyle mi Özkan?

Evet aynen öyle. Ben de Hakan'ın yerini söyledim.

Alparslanlar halletti.

Fikret Bey de masaya oturmayı kabul etti.

Ünal Bey'i ara, masayı toplayalım...

...hazır kin, nefret, alacak-verecek, kan davası falan bitmişken oturup konuşup ticaretimize devam edelim.

Güzel, doğru olanı yapmışsınız hepiniz.

Bu anlaşmanın şartlarında benim bilmediğim başka bir şey yok değil mi?

Özer Bey, ben anlaştık diyorum sen şartlar diyorsun.

Ünal Bey seni buraya niye gönderdi?
Özkan öldürülmesin.

Öldürüldü mü?
Hayır.

Masa niye toplanamıyordu?
Fikret masaya oturmayı kabul etmediği için.

Kabul etti mi?
Etti.

E tamam da.

Sen niye mutsuzsun İlyas?

Beni bilirsin Özer Bey, dökülen kan beni tatmin etmeyince mutsuz oluyorum.

Ben bunun burada oturmasını kabul etmiyorum.

Birinin bu masada oturup oturmayacağına sen karar veremezsin Tipi.

Daha önce olduğu gibi, bu masada oturacak insanı lider seçer.

Ben oturması için Fikret'i uygun gördüm, Hızır da burada olması için onu ikna etti.

O zaman bu masada oturan bir üye olarak hemen ölmesini istiyorum.

Ne gerekçeyle?

Husumetim var.

Tam da bu gerekçeyle, hiçbir şey yapamazsın Tipi.

Burası ticaret masası, burada şahsi husumetlerin yeri yok.

Sen susacak mıdın dadaş?

Adamı masaya oturması için ikna eden benim Tipi, ne susması?

İlk oylamada aleyhine oy kullacağım dadaş haberin olsun.

Canın sağ olsun.

Açıkçası Ünal Bey burada olmamı istediğinde bunu kabul etmedim.

Çünkü masadaki bazı insanların ikiyüzlü olduğunu, şerefsiz ve hahsiyetsiz olduğunu düşünüyordum.

Ne oldu da fikrin değişti?

Senin yüzünden değişmemiş belli ki.

Senin yüzünden de değişmedi Ateş.

Hızır yüzünden değişti.

Burada olmamı sadece ticaret için değil...

...kimse kimsenin arkasından iş çevirmesin ve çevirenler cezasını bulsun diye de istedi.

Belli ki Özkan'ı kastediyorsun Fikret, arkadan iş çevirdi diye.

Ceza görsün diye mi bu teklifi kabul ettin?

Evet, o yüzden kabul ettim.

Bu masanın kurallarına göre, hata yapan bu masada cezalandırılıyormuş.

Görmeye geldim.

Fikretciğim, biz seni ticaret yollarımız açılsın...

...sevkiyatımız kesintiye uğramasın, masamız daha güçlü ve kudretli olsun diye aramızda görmek istedik.

Ama sen ceza ve intikam isteğiyle konuşuyorsun.

Hızır sana bunları vaat ederek mi buraya getirdi?

Özkan'ı öldürteceğini mi söyledi?

Açıkçası ben Özkan'ın ölmesini istemiyorum, böyle bir vaatte de bulunmadım.

Kaldı ki Fikret'le Özkan uzlaşmaya vardılar. Yalan mı söylüyorum Özkan?

Hızır Reis doğruyu söylüyor, biz orada Fikret Bey ile ticerete devam kararı aldık.

İntikam ile ilgili olarak da alacak verecek davamız olmayacağına antat kaldık.

O zaman neyin hesabını yapıyoruz?

Toprağım öldü, yerine sen oturdun ve biz bir toplantı yapmıştık.

Ve bu toplantıda nakliye işini benim yapacağıma dair karar vermiştik.

Saçma sapan konuşma Refik.

Benim olmadığım toplantıda kaldırılan ellerin hesabını mı soruyorsun?

Dua et ki, ben o toplantıyı yok sayıyorum ve bunun hesabını sormuyorum.

Ünal Bey sizin olduğunuz yerde herhangi bir konuyu oylamaya sunabiliriz...

...çünkü sizin demokrasi anlayışınıza göre her şeyi konuşabiliriz değil mi?

Tabi ki.

O yüzden bu masada birbirinden nefret eden insanları bir araya getirdim.

Sebebi sadece ve sadece para için ortak bir noktada buluşmak...

...şahsi meseleler için oy çokluğu elde edemeyecek olmaları.

Özer Bey, Yılmaz bey. Şunu oylayabiliriz, şunu oylayamayız gibi kurallarımız var mı?

Her türlü oylama yapılabilir, buradaki üyelerin hepsi asil üyedir.

Hızır Reis, masada yine birinin ölümü için oylama isteyecekseniz bunu ancak masanın lideri talep edebilir.

Yani siz lider değilsiniz, bunu hatırlatmak isterim.

Evet Hızır, sen lider değilsin neyi oylamak istiyorsun?

Sevkiyatı Fikret'ten alıp Refik'e vermeyi mi?

Oylama istemeden önce, bu masadaki bir arkadaşıma kısa sorular sorup net ve dürüst cevaplar almak istiyorum.

Arkadaşım dediğine göre, o ben değilim.

Kime ne istiyorsan sor Hızır.

Özkan, İlyas'ın ölmesini Ünal Bey senden istedi mi ya da bir şekilde bunu sana ima etti mi?

Etti.

Toprak'ın yeğenine eylem emrini sen mi verdin?

Evet.

Ünal Bey'in bilgisi dahilinde miydi bu?

Evet.

Ünal Bey, Fikret'i masaya oturtturacağım...

...Fikret senin ölmeni istiyor, hanginiz birbirini öldürürseniz dedi.

Ben de Toprak'ın yeğeniyle bu işi hallederim dedim, o da onay verdi.

Bacımı sen mi vurdurttun?

O vurdurtmamış, Ünal Bey'miş yaptırtan onu konuşuyoruz Tipi.

Ünal Bey, bu doğru mu?

Diyelim ki bu söylenenlerin hepsi doğru, biraz önce Yılmaz'ın dediği gibi liderin ölümünü oylayamazsınız.

Ve lideriniz de benim.

Şimdi beyler, benim arkamdan onca plan yapan, Fikret'e bir teklif götürmüşken arkasında plan yapan...

...üstelik bunların hepsini bu masada oturan birini kullanarak yapan...

...Özkan'la ya da Yılmaz'la, bir lideriniz olsun istiyor musunuz?

Ben böyle bir lider istemiyorum.

Ünal Bey'in liderlikten atılması için el kaldırmanızı teklif ediyorum.

Bakalım ölümüne kimler el kaldıracak.

Öleceğimi de bilsem, buna el kaldırmadan duramam.

Tipi, hani lehime el kaldırmayacaktın?

Bir dahakine dadaş.

Duymadın mı?
Ablamı vurdurmuş.

Seninle beraber, altı gibi Hızır.

Ünal Bey, yedi.

Hadsiz!

Buna beni siz zorladınız Ünal Bey.

Benimle, sekiz etti Ünal Bey.

Artık bir önemi yok ama, kayıtlara geçmesi için.

Kayıtlara geçti Özer.

Sen de tarihe geçmek ister misin Yılmaz?

Belli ki ben sizinle tarihe geçeceğim Ünal Bey.

Ünal Bey zaten tarih oldu Yılmaz.

On'a iki.

Liderlik için kim aday olacak?

Ben, lideriniz olmaya adayım.

İlk oyu, kardeşiniz İlyas'tan aldınız.

Ben tatmin olacağım bir cevap alırsam elimi sizin lehinize kaldıracağım.

Sor Özer Bey.

Liderliğinizi bu masanın ticareti doğrultusunda yapacaksınız...

...ailenizin ya da arkadaşlıklarınızın çıkarı doğrultusunda değil.

Söz veriyorum.

Sen Ünal Bey gibi değilsin Hızır Reis, dostluğa arkadaşlığa değer verirsin.

Hiç ayrım yapmayacağına söz verir misin?

Söz veriyorum.

Kardeşin benden nefret ediyor, ben de ondan nefret ediyorum ama bu nefreti ticarete yansıtmıyorum.

İlyas yansıtıyor, İlyas'ın yansıtmasına göz yumacak mısınız?

İlyas budan sonra şahsi hareket etmeyecek.

Masanın çıkarlarına uygun hareket edecek, öyle mi İlyas?

Çok zor bir şart sundu İlker, benim ondan nefret etmemin nedeni arkamızdan iş çevirmesidir.

Zira artık Ünal Bey aramızda olmayacağı için nefret etmeye de gerek kalmayacak...

...çünkü arkamızdan iş çevirmeyecek. İşte bu yüzden nefretimden vazgeçerek davranacağıma, söz veriyorum.

Benim için yeterli.

Senin yanından olduğum için bugüne kadar hep kaybettim.

Bana teklif edilen şeyden de az önce vazgeçildi. Buna rağmen yine senin için el kaldırıyorum Reis.

Refik benim yanımda olduğun için hiç kaybetmedin, hala masada oturuyorsun.

Ticari kazançtan bahsediyorsan hepimizin kayıpları var ama bundan sonra kaybetmeyeceğine dair söz veriyorum.

Mazideki düşmanlıklar mazide kalacak, intikam olmayacak.

Bana bunun sözünü vermiştiniz, şimdi herkesin ortasında da bu sözü verir misiniz?

Söz veriyorum.

Sen Tipi?

Sana oy vermeyeceğim dedim dadaş, kayıtlara öyle geçti.

Sözümde durayım, zaten gördüğüm kadarıyla benim oyuma da ihtiyacın yok.

O yüzden, sana oy yok.

Bunu unutmayacağım Tipi.

Ne yapıyorsun Ateş?

Hayatımda verdiğim en güzel oyu veriyorum aga.

Hem Reis'in lehine hem senin aleyhine, bu da kayıtlara böyle geçsin.

Bundan sonra kimse demesin ki Ateş agasıyla hep aynı oyu verecek.

Yine de baş tacısın dadaş.

Dokuz'a üç oyla, yeni lideriniz benim.

Tipi baş tacıdır, ona oyunu vermedi diye söyleyecek bir şeyim yok.

Yılmaz, liderine ihanet etmedi. Liderine ihanet etmeyerek, onun yanında durarak onurlu bir davranış gösterdi.

Benim için masada oturmasında bir sakınca yok.

Tabi, görevini Özer Bey'e devretme şartıyla.

Özer Bey eski görevini kabul ederse?

Masaya hizmet etmekten onu duyarım.

Daha önce seni lider yapmıştım Hızır, bir müddet sonra gelip liderliği geri vermek için epeyce dil dökmüştün.

Şimdi ne değişti?

Başarabilecek misin?

O zaman liderliği sen vermiştin, liderliği şimdi ben aldım seni de liderlikten ettim.

İstersem masada ölümünü oylatabilirim ama bu şahsi bir davranış olur ve ben...

...biraz önce masada böyle bir şey yapmayacağıma dair bir söz verdim.

Ama yaptıkların cezasız kalmayacak.

Ceza neymiş?

Masayı terk edin.

Yerinize vekiliniz oturabilir.

Hızır Reis?

Memnuniyetle.

Daha önce de söylemiştim, ben demokrasiye inanıyorum.

Göryorum ki, bunun uygulandığı çok büyük bir masa kurmuşum.

Artık yerime vekilim oturabilir.

İzninizle beyler.

Hep olman gereken yerdesin vekilim, beni hiç şaşırtmadın. Bakalım amcanı şaşırtacak mısın?

Masada amcam değil Ünal Bey, liderimiz.

Evet, lider.

Dikkat et, ihanet etme.

Çünkü ihanet ölüm gerektirir.

Ya nerede kaldı bunlar ?

Servet abi eli kulağında, gelirler .

Ya insan bir telefon açar, bir mesaj çeker merak ediyorum.

Neyi merak ediyorsun Servet abi?

Reis gerçekten reis oldu mu onu merak ediyorum.

Reis zaten reis Servet, boş boş konuşma.

Bu enişten sırtıma da vuracak mı?

Ne bu böyle, dat dat kornaya basmalar?

Düğün halayı gibi ulan.

Abi bir karışma ya, kaç zamandır bu kadar mutlu olmadık.

Sen dur, sen dur!

Kornalardan anladığım kadarıyla, reisliğin hayırlı olsun Reis.

Sağ ol.

Seni de baş müfettiş yaptım Müfettiş.

Teşekkür ederim Reis.

Tövbe yarabbim yaresulullah, tövbe ya.

Adnan müziği ver dayımla horon çekeceğiz.

Ne yapıyorsun lan?

Müzik açtırmalar, kornaya basmalar, horon tepmeler..
Seni bir teperim bak var ya.

Dayı içimdeki kemençe sesini susturamıyorum.

Bunun içindeki kemençenin tellerini koparın, aşağı kemençesiz gelsin.

Tövbe yarabbi yaresullullah, ulan millet deliye hasret ben akıllıya arkadaş.

Ünal öldü mü İlyas?

Yok, abim masadan attı yerine de yeğenimi oturttu.

Ölümden beter olmuş.

Alpaslancığım sana hazırladığım raporlara bakacak olursan...

...masanın bütün haddehane işlerini üstlenirsek büyük bir imparatorluk kuruyoruz.

Şahsi çıkar sağlamak yok Servet abi.

Şahsım için söylemedim, hepimiz için söyledim.

Daha ilk günden abimi bağırtmayın, hadi da hadi.

Abi, vallahi utanmasan sevincimden ağlayacağım.

Kafayı mı yediniz oğlum?
Ben neydiyesem oyum.

Yok abi yok, biz neydiysek o değiliz.

Beni yanına aldığından kaportacı çırağıydım.

Sen de neysen osun, boş boş konuşma.

Ne oldu büyüdün horoz mu oldun?
Hala civcivsin.

Daha önce de o masanın lideri olmuştun ama o Kaplan seni lider yapmıştı.

Şimdi sen kendin lider oldun, o kediyi de attın kapının önüne.

Attım.
En keyifli tarafı da oydu.

Bir hasımlık devam edecek mi, sana oy vermeyen kimler kaldı o masada?

Ünal var, Yılmaz var.

Onları geç.

Tipi de oy vermedi.

Reis, Ateş?

Sırtından yeleği çıkarttı, kafasını mı üşüttü bu?

Ne demek oy vermemek?

Ben o masaya Fikret'i oturtmuşum ya, o kadar tribe razıyım.

Eğer ben de bacısını hastanede Fikret'le evlendirmezsem, bana da Şahin demesinler.

Bak bu iş de senin olsun, vallahi büyük hayır işlersin.

Dayı şimdi siz üçünüz de masadasınız ya, biz her istediğimizi yapabiliyor muyuz?

Enişte sen ne istiyorsun bilmem ama ben o masada lider olabilmek için bir takım sözler verdim.

Ve o söz verdiğim adamların hepsi Ünal'ın yanında ve Ünal'a bağlı adamlar.

Şimdi, size tek tek anlatır İlyas.

O sözlerimden bir tanesini bile yere düşürecek olursanız sadece beni değil üçümüz, sonra da hepimizi tek tek öldürürler.

Ya abi kurban olayım ya, en mutlu günümüzde o klasik dramatik konuşmalardan birini yapmasan?

Tamam lan tamam.

Reis, Özer de seni destekledi mi?

Onunla Özkan el kaldırınca, bunu Amerika istiyor diye hepsi birden el kaldırdılar...

...yoksa o havaya kalkan eller masanın altına giderdi.

Amerika'nın da desteğini aldığına göre, hem bizim devlet hem milletler arası destek arkamızda.

Fahri abi bizim devletin tepkisini bilmiyoruz, şimdi Amerikalılara da belli olmaz.

Devletler kazananların yanında olur, biz kazandığız sürece de yanımızda olacaklar.

Yani artık şartları biz belirliyeceğiz.

Abi, hastaneden aradılar .

Söyle.

Reha uyanmış, gözümüz aydın abi.

Çok şükür, bugünü göremese çok üzülürdüm.

Senin bu oğlan da çok uyanık çıktı, bak işler hallolmadan uyanmıyor Şahin Ağa.

Duysa ki, sıkacak adam kalmadı, düşmanlık bitti, gözlerini kapatıp uyumaya devam eder o.

Gideyim diyeyim ki, Reis'in sadece lider oldu hasımlıklar bitmez.

Hani hep kötü şeyleri ben söylüyordum?
Bak son çiviyi sen çaktın Şahin Ağa.

Hasımlığın bitmesini istiyorsan, dedim sana, gidelim bir yere hıyar satalım.

Hele bir bak, bunları kim alır?

Aman aman ben almam, bana müsade.

Yürü Ezber.

Tamam abi.

Amca benimle işin yoksa müsadeni isteyeyim.

Git git, sen de git. Oğlan senin yüzünden yedi mermiyi.

İntikamını aldık de de rahat etsin bari, hadi.

Tamam amca.

Reis, ilk icratımız ne?

İlyas'ı Esra'yla evlendireceğim.

Nasıl yani?

İlyas'ım, dayı bütün babaları senin düğüne toplayacak, işte biz orada horon tepeceğiz.

Öyle yapmayacağım.

Yarın hepiniz karılarınızı alıp bize gelin.

Annemi de alın, arabalara binin, doğru Aydın'a kız istemeye.

Şimdi ailesi, sizi görüp kızı verirlerse alın gelin.

Vermezlerse, kaçırıp gelin.

Öyle düğün yapacağım.

Sen gelmeyecek misin?

Gelmeyeceğim İlyas.

Şimdi sen yolda kavga edersin, vazgeçersin, ben çok seviyorum abi evlenemem falan dersin...

...ben çeker seni vururum.

Masamdasın, masamdaki birini ancak toplantıda vurabilirim.

Senin yüzünden liderliğimin tartışmaya açılmasını ve Ünal'a koz vermeyi istemem İlyas.

Doğrusu da bu dayı.

Vay be, bir kurşun yedim Hızır abi masanın başına geçti.

Bir kurşun daha ye, memleketin başına geçsin evlat.

Yerim baba.

Sensin.

Havada kurşun görsen yersin.

Reha, öbür taraf nasıldı?

Bir tek Alparslan abiyi gördüm, yine gizli işler çeviriyordu.

Bilirsin, severim gizli saklı iş çevirmeyi.

Bir gizli iş mi çeviriyorsun yeğenim?

E biz bir ekibiz Şahin Ağa, biraz gizlimiz saklımız olsun.

Bana kalırsa olmasın, size kalırsa canınız sağ olsun yeter.

Eyvallah, hadi bana müsade.

Eyvallah.

Ezber, ne oldu Hakan?

Amcasının yanında.

Hadi ben bir annene haber vereyim, siz de vurdu kırdı konuşun.

Utanmadan.

Kim sıktı?

Gerçekten İlyas abi gibi bozuluyorum bu işlere.

İnsan iki gün kıyıda köşede saklar, bekler.

Yattığın yerden kalkmıyorsun, bir de konuşuyorsun.

Germe beni.

Tebrik ederim.

Teşekkür ederiz Nevzat abi.

Bu muydu planın?

Ne planı?

Patronuna sonra görüşürüz dediğin?

Kötü mü oldu?

İlk defa kötü olması Alparslan.

Patron ne dedi abi?

Kızdı.

Söyle o Alparslan'a, o masadakilere benzemesin, eşkıya dünyaya hükümdar olmaz dedi.

Öyle mi dedi?

Aynen öyle dedi.

Abi, eğer yarın müsaitse ben bir patronla görüşeyim.

Yerini, saatini bildiririm sana.

Alo?

Evlat iyi, gözünü açtı.

Tabi tabi.

Ben şimdi sana ne diyeyim Hızır?

Öyle bir günde dedin ki, kızamıyorum da sana.

Sen istiyorsun ki, biz Aydın'da rezil olalım.

Kız isteyecek hiçbit hazırlığımız yok.

Anne, senin sandığında üç defa kız isteyecek malzeme var.

Vardır tabi. İlyas, Alpaslan, Ömer için daha hazırlıkların vardır ama-

Anne.

Bak, Alpaslan'ı biraz zor evlendiririz, e daha Ömer'e de çok var.

Bence sen hepsini onların birbirine kat, oğlunu evlendir ki biraz sakinlesin.

Ya benim işim gücüm var, aşık adam benim düzenimi bozar.

Evlenince aşk bitiyor mu Hızır?

Ya aşk bitmez, niye bitsin, ben öyle mi dedim?
Ben biraz sakinlesin dedim.

Aşkmış, utanmıyorsunuz da büyüklerin yanında böyle konuşmaya.

Hızır?

Hı?

Biz niye gitmiyoruz?

Ya bırak gitsinler kafamız rahatlasın.

Biz de iki gün tatil yapıp dinleniriz.

Tatil? Biz?

Biz de insanız.

Yunus ne olacak?

Lütfiye bakar.

Doğru söylüyorsun.

Lütfiye bakar, kardeşleri bakar, bir kere de kendimiz için bir şey yapalım.

Bak bu lafı dedin ya, dile benden ne dilersen Meryem.

Söz mü?

Söz ulan.

Ulan?

Yani aşkım da olur.

Yani aşkım, ne dilersem yerime getireceksin?

Bak öyle Avrupa, Amerika falan olmaz, yani bu civarlar, öyle bir yer.

Yok yok, öyle şeyler değil.

Tamam, ne istersen söz.

Yunus Selim'i annesine ger götür.

Al işte.

Senin neyine lazım be adam?
Kabahat bende.

Niye uğraşıyorsun ki?

Al Yunus Selim'i, bin arabaya, hangi cehenneme gidiyorsan git...

...kafanı dinle, tatil yap kendi başına. Ne uğraşıyorsun?

Kadınla tatil mi olur?
Vır vır vır.

Hızır, söz verdin.

Ben ona söz vermedim. Tek taş, iki taş,üç taş, beş taş neyse ona söz verdim.

O da bir güzel çift lafına.

Ya ben senin paranı, pulunu, tek taşını istemiyorum.

Ben seninle başbaşa vakit geçirmek istiyorum.

Yunus Selim'e Lütfiye bakar.

Tamam, nasıl istiyorsan.

Anlaştık.

Anneciğim, ne yaptın, ikna edebildin mi?

Yok, henüz değil ama ben yarın ikna ederim onu.

Nasıl edeceksin?

Kocan olduğu zaman öğrenirsin.

Ya amca, babamla konuşsanız da biz de gelsek sizinle ablamla?

Ya tamam oğlum gelin gelin de, şimdi Yunus Selim'i de alır verir...

...bunu da götürün diye tutturur, ben ne diyeceğim Esra'nın annesine babasına?

Ya işte amca ben de onu diyorum, şimdi diyecek kardeşinizle ilgilenin.

Ya bak ablam yine atar yapacak, ben onunla uğraşmak istemiyorum ne olur.

Ben rica ederim Hızır abiden, yok demez bana.

Aslansın be yenge.

İlk defa seni eşim, bu ailenin gelini, yeğenlerimin yengesi gibi hissettim.

Çok duygulandım be Esra.

Hala inanmıyorum evleneceğimize.

Duygularımı bir bozma da, bir bozma gel.

Ulan Yunus, uşağım, bak benden sana baba tavsiyesi...

...ne yap et evlenme lan.

Diyelim evlendin, ama sakın ikincisine bakma.

Yok ulan seni istemediğimden değil, zor oluyor lan.

Lan şimdi benim gözümün içine bak bakayım sen.

Eğer anneni özlediysen, ağla.

Tabi, buldun yalancı memeyi sesin çıkmaz.

Soru sordum oğlum sana, anneni özledin mi özlemedin mi?

Tamam lan tamam, tamam tamam.

Tamam tamam tamam.

Özlemiş işte çocuk.

Bir ara dillendi de sana mı anlattı, ne biliyorsun?

Baba, ya hiç mi vicdanın yok senin?

Var sızlıyor, ne yapacaksın?

Ben bir şey yapamam, keşke yapabilsem ama sen yapabilirsin.

Tut şunu.

Baba ben almak istemiyorum.

Ben de çok vermek istemiyorum zaten ama sen bir ablalığını yap belki ben de ablasının dediğini yaparım.

Ya enişte, biz kaç kişi gidiyoruz bu kızı istemeye ben anlamadım ki ya.

Ben Hatice'yi istemeye bir kamyon hediye götürmüştüm Civciv.

E haklısın, Hayriye annemin gözünü başka türlü boyayamazdın.

Ömer bunlar kimin?

Ablamla benim.

Siz de mi geliyorsunuz?

Evet.

Yunus Selim'e kim bakacak, Meryem yenge mi yoksa?

Yok, Lültfiye abla bakacak.

He Lütfiye gelmiyor o zaman.

Tamam değil mi?

Bu kadar, bu kadar.

Şuraya bakın ya, İlyas abimin kız istemesine bile gidemiyorum.

Ben ne kadar bahtsız bir kızım ya.

Lütfiye seni de götürmek isterdim ama Yunus Selim var.

O da gelsin bizimle.

Ne diyeceğim ben kayınpederime, hı?

Abimin ikinci eşinden yeğenim, tanıştırayım Yunus Selim mi diyeceğim küçücük bebeğe?

E sen her şeyin doğrusunu mu diyorsun İlyas abi.

Yeğenim dersin, çocuğun dili mi var?

Çocuğun dili yok da sizde maşallah pabuç kadar, tutamazsınız tutamazsınız.

Lütfiye, Can'la Merve okuldan gelince buraya geleccekler haberin olsun.

Bu da onların eşyası, sen Ömer'in odasına çıkarırsın. Tamam?

Tamam, onlar da gelsin.

Niye ağlıyor bu?

Niye ağlayacak, gelemiyor diye.

Ula Lütfiye, teyzem iki gün başında değil daha Allah'tan ne istiyorsun?

Bana ne, ben de gelmek istiyorum.

Kafası basıyor da sanki.

Adnan'ı çağırırsın, gezdirir sizi.

Hakikaten mi abla?

Ne Adnan'ı, ne gezdirmesi?

Çocuklarla ya İlyas, evde tıkılıp kalsınlar mı?

Meryem'le Hızır da başbaşa kalmış olur hem biraz.

İyi tamam.

Yani ne gerek vardı tüm bunlara?
Yol restoran, lokanta dolu.

Allah aşkına Hayriye annem yoldan bize bir şey yedirir mi?

Ya siz aynı arabada gitmiyorsunuz keyfinize bakın.

Esracığım, Hayriye anne sizin arabada mı?

Evet abla.

Çocuklar?

Onlar da.

Keşke sen bizim arabaya gelsen, biraz kafanı dinlerdin canım.

Alışsın, nasıl olsa evlendikten sonra Hayriye hanım onu kampa alacak. Ha?

Alışsın.

Anne, bak milleti darlama. Yol uzun huzursuzluk çıkarma. Yok, içmeyin, yemeyin...

Ramazandır da.

Seferiler da.

Devenin üstünde gitmiyorlar, arabanın içinde gidiyorlar.

Ya anne sana ne, millete sevap dağıtmak sana mı düştü?

Ben anneyim, istemem kimsenin günah işlemesini.

Anne, yol uzun ya.

Tamam tamam.

Ben bu yaşıma geldim, uşağımın sözünü dinliyorum.

Onlar bu yaşlarına gelmişler, sanki beni dinliyorlar.

Anne?

Hı?

Bu kız isteme işini bozmayasın?

İşi yoluna koymaya gidiyorum niye bozayım?

İyi. Şimdi sana soruyorum, oğulların ne iş yapıyorlar?

Ticaret yapıyorlar.

Heh, güzel.
Peki ne ticareti yapıyorlar?

Silah satıyorlar.

Ya anne öyle değil ya, Allah Allah.
Senin İlyas araba satıyor.

Tamam, tamam İlyas için öyle derim.

Beni sorarlarsa ne diyeceksin?

Masanın başı derim.

Bütün babalar uşağımın elini öpüyorlar derim.

Anne elini öpeyim deme.

Öp.

Ah Hızır, sen galiba unuttun ki Aydınlının annesi babası öğretmen.

Onlar her şeyi bilir, bana sormazlar.

Anne sen sorsalar da yine deme.

Bak Hızır, duyarsam ki Yunus'u geri göndermişsin her şeyi söylerim.

Koskoca masanın başına geçmiş, koca koca mafya babalarına elini öptüren şu uşağını bir tehdit etme be.

Abi, İlyas hazırız dedi.

Bak, eğer baban seni vermezse bizi rezil etme İlyas'la kaç gel.

Tamam abi merak etme.

Hadi kızım.

E hadi.

Hadi bakalım.

Alpaslan nerede, nereden alacaksınız?

Burada kimse kalmadı dedi, ben amcamın yanında kalayım dedi, ben de tamam dedim.

İyi tamam, gözümün önünde dursun.

Şahin ağaların yanında hastanede, istiyorsan çağırayım. Çıkacak mısın?

Yok yok çıkmayacağım, hadi.

Yenge.

Dikkatli sürün oğlum arabaları.

Tamam tamam.

Yavaş abla.

Ben kesin öldüm cennetteyim Ateş.

Yoksa siz ikiniz nasıl yan yana gelesiniz?

Ben meleğim, bu da şeytan abla.

Bir seçim yap diye geldik.

Ben ikinizden de hiç vazgeçmedim.
Cennete de gitsem cehenneme de gitsem vazgeçmem.

Ben seninle her yere gelirim Emine'm.

Sen bize geri geldin ya.

Emine'm deme Fikret, Emine'm deme.

Diyeceğim Tipi.

O zaman iste ablamı benden.

Elimi öp, Emine'm de.

Allah'ın izniyle ablanı istiyorum.

Versen de alırım, vermesen de alırım.

Elini de öpmüyorum.

Abla, bak ne diyor.

Allah'ın izniyle dedi Tipi.

Sen ver.

Ben onun yerine de öperim senin elini.

Sen iyileştin ya ablam başının gözünün sadakası olsun.

Ben bunu affettim.

Artık evlenebilirsiniz.

Oh, hele şükür.

Sen konuşma Ateş, sana takığım.

Ateş, ne yaptın ağana?

Ben?

Bir şey yapmadım, bu sefer o yaptı.

Hızır Reis'in liderliğine el kaldırmadı abla.

Ben kaldırdım.

Yanlış anlatmayın hikayeyi.

Şu karşımda duran adam el kaldırdı diye ben kaldrımadım.

Hızır lider mi oldu?

Oldu Emine, oldu.

Bütün istediklerin oldu, ben de o masada oturuyorum kardeşin de o masada oturuyor.

O masayı da Hızır yönetiyor.

Çok şükür.

Bütün bunlar oldu, ben de gördüm.

Çok şükür.

Abiciğim Adnan geldi.

Niye gelmiş?

Beni almaya.

Ne, ne diyorsun kız?

Merve ile Can'ı okuldan alacakmışız, Hatice ablam öyle dedi.

Uşak ne olacak?

O da kucağımda olacak.

Olmaz öyle şey, niye beraber gidiyormuşsunuz?
Kendi alsın gelsin.

Hep bana yook, hep bana yok.

Ettiniz beni sinir hastası.

Yine neyine yok dedin kızın?

Uşak kucağında Adnan'la kırıştıracakmış.

Sen de benimle mı kırıştırsan acaba?

Bana uyar.

Hadi beni gezdir, biraz ayaklarımı yerden kes.

İşte bak bu tam benlik iş.

Ya, Lütfiye burada.

İyi, o zaman kimsenin olmadığı bir yere gidelim Meryem hanım.

Olur Reis.

Ağlama kızım, gözünde yaş kalmadı.

Çok şükür sen iyisin ya abla, kendine geldin.

Yunus Selim'den var mı haber?

Meryem bizi görüştürdü, kavuşturacağım sizi dedi, söz verdi.

Meryem söz verdiğinde yapar.

Nerede o Nurten?

Aradım abla, cevap vermedi.

Herhalde memlekettedir.

Bir daha ara.

Geçen hafta kuzeni geldi bize, İbrahim'di galiba adı.

Nurten hanım ona para verdi, memleketine gönderdi, ben de geleceğim dedi.

Ne kuzeni, ne İbrahim'İ, ne diyorsun sen Nazlı?

Nereye geldi?

Dur abla, bize geldi, eve.

Cevap vermiyor abla.

Kesin bir pislik karıştırıyor bu kadın.

Hızır gelince haber vereyim, bir hallt yemeden bulsun o Nurten'i.

Abla tamam, sen kendini yorma.

Her şey yoluna girer, sen yorma kendini.

[Nurten, Emine abla yoğun bakımdan çıktı. Odasında seni çağırıyor.]

Daha çok beklersin Emine hanım.

Allahuekber.

Anne madem namaz kılacaktın, niye öne oturacağım diye tutturuyorsun?

Arkada kıl ya da bana söyle bir yerde durayım, bir mescitte falan kıl.

Amcacığım bence babaannem sizin Esra ablayla yan yana oturmanızı istemiyor.

Hani henüz evli değilsiniz ya.

Daha önce aslında yan yana oturdular, bence konu farklı.

Annem arkada araba tutuyor dedi.

Annemi?
Annemi bir şey tutacak?

İstemiyorsanız beni, kenarda indirin başka arabayla gelirim.

Anne niye istemeyelim?
Sadece diyorum ki, rahat değilsin.

Ölünce rahat olurum.

Tamam anne tamam, tamam.

Ayşen, ver istersen bana yoruldun sen.

Yok abla daha yeni yola çıktık zaten.

Civciv?

Hı?

Sen de yorulursan direkdiyonu bana ver.

Molalarda değiştiririz işte.

Ne zaman mola vereceğiz?

Sen sıkıldın mı enişte?

Ya ben bu tarafta oturunca böyle, fren gaz, fren gaz, fren gaz sıkılıyorum.

Valla Hayriye anne ne zaman mola verdirirse o zaman verecekmişiz.

Yani kusura bakma, sağa çekemem enişte.

Valla bence teyzem senin oruç tutmadığından şüpheleniyor.

Allah Allah, peki sen oruç tutuyor musun enişte?

Ben damadıyım benden niye şüphelensin?

Bak bak, lafa bak.

Ya yavaş yavaş.

Ne yapıyorsun Servet, önüne baksana.

Şuradan bir börek mörek bir şey versene.

Ne çabuk acıktın?

Bana kalsa, üç gün üç gecede anca gideriz Aydın'a.

Yoksa bu yaz günü ramazan geçmez Mübeccel.

Ya sen şimdi onu bunu bırak da bana şunu söyle, sence bu liderlik işi kalıcı olacak mı?

Öyle görünüyor ama bu fırsattan istifade her yıl kenara bir beş milyon atmamız lazım Mübeccel.

Atarız atarız, sen yeter ki dikkat çekme.

Tipim dikkat çekiyor Mübeccel, tipim.

Evet, maalesef Servet maalesef.

Tuz yok mu?

Yok.

Önüne bak.

[Aradğınız kişiye şu anda ulaşılamıyor-]

Bu Alpaslan sana bir yere gideceğini söyledi mi?

Yok abi, dün hastaneden beri telefonu kapalı.

O zaman patronla görüşecek.

Hızır abiyle mi?

Ona Hızır abi diyorsun ya.

Masanın başına oturduğu için patron dedin zannettim.

Nevzat'ı patronu.

Hızır abiye bir şey demeden?

Belli ki.

Hayatımda ilk defa birini evine davet ettiğine şahit oluyorum.

Demek ki beni seviyor abi.

Seviyor, seviyor da niye seviyor onu anlamadım.

Birazdan sorarsın abi.

Kız kardeşi gelmiş, genelde yutdışında yaşıyor yeni gelmiş.

Herhalde o yüzden evine davet ediyor yemeğe.

Ev dediğin yalı herhalde, takayla geldiğimize göre.

Merhaba.

Hoşgeldiniz.

Hoşbulduk.

Efendim tanıştırayım, Alparslan Çakırbeyli.

Gel lan buraya eşkıya.

Dayıcığım.

Nasılsın?

Annem gelmiş.

Geldi geldi.
Handan!

Oğlun seni arıyor.

Annem!

Alparslan.

Oğlum!

Canım annem.

Canım.

Sakin Nevzat sakin, otur her şeyi anlatacağım.

Canım benim, canım canım.

Dur sana bir bakayım.

Dur dur Nevzat abi ölüyor.

Ölür tabi adamcağız, hiçbir şey söylememişsiniz.

Ben onun yerinde olsam ikinizin de yüzüne bakmam.

Devlette küslük olmaz, değil mi Nevzat?

Efendim, gerçekten bu yaptığınız çok zoruma gitti.

Alpaslan sizin yeğeniniz, kız kardeşinizin oğlu ve ben bunu bilmiyorum.

Bana güvenmiyorsanız neden bütün operasyonu bana yönettiriyorsunuz?

Sana güvendiğim için her şeyi en doğru zamanda öğrendin.

Ve aslanlar gibi de yürütüyorsun.

Nevzat abi, hakkını helal et.

Şu anda helalleşecek durumda değilim Alpaslan, sadece anlamaya çalışıyorum.

Her şeyi anlatacağız Nevzat, her şeyi.

Gel şöyle gölgeye geçelim.

Ee, teyzem gelmedi mi?

Henüz gelmedi.

Amcam yüzünden mi?

Yok, yengen yüzünden diyelim.

Orada durumlar nasıl?

İlyas amcam evleniyor.

Babaannemler kız istemeye gittiler.

Desene Hayriye hanım birinin daha canını yakacak.

Anne ne konuşmuştuk?

Tamam tamam, ben kimseye bir şey söylemedim.

Ünal Bey, yazın ortasında nereden çıktı şimdi bu Miami?

Kışın orasında tatil yapacak zaman mı var Yılmaz?

O Suzan delisi aradı sizi değil mi, o Özlem'in arkadaşı olan?

Evet.

Suzan delidir Özlem gibi ama ben delileri severim.

Bilirim, nerede deli varsa seversiniz.

Sen de delir seni de seveyim Yılmaz.

Sayenizde az kaldı Ünal Bey.

Yani, ne demek Hızır'ın her dediğine evet deyip tası tarağı toplayıp gitmek?

Ben Hızır'ın hiçbir dediğini yapmadım.

O taka reisi ben ne dediysem onu yaptı, hem de farkında olmadan.

O vekilimin, yani yeğeninin önce kim olduğunu öğrensin.

Tamam, gitmeyin işte. O öğresin siz de keyfinize bakın.

Keyfime bakacağım Yılmaz. Elimde kokteylim, ayağımda şortum okyanusun ortasında keyfime bakacağım.

Uçak hazır mı Yılmaz?

Hazır efendim.

Tek tek her şeyi öğrenmek istiyorum, lütfen.

Nevzat Bey, bunların ikisi de yalan söylemeye alışmışlar size gerçeğin ne kadarını söylerler bilemiyorum.

Lütfen siz anlatın Handan Hanım.

Ben rahmetli eşimle evlendiğim zaman abim henüz böyle bir mevkide değildi.

Amerika'da doktora yapıyordu.

Sonra malum olaylar oldu ve ben abimin yanına gitmek istedim.

Alpaslan da babasının yolunu seçmesin diye.

Ama Çakırbeyli ailesi buna izin vermedi.

Alpaslan'ı elimden aldılar, kız kardeşimi ve beni de uzaklaştırdılar.

Ve ben de bir büyüğüm sayesinde istihbaratta Ortadoğu konusunda önemli bir noktaya getirildim.

Görevlerim gereği çeşitli kimliklere girebilme hakkım doğdu, tabi kız kardeşlerimin kimliğini de sakladım.

Evet, dayım karşıma çıkmadı. Ta ki Londra'ya üniversiteye gidene kadar.

Annemle birlikte geldiler.

Ben ilk başta tepkiliydim ama duyduklarım çok şeyi değiştirdi.

Özellikle de dayımın gerçek kimliğini ve görevini öğrenince.

Ne acı şeyler anlattım Alpaslan'a...

...babasının Ünal Kaplan tarafından öldürüldüğünü...

...ve bu adamla ve arkasındaki güçlerle mücadele edebilmenin tek yolunun...

...amcalarıyla birlikte hareket etmek olduğunu.

Ben buraları dinleyemeyeceğim.

Çünkü ben hayatım boyunca oğlumun bu işlere bulaşmaması için mücadele ettim.

Vatansız ve evlatsız yaşadım.

Annem.

Ne senin ne de amcalarını yaşadığı hayatı tasvip etmiyorum.

Etmeyeceğim.

Babanın sonu ortada Alpaslan.

Babamın kanı da ortada anne.

Tam bu noktada bir şey sormak istiyorum.

Özlem? Ona olan aşkın, onun için döktüğün göz yaşları da mı yalandı?

Hayır.

Asla.

Hepsi gerçekti, hala onun için gözyaşı döküyorum, hala da ona aşığım.

Özlem'le ben tanıştırdım onu Londra'da.

Ünal Kaplan'ın kızı dedin git tanış, arkadaş ol, tanımaya çalış dedim ama bizimki ne yaptı?

Her Çakırbeyli gibi gitti kıza aşık oldu.

Ne yapayım dayı?
İnsan her şeyi hesaplıyor ama kalbine söz geçiremiyor.

Ben böyle olacağını bilseydim Özlem'İ sever miydim hiç?

Bence, Ünal bunların hepsini biliyor.

Özlem'in ölümünden sonra Alparslan'ı neden öldürmediğini hiç anlamamıştım.

Şimdi anlıyorum.

Ünal sizi de Alparslan'ı da çözmüş.

Belki çözdü çözmesine de masasını kaybetmiş biri olarak çözdü.

Aslan yeğenim de gitti onun yerine oturdu.

Peki, aslan yeğeninizin amcası bu durumu öğrenince ne olacak?

İşte bunları konuşalım diye burada toplandık Nevzat.

Bari bugün konuşmasanız abi?

Yirmi üç sene sonra oğlumla boğaza karşı oturuyoruz.

Sen buraları nereden biliyorsun be adam?

Kim bilir kimlerle yürüdün burada?

Meryem vallahi günahımı alıyorsun ha.

Senin? Günahlarını?

E işte bir kısmını aldın.

Hangi kısmını?

Kızım ben bir kere bu sahilde ilk defa bir kadınla yürüyorum.

O zaman nereden biliyorsun burayı?

Sahil güvenlik bizim gemileri kıstırırdı rahmetli abimle ben daha küçükken.

Biz de silahlar batmasınlar diye varillere yükleyip denize atardık.

Buranın dalgası bütün varilleri olduğu gibi kıyıya vurur.

Oturur sabaha kadar beklerdik, ateş yakardık. Hem ısınırdık hem kururduk hem de varilleri beklerdik.

Variller gelince silahları çıkarırdık, paslanmasın diye tek tek söküp temizler, yükleyip satışa götürürdük.

Çocukken?

Daha çocukken, Bulgaristan'dan gelen gemiler kaçak sigara atardı onları alırii kurutur onları satardık.

Yani kocan ticareti öyle öğrendi, işte bu sayede.

Başka bir ticaret yapamaz mıydı?

Tabi, bizde zaten Fransız mürebbiyelerle köşklerde büyüdük ya.

Kızım babamızdan ne gördüysek o.

Abim babamdan öyle görmüş, ben de ondan öyle gördüm. Yani, bizim işimiz bu.

O zaman Yunus'u bırak annesiyle gitsin, o bu denizde boğulmasın.

Bak, Zeyno'yla Ömer'in annesi benim.

Allah göstermesin sana bir şey olsa ben öyle ya da böyle sineye çekerim hayata devam ederimm çocuklarım için.

Çocuklarımı da bu pisliğe sokmam.

Ama o kız güçsüz bir kız.

O çocuğu bu şekilde büyütemez, o çocuksuz da hata üstüne hata yapar.

E Yunus da bizimle birlikte ne yaprsak yapalım hırçın büyür annesinden ayrı olduğu için.

Senin yolundan gider ama bil ki seninle savaşır.

Sen farkında değilsin, Alparslan seninle savaşıyor senin yolundan gitmiyor.

Farkındayım Meryem, farkındayım.

İyi, madem farkındasın bir tane Alparslan yeter.

Yunus'u annesine verelim, annesi büyütsün, sen istediğin zaman gör, ilgilen.

Ama örnek olma.

Bütün bunları kendin için mi istiyorsun, benim için mi isiyorsun?

Bizim için, mutlu olmayı istiyorum.

O çocuk için de doğru olanı istiyorum.

Lan ne biçim kadınsın sen ya, senden bir tane daha bulsam alırım ha.

Pis.

Ayh.

[Hüzünlü şarkı çalıyor.]

Abi be, yengeme bir gül al be.

İstemem.

İstemezsin de seversin.

Ver hepsini.

[Hüzünlü şarkı çalıyor.]